Güncelleme Tarihi:
O ‘an’dan başlayalım Hande. Cumhurbaşkanı’nın Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’ı aradın ve “Bana bağlanın” diye ısrar ettin. Burada kitapta da anlattığın gibi “Gazeteci ister, istemeli, boşuna olduğunu bilse bile” ilkesinden hareket ediyorsun ama CNN Türk’e bağlanacağını düşünmüyorsun. Neden?
- Bir süredir adı konulmamış, resmi olarak açıklanmamış ama hepimizin bildiği bir ‘ambargo’ vardı. Yani iktidar partisi genelde bizim kanalımıza çıkmıyordu. Hatta o gece Başbakan ‘kalkışma’ açıklamasını birçok özel kanalda yaptı ancak CNN Türk’ü tercih etmedi. Bir yanım bu sebepten dolayı, “Belki Cumhurbaşkanı çıkmaz” diyordu. Diğer taraftan gece boyunca zaten onları birçok kez aramıştım. Benim için öncelikli olan, kaynaklarımdan haberleri almak ve bunları bir an önce ekrana yansıtmaktı. Ben yine de işimi yaptım, yani “Bana bağlanın” dedim. Benim işim bu. İşim haberi almak, röportajı kapmak, son dakika gelişmelerini ekrana yansıtmak. Evet, gazeteci ister, istemeli, boşu boşuna olduğunu bilse bile... Çünkü bazen reddedilirsin ama bazen de kabul edilirsin. O gece de işimin gereği olan o kuralı işlettim. “Bana bağlanın” dedim ve gerçekleşti.
KALBİMİN SESİNİ HİÇ UNUTMAYACAĞIM
Başbakan Binali Yıldırım, birçok kanala ‘kalkışma’ açıklaması yapıp, CNN Türk’e bağlanmadığında tepkin ne oldu?
- Her seferinde üzülüyorum, “Tüh ya” diyorum. Çok garip biliyorum ama değişik bir meslek gazetecilik ya da televizyon haberciliği. İnsan her haberin önce kendi kanalında verilmesini istiyor, bunun için çaba gösteriyor. Özel haberler, son dakikalar dışında doğal olarak siyasi demeçler de çok önemli. Hele hele öyle kritik bir gecede. “Başbakan keşke bizde yapsaydı bu açıklamayı” dedim tabii ki... Bir yandan da, o açıklamayı alamıyorsak da perde arkası haberciliğe eğiliyoruz. Perde arkası bilgileri ekrana taşıyoruz. Ama tabii tek başına perde arkası habercilik ya da tek başına demeç haberciliği yeterli değil. Bunun doğrusu ,hepsinin birlikte olması.
Cumhurbaşkanı’ndan “evet” yanıtı geliyor. Facetime ile sana bağlanıyorlar. O anda aklından neler geçiyor?
- Kalbimin sesini hiç unutmayacağım sanırım, gümbür gümbür atıyordu. Bunda heyecan, endişe, haberi kapmış olmanın büyüsü, o geceki korkularım, ülkem, milletim, geleceğimiz için korkularım ve duyduğum endişe... Hepsinin etkisi vardı. Anlatılması çok zor bir andı. Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’ı önde, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı hemen arkasında görünce kendi kendime “Hande sakin ol, elin titremesin, kamerayı acil Ankara stüdyoya döndür” dedim. Ekranda İstanbul ve Ankara’dan görüntüler vardı. Cumhurbaşkanı’nın durumuna ilişkin fısıltı gazetesi harekete geçse de haber sadece mesajları değil aynı zamanda görüntüsüydü. Bu sebeple telefon açıkken ofiste bağırdığımı hatırlıyorum, “Bana dönsünler, acil dönsünler, bizim görüntümüzü versinler” diye bağırdım. Sonra konuşmaya başladık.
O gece “Sayın Cumhurbaşkanım” dediğin için çok eleştirildin...
