Güncelleme Tarihi:
Soğuk güzelliği, mesafeli duruşuyla sinema tarihinin en esrarengiz yıldızlarından: ‘Fiyordların Sfenksi’ Greta Garbo’dan bahsediyoruz. 16 yılda 28 film çeviren, Hollywood’un en unutulmaz isimlerinden olan Greta Garbo’nun, İstanbul’da da unutulmaz anıları olduğunu biliyor muydunuz?
Garbo’nun İstanbul’daki tek karesi Sultanahmet’te çekildi. O dönemde 19 yaşındaydı.
Filmi biraz başa saralım ve Garbo’yu 19 yaşında Sultanahmet meydanlarını turlamaya götüren geçmişine gidelim. Yıldızın keşif öyküsü en klasiğinden: İsveç’te bir temizlikçi ve terziden oluşan yoksul bir ailenin kızı olarak Greta Lovise Gustafssonn ismiyle doğdu. 14 yaşında babasını kaybedince, para kazanmak için kasiyerlik, modellik yaptı. Ancak kalbinin oyunculuk için çarptığını anlayınca. Stockholm Kraliyet Tiyatrosu’nda eğitim almaya başladı. Sihirli değnek, tam bu zamanda, yıldız henüz 17 yaşındayken başına değdi. Dönemin ünlü yönetmeniMauritz Stiller onu keşfetti. Önce ismini değiştirip ‘Greta Garbo’ adını verdi; sonrasında da yönettiği‘Gosta Berling Efsanesi’ filminde önemli bir rol... Performansı Hollywood devi MGM yapımcılarının dikkatini çekti. Garbo’nun İstanbul macerası işte bu yılda, 1924’te yaşandı.
Serginin küratörleri Şerif Antepli ve Necip Sarıcı (Fotoğraf: Emre Yunusoğlu)
103 NUMARALI ODANIN MİSAFİRİ
Garbo’nun Hollywood’a transferi konuşulurken, ikinci film teklifi geldi: İstanbul’da çevrilecek olan ‘Smolna’lı Odalık’ adlı proje. 19 yaşındaki Garbo, yönetmeniyle birlikte Orient Express ile İstanbul’a geldi. Pera Palas’ta 103 numaralı odaya yerleşti. Otelde tam 50 gün kaldı Garbo; bu zamanlarda Sultanahmet’te gezdi, İsveç Konsolosluğu’ndaki Noel ve yılbaşı partilerine katıldı. O dönemde genç yıldızın bir Türk’le aşk yaşadığı söylense de, bu iddialar bir ‘şehir efsanesi’ olarak kalmaktan ileri gitmedi. Çünkü gizemli sevgilinin ismi hiçbir zaman açıklanmadı. ‘Smolna’lı Odalık’ filmi, bütçedeki sıkıntılar yüzünden bir türlü çekilemedi. İlk önce yönetmen Stiller ayrıldı İstanbul’dan. Filmin çekilen bölümleri gümrükte takıldı, Avrupa’ya gidemedi. Bir süre daha İstanbul’da vakit geçiren Greta Garbo çekimlerin devamının hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini anlayınca, o da şehri terk etti.
ÖNCE İSTANBUL SONRA HOLLYWOOD
Garbo’nun İstanbul macerası hüsranla bitse de, kariyerinde altın bir çağ başladı: Bir yıl içinde Hollywood’a gitti, ard arda çevirdiği ‘Torrent’ ‘The Temptress’ ve ‘Flesh and the Devil’ (Ten ve Şeytan) adlı filmler onu süperstarlığa taşıdı. Performansