Güncelleme Tarihi:
Kadir Has Üniversitesi Cibali yerleşkesinde yeni açılan Galeri KHAS nasıl bir ihtiyaçtan doğdu?
İhtiyaç ve arayıştan doğdu bu galeri. Kişisel olarak benim bu alanla ilişkilerim ortada. 30 yıldır çağdaş sanat dünyasındayım. Ve Kadir Has’ta rektör yardımcısıyım. Rektör Prof. Mustafa Aydın’ın katılımıyla üniversiteye bir koleksiyon oluşturuyoruz. Yavaş, sakin ve kararlı bir biçimde. Üniversitenin sanatla ilgili birçok bölümü var. Bu yapı ve doku, içinde bir galerinin canlı, üretken, verimli olacağını düşündürdü. Kaldı ki, burası Bizans’ın kalbiydi. Bu dokunun sanatla, çağdaş sanatla ayrıca etkileşeceğini, bu galerinin verimli bir platform olacağını düşündük. Yani sanatı üniversiteye üniversiteyi sanata taşıyoruz.
Üniversite bünyesindeki bir galerinin işlevi ne olmalı? Buna göre siz Galeri KHAS’ı nasıl konumlandırıyorsunuz, ne tarz sergiler düzenleyeceksiniz?
Üniversite galerisinin işlevi sanatla kuramı buluşturmaktır. İkincisi, eleştiri. Yıllardır bunu yazıyorum. Son dönemde çağdaş sanatı meydana getiren her unsura yatırım yapıldı. Sadece eleştiri ve eleştirmen bu bağlamın dışında tutuldu, kaldı. Bu galeri umarım bu boşluğun doldurulmasında etkili olacaktır.
İlk sergi olarak Artnivo sanatçılarından bir seçki yaptınız? Artnivo’yu seçmenizin nedeni neydi?
Yeni bir yöntem deniyorlar. Çağdaş bir arayışın içindeler. Daha demokratik bir tutum olarak görüyorum yöntemlerini. Çok genç kuşak portföylerini oluşturuyor. Beni asıl işin o yanı ilgilendirdi. Bir üniversite galerisi olarak çoğul ve gençleri bir araya getiren sergiler yapmak istiyoruz. Bu iki olgu bizi artnivo.com’a yaklaştırdı.
Seçkiyi yaparken kıstaslarınız ne oldu, nelere dikkat ettiniz?
Genç, çoğul, zinde bir sergi olmasını istedim. Yenilikçiliğin yanı sıra özgün, derinliği olan çalışmaları bulmayı amaçladım. Ayrıca serginin bir başlığı var: ‘Yalnız ve Kalabalık’. Bununla günümüz bireyiyle kent arasındaki ilişkiyi, mekân planında vurgulamak istedim. Bireyin yalnızlığı bitmeyen bir konudur. Öte yanda yeni dinamikler, yeni teknolojiler yalnızlığı eksiltmedi, çoğullaştırdı. Herkes elektronik/sanal ortamda birbirine bağlı ama kim yalnız değil?
Siz yazılarınızda günümüz genç sanatçılarının Türkiye sanatındaki bir gelenekten beslenmediklerini ama dünya sanatını yakından takip ederek ‘dünyalı’ bir sanat yaptığını savunursunuz. Günümüzde Türkiyeli sanatçıların dünya sanatı içinde kendilerine yeterince yer bulduğunu düşünüyor musunuz?
Bütün söyledikleriniz tepeden tırnağa doğru. Türkiye’de bir gelenek yok. Hele çağdaş sanatta hiç yok. Kim kalkıp da kendisinden önce bilmem kimin yaptığı işe bakıyor Türkiye’de. Onun yerine sergileri, fuarları, bienalleri gezip, dergileri izleyip başka, gözde, piyasada değer kazanmış sanatçıların yapıtları izleniyor. Bu dünyalı olmak mıdır, evet bir ölçüde. Fakat bu, dünyada yer bulmaya yetmiyor. Bazı sanatçılar bunu yavaş yavaş başarıyor ama biz bu işin embriyon evresindeyiz. Büyük müzayedelerde sanatçıların işleri yok.