- Ben aslında bu konuda titiz davranırım. Sayın Bakan, Sayın Cumhurbaşkanı demeye dikkat ederim. Çünkü biz bu işi yaparken kimliklerimizi, bakış açılarımızı bir kenara koyuyoruz. Öyle olmazsa zaten adı gazetecilik olmaz. Eleştirenler oldu, “Bir gazeteci Cumhurbaşkanım demez, Cumhurbaşkanı der” diyenler oldu. Bazen buna da üzülüyorum, birbirimize karşı ne kadar tahammülsüzüz. O gece çok korkunç bir geceydi. Aynı zamanda bir vatandaşım. Aynı zamanda bir anneyim. Her şeyden öte insanım. Hem işimi yaptım hem de işimi yaparken gece boyu ülkem için endişelendim. Çocuğumu, çocuklarımızı düşündüm. Bu birinci boyutu. İkinci boyutu, evet bilerek söyledim, söyledim çünkü gazetecilik mesleğinin en önemli ilkelerinden biri de demokrasi. Ben açıkça demokrasiden yana, seçilmişlerden yana tavrımı koydum. O gece salt bir darbe girişimi olsaydı da tavrım yine demokrasiden yana olurdu. Üstelik o gece darbe girişiminin ötesinde bir terör hareketi vardı. Helikopterlerle, silahlarla vatandaşların üzerine ateş açtılar, bomba attılar.
Sonradan seni şaşırtan bir şey oldu mu? Artık her şeyi biliyor muyuz?
- Kitabı yazmak için bazı görüşmeler yaptım. Dinlerken şaşırdığım, üzüldüğüm anlar oldu. Mesela MİT’te o gece yaşananlar, Marmaris’te Cumhurbaşkanı’nın kaldığı oteldeki kritik dakikalar film sahnelerini aratmıyor. Hâlâ merak ettiğim bazı konular var. Sanırım zamanla bunlar da ortaya çıkacak. Belki bir kitap daha yazarım.
SANIRIM SABAHI GÖREMEYECEĞİZ!
En çok ne zaman korktun?
- Binamıza yakın bir noktaya ilk bomba atıldığı zaman. Bina çok sallandı, bazı muhabirlerimiz, kameramanlarımız, mesai arkadaşlarımız buradaydı ve çok korktular. Çığlık atanlar, ağlayanlar vardı. Onların güvenliğini de düşünmem gerekiyordu. O an gerçekten çok korktum. Ateş açılması, Boğaz Köprüsü’ndeki çatışma ve Meclis’in bombalanması sırasında “Bunların sınırı yok, her şey olabilir, sanırım sabahı göremeyeceğiz” dediğim zamanlar oldu. Bir de kızımla her konuştuğumda çok acı çektim, o ağladıkça paramparça oldum.
Bu olay senin hayatında neyi/neleri değiştirdi?
- Daha çok çalışıyorum, hiç durmuyorum. 15 Temmuz’dan sonra zaten habercilik anlamında inanılmaz yoğun bir gündemimiz var. Bununla birlikte o gece yaşananları birçok platformda anlatmamı isteyenler, bizi ziyaret edenler oluyor. Avrupa’dan, Amerika’dan ya da başka ülkelerden yetkililer o geceyle ilgili sorular soruyorlar.
O 24 saat boyunca, kızın ve ekibine güç vermek için ağlamayı erteledin, ilk ne zaman ağladın?
- İlk bombalama sonrası, o gece adı sığınak olan garaja inip, personeli evlerine gönderdiğimiz anda ağladım... Ama o ağlamak değildi. Birkaç gün sonra bir radyo programına katıldım. Orada katıla katıla ağladım. Susturamadılar.
Bu kitabı kim okusun ve ne mesaj alsın istersin?
- O gece kameraların, fotoğraf makinelerinin kadrajlarına girmeyenleri merak edenler vardır. Onların okumasını isterim.
AYDIN DOĞAN: BİZ DEMOKRASİYLE NEFES ALIRIZ
Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan ile o gece defalarca telefonda konuştun. Verdiği mesaj seni nasıl motive etti?
- Aydın Bey gecenin başında tavrını koymuştu, “Demokrasinin yanında kalın, her ne olursa olsun demokrasiden taraf olun, biz demokrasiyle nefes alırız” demişti. Çok önemliydi. Bunu tüm yöneticileriyle paylaştı. Gece boyunca birçok kez konuştuk. Hem gelişmeleri takip ediyordu hem de bombalar atıldıkça, ateş açıldıkça ya da CNN Türk ve Hürriyet binaları basılınca bizlerin de güvenliğinden endişe ediyordu. Çok kritik ve zor bir geceydi, onun desteğini hemen yanımızda hissetmek de çok önemliydi.