Güncelleme Tarihi:
İstiklal Caddesi’nde sanatseverleri çarpıcı sunumlarıyla buluşturan ARTER, bugünlerde ‘Aynadan İçeri’ sergisiyle Füsun Onur’a ev sahipliği yapıyor. Küratörlüğünü Emre Baykal’ın üstlendiği sergide, sanatçının 1970’lerden günümüze kadar uzanan eserleri yer alıyor. Baykal ve Onur’un bir senelik çalışmaları sonunda ortaya çıkan ‘Aynadan İçeri’, ismini Lewiss Carroll’un ‘Ayna’ adlı kitabından almış. 40’ı aşkın yapıtın bulunduğu sergi, tasarlandıkları dönemde taslak ve maket halinde kalan yapıtların yeni yorumlarından başkası değil aslında.
ARTER’in İstiklal Caddesi’ne bakan vitrininde, farklı formlara sahip bir ayna enstalasyonu karşılıyor izleyiciyi. Bu çalışma, Onur’un 1972 yılında bir yarışma için hazırladığı yapıtlarından birisi. ‘Aynadan İçeri’ için boyutları büyütülerek, mekânın girişine yerleştirilmiş. Tümü aynadan yapılan labirent, sonsuzluğu ve çokluğu temsil ediyor.
Giriş katında sanatçının erken dönem işleriyle karşılaşıyoruz. Onur’un sergideki en çok konuşulacak işlerinden biri de bu katta yer alıyor. Adı ‘Orient’te Buluşalım’. Dünya barışı üzerine düşündüren bir eser. Daha evvel 4. İstanbul Bienali’nde sergilenen yapıtın başrolündeki büyük mavi topu, meridyenleri anımsatan bir file çevreliyor. Fileye bağlı kasnaktan yere sallanan kumaş parçalarını coğrafi bölgeler olarak yorumlayabiliriz. Hemen aşağısında yer alan suyun içinde ise ülkelerin isimleri yazılı.
FEMİNEN DOKUNUŞ
5 kattan oluşan serginin her bir katında feminen bir duruş ve dokunuşu görmek mümkün. ARTER’in birinci katında, Onur’un 1980’li yıllarda ürettiği, resmin çerçeve ve heykelle buluştuğu çalışmaları yer alıyor. Sergide en sevdiğim çalışmalardan biriyle bu katta tanışıyorum. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde düzenlenen bir sergide ikincilik ödülü alan ‘Resimde Üçüncü Boyut/ İçeri Gel’ adlı eser, izleyicinin çalışma karşısındaki izlenimine bırakılmış.
‘Aynadan İçeri’ sergisi için tekrar üretilen yapıtta sanatçı gündelik malzemelerden yararlanmış. Kumaş, tül, ipek, boncuk, pul ve minder… İçeri gel çağrısına karşılık verip mindere oturduğunuzda, aşina olunan yıldızlı ve parlak akşamlara gideceksiniz. Sanatçının müziği görsel ifade dili aracılığıyla anlattığı çalışmaları da bu katta bulunuyor. Pullar ve boncuklarla yapılan notalar, yarısı kesilmiş çanlar ve yedi çapraz taburenin eksilerek sergilendiği çalışmalar bunlardan birkaçı…
FORM, UZAM VE ZAMAN
İstanbul’da Akademi’den mezun olduktan sonra Amerika’da sanat eğitimine devam eden Onur, öğrencilik yıllarından itibaren kendi özgün dilini arayışa girmiş. ‘Aynadan İçeri’ sergisinde de görebileceğimiz gibi, sanatçı çalışmalarını form, uzam, zaman ve bu üç unsurun ilişkileri temelinde kuruyor. Evinde senelerce koruduğu ve burada sergilediği gardırop bunun en özel örneklerinden. İçinde çocukluk ve gençlik dönemine ait kıyafetler, bir çift rugan ayakkabı ve çeşitli bakım ürünleri bulunuyor. Aslında serginin tamamında sanatçının kendisini, geçmişten günümüze yaşamını yansıttığını söyleyebiliriz. Tabii bir de bu işin öncesi var! Bu kadar iş nereden çıktı diye düşünenler için, ARTER’in en alt katında bir film dönüyor. Ali Kazma’nın Füsun Onur için hazırladığı bu film, belgesel tadında. Filmde sanatçının 50 yılı aşkın süredir hem ev hem de atölye olarak kullandığı Kuzguncuk’taki yalısı, Ali Kazma’nın gözünden anlatılıyor.
GÖRMEDEN ÇIKMAYIN
Taksim Sanat Galerisi’ndeki gösteriminin ardından Arter’in en üst katına taşınan Çiçekli Kontrpuan’ı görmeden sergiden çıkmayın! Onur, yıllar önce izleyiciye sunduğu bu çalışmayı yeni yerine mümkün olduğu kadar orijinal haliyle taşımaya çalışmış. Eserde Türkiye gündemine yönelik pek çok manidar detay saklı. Sanatçı, fidanları kökünde büyük taş parçalarıyla sergiliyor mesela. Biz de böylece bir kez daha Gezi’yi hatırlıyoruz...