Güncelleme Tarihi:
KENDİSİYLE YARIŞAN BİR MÜZİSYEN
SERKAN ÇAĞRI, Sır/ 5 üzerinden 3 yıldız
Serkan Çağrı, Keşan’da müzisyen bir ailenin çocuğu olarak doğduğunda müzikle ilgili özel yeteneklerle donatılmıştı. Ancak birçok müzisyenin varmaya çalıştığı bir noktadan başlamış olsa da yeteneğinin konforuna sığınmadı. Kendini sürekli geliştirdi, eğitti. Konservatuar okumakla kalmadı, Türk Sanat Müziği üzerine yüksek lisans ve sonrasında konservatuarda hocalık yaptı. Dünyadan birçok önemli isimle aynı sahneyi paylaştı. Enstrümanını o kadar seviyordu ki yeni bir perde tasarımı önerdi. Nefesli enstrüman üreticisi iki uluslararası marka ‘Serkan Çağrı Model’ adıyla bu klarneti üretti. Tüm bunlar yetmedi; 2012’de ‘Uluslararası Klarnet Festivali’ne öncülük etti. Tüm bunların onu bir marka haline getirmesine niye şaşıralım? Hepsini hak etti. 12 parçalık son albüm ‘Sır’; yine bildiğimiz Serkan Çağrı, üslubu ve enstrümantal yaklaşımla içinden Balkan ve Akdeniz ezgileri, külliyatımızdan ‘Dilek Taşı’ ve ‘Vazgeçtim’ yorumları da geçen iyi bir albüm. Ve sözün kısası; belirlediği çıta itibariyle Serkan Çağrı’nın yarışı kendiyle. Zaten duracağı da yok gibi… Mustafa Kandıralı’dan aldığı bayrağı hakkıyla dalgalandırdığı için ne kadar sevinse az.
HAYRANLARI İÇİN DÖRT YILDIZ
ROXETTE, Good Karma/ 5 üzerinden 2 yıldız
80’lerin sonu ve 90’larda fırtınalar estiren; etkisi 2000’lerde de süren İsveçli pop rock ikilisi Roxette; kariyerlerinin 30’ncu yılında; 10’ncu ve muhtemelen grup olarak sonuncu albümleriyle karşınızda. Roxette, bugüne kadar yaptığı albümlerde kendini yenileme riskine girmekten korkmadı; ‘Good Karma’yı da bu anlamda 30 yıllık Roxette kariyerini belirlemiş 80’ler ve 90’lar pop sound’larının ustaca harmanlanmış hali olarak niteleyebiliriz. Genelde balad ağırlıklı, Roxette diskografisi içinde de değerli olarak hatırlanacak bir iş. Sektör açısından değil ama Roxette hayranları açısından 2 değil 4 yıldızı hak ettiğini de özellikle belirteyim.
KENDİ YOLUNU BULMUŞ BİR RAP
YENER, Sokak Dili ve Edebiyatı / 5 üzerinden 4 yıldız
Türkçe rap’i kategorik nasıl ayırıyorsunuz bilmiyorum ama ben; ‘arabeski sömürenler’ ve ‘kendi yolunu bulanlar’ olarak ikiye ayırıyorum. Kendi yolunu bulanların içinde hiç arabesk yok mu? Elbette var. Kendi köklerinden; yani arabeskten, tavernadan, türküden, Anadolu pop’tan beslenmemek mümkün mü? Ama onları; kitle yakalamak için arabesk nakarat peşinde koşup tekerleme okuyanlardan ayırmak lazım. Yener Çevik, İzmirli bir ‘sokak çocuğu’ aslında. Sokakların acımasız ortamında rap’e ve arabeske tutunarak büyüdü. Her iki müziği de kalpten sevdi. 98’te yaptığı ilk albümü Marmara Depremi nedeniyle senelerce bekledi. Ardından çok ciddi bir kaza geçirdi. Ama hiç umutsuzluğa kapılmadı. Bugün üçüncü albüm ‘Sokak Dili ve Edebiyatı’nı dinleyince görüyoruz ki Run DMC ve Orhan Gencebay’ı aynı ruhta buluşturmak mümkün. Çünkü Yener’in de dediği gibi müziğin dili, coğrafyası yok; hiç tanımadığınız biri sizinle aynı dertten mustarip olabiliyor. Dj Flash’in scratch’leri, Nasihat’ın şahane altyapıları ile eski usul Türkçe rap’in şahane bir örneği olan albümde son dönemde öne çıkan Eypio, Hayki, Sansar Salvo gibi isimler de yer alıyor.