Güncelleme Tarihi:
**
IN FLAMES
SIREN CHARMS
Sony Music
İsveç’in melodik death metal krallığında bayrağı uzun süre taşıyan, yeni milenyumla birlikte tarzını daha ‘mainstream’ bir rotaya kaydır
an In Flames, kariyerinin en kötü albümüyle karşımızda. Bu grup, kurucusu ve asıl bestecisi olan Jesper’ın 2010’daki ayrılığından sonra bile ‘Sounds of a Playground Fading’ gibi iyi bir albüm yayımlamayı başarmıştı. Dolayısıyla bu kötü albümün sebebi olarak tek başına Jesper’ın eksikliği gösterilemez. Ben durumu daha çok, vokalist Anders’in artık bambaşka tarzlarda müzik yapma isteğine (Bu durumu kılık kıyafetinden, röportajlardaki demeçlerine kadar her hâlinden anlıyorsunuz) bağlıyorum. Arkada gitaristler Niclas ve Björn oldukça iyi riflerle çıkageliyorlar ama Anders şarkıya dâhil olduğu anda işler değişiyor, bir Katatonia, bir Opeth özentiliğine giriliyor, bir “Indie müzik dinliyorum ben!” kasıntılığı baş gösteriyor ve koca albüm allak bullak oluyor bu karmaşa içinde. Kısacası, büyük firmaya geçince saçmalayan gruplara bir yenisi eklendi...
****
RIVAL SONS
GREAT WESTERN VALKYRIE
Earache
Bundan yıllar sonra; 2014’e dair esaslı bir rock albümünden bahsedilecekse eğer, bu ne Slash’inki ne The Black Keys’inki olacak, bu albüm -eğer önümüzdeki ay Foo Fighters dengeleri değiştirmezse- Rival Sons’ın albümü olacak. Son yılların en büyük dertlerinden ‘özgünlük eksikliği’ bu albümün de temel problemi, zira Rival Sons kariyerinin bu dördüncü albümünde adeta bir Led Zeppelin tribute grubu gibi tınlıyor yer yer, ama böyle “esinlenmeye” can kurban! Açılış şarkısı ‘Electric Man’, son yıllarda dinlediğim en klas rock şarkılarından biri. Yıllar önce, Wolfmother’ın ‘Cosmic Egg’ (2009) albümünden aldığım tadı alıyorum ‘Great Western Valkyrie’ dinlerken. Şu zamanda bu denli “klasik” tınlayacak ve yine de sıkmadan akıp gidecek bir rock albümü yapmak, büyük meziyet istiyor bence. Rival Sons bu albümüyle şeytanın bacağını kırdı. Bundan sonraki adımları aynı ivmede giderse The Black Keys, tahtını fazla koruyamaz.
****
ILL NINO
TILL DEATH, LA FAMILIA
Victory
2000’li yılların başında çıkardıkları ilk iki albümleri ‘Revolution Revolución’ ve ‘Confession’ ile gençliğimizin katili gruplardan biriydi Ill Nino. Latin Amerika’nın kendine özgü müzikal yapısını modern metal’in içine öylesine güzel adapte ediyorlardı ki, yanık sesli vokalistleri Cristian Machado’nun nakaratlardaki patlamalarına eşlik edemeden duramıyorduk. Fakat 2005’teki ‘One Nation Underground’dan beri hep düşüşteydi grup. Eleman değişiklikleri, istikrarsızlık, baştan savma albümler, vasata bile ulaşamayan şarkılar... Bu sebeple artık kredisini tüketmiş bir grup olarak görebiliriz Ill Nino’yu. Ve bu bağlamda, düşük beklentilerle dinlemeye başladığım bu albümden, beklediğimden kat kat fazla tat aldım! Bir kere albüm öyle güzel üç şarkıyla (‘Live Like There’s No Tomorrow’, ‘Not Alive in My Nightmare’, ‘I’m Not the Enemy’) açılıyor ki, kaptırıp gidiyorsunuz sonuna kadar. Klasik Ill Nino kimyasına eklenen yeni bir şey yok ama neredeyse ilk iki albümdeki kadar iyi nakaratlar var. Bir kulak verin!