Hint düğünlerinin maliyeti 100 milyon doları buluyor

◊ Bu Türkiye’ye ilk gelişiniz değil sanırım...

- Doğru. Ve her seferinde buraya geldiğimi duyanlar “Ne kadar şanslısın” diyorlar.

Yıllardır gelir giderim, gerçekten muazzam bir şehir. Bir de son yıllarda İstanbul, Bodrum ve Antalya’da çok sık Hint düğünü yapılmaya başlandı, ben de davetli olarak sıkça gelme fırsatı yakalıyorum.

◊ Son olarak yine düğün için mi gelmiştiniz?India by the Bosphorus Festivali

- Hayır bir doğum günü partisi için gelmiştim. Ritz Carlton’da yemek, Çırağan’da parti şeklinde devam eden yorucu bir etkinlikti. Yine de çok güzeldi.

◊ Sizi yakalamışken Hint düğünlerinin gösterişinden bahsetmeden olmaz. Nedir, nedendir Hint düğünlerinin bu dillere destanlığı?

- Bizim kültürümüzde böyle bir durum yok aslında... Ama çok para her zaman daha büyük eğlence gerektiriyor. Eskiden daha özel, daha küçük bir gruba, nitelikli törenler yapılırdı. Şimdi Bombay’da başlıyor, sonra Como Gölü’nde bir tören, oradan tekrar Bombay’a geçiliyor, ardından St. Moritz’e uçuluyor. Konuklar açısından bile çok fazla bu... Gittikçe daha büyük düğünler ve partiler hazırlanıyor.

BU İŞİN SIRRI EL İŞÇİLİĞİNDE

◊ Bu abartılı durum, gelin ve damatların modacılardan taleplerine nasıl yansıdı?

- Üç günlük düğün artık küçük bir düğün sayılıyor. Eğer gerçekten bir zengin düğününden bahsediyorsak, üç gün değil 15 gün sürüyor. 100-200 milyon doları bulan maliyetlerden bahsediyorum. Tasarımlar da ona göre oluyor. Bazen günde birkaç kıyafet değiştiriliyor, her gün ayrı bir şey giyiliyor.

Ben gelin ve damatların rahat edebilmeleri için daha hafif tasarımlar yapmaya gayret ediyorum.

◊ Ülkenizdeki ilk tasarım dükkanını açan isimsiniz. Günümüzde Hindistan’da tasarımcı olmak kârlı bir iş diyebilir miyiz?

- 1.3 milyar insanın yaşadığı bir ülkede hizmet veriyorum. Çok fazla tasarım adresi var ve büyük bir rekabet olduğundan insanlar birbirlerinin fiyatını kırmaya çalışıyor. Öte yandan, bu tarz büyük etkinlikler tasarımcısından çiçekçisine sektörü canlandırıyor, o da bir gerçek.

◊ Sizin tasarımlarınızda da şaşaa eksik değil...

- 30 yıldır bu işi yapıyorum, çünkü seviyorum. Gece çalışamadığım için sabah erkenden fabrikaya gidiyorum. Sadece Haute Couture tasarımlar yapmıyoruz çünkü, hazır giyim için de bir fabrikamız mevcut. El işçiliği konusunda, eğitimli tasarımcılardan çok yerel ve yetenekli kişilerle çalışıyoruz. Defilede gördüğün tasarımlarda da el işçiliğinin zarafeti dikkatini çekmiş olmalı. Kaliteli kumaşlar ve el işi; tüm sır burada...

◊ En çok hangi kumaşı kullanmayı seviyorsunuz?

- Pamuklu kumaşları seviyorum. Gece kıyafetlerinde de değişmiyor bu durum. İpekli kumaşlar da favorim ama... Ne kadar basit kumaş ve ne kadar iyi el işçiliği kullanırsak, o kadar beğeniyorum.

 20 KiLOLUK GiYSiYLE DANS EDEMEYiZ

 ◊ Tasarım konusunda günümüzün çizgilerini mi takip ediyorsunuz daha çok yoksa geçmişten esinlendiğiniz oluyor mu?

- Her zaman şimdide yaşarım. Ama tabii geçmiş de muhteşem bir kaynak. Ondan etkileniyor ve besleniyoruz. Senin de büyükannen gelinlikle evlenmemiştir muhtemelen, yerel kıyafet giymiştir. Düşünsene ne kadar güzellerdi. Geçmiş geride kaldı. Güzel kostümlerin varyasyonlarını yapıp durmak istemem. Biz Hintliler dansı da çok severiz ve 20 kilo bir giysi ile dans edemezsiniz. Günümüz kıyafetlerinde hafiflik ve işlevsellik önemli.

RIFAT ÖZBEK’LE TANIŞMAYI iSTERDiM

 ◊ İstanbul’da her yapıyı dikkatle incelediğinizi fark ettim. İlham aldınız mı?

- Sonuçta arkamızdaki cami (Büyük Mecidiye Camii) bile ne güzel bir tasarım. 7 tasarımcıyla birlikte geldim. Onlar da tasarımlarımızı yenilemek ve ilham almak amacıyla dört gözle etrafı inceliyor.  Çünkü şu an yenilenme sürecindeyiz. İstanbul binlerce yıllık tarihi olan bir şehir. İlham alınacak çok detay var. En beğendiğim Türk tasarımcılardan biri Rıfat Özbek. Onunla tanışmayı çok isterim ama Londra’da yaşıyor. Zeynep Fadıllıoğlu’nun mimari tasarımlarına da bayılıyorum. Sık sık Hindistan’a geliyor, onunla ve eşiyle tanışmıştım da zaten, muhteşem insanlar.

◊ Burada da bir mağaza açmak ister misiniz?

- Burada bunun için bir pazar varsa bana siz söyleyin. Çünkü Ortaköy’de yol boyunca gördüklerim daha Avrupai klasik tasarımlardı. Egzotik olmalarını tercih ederdim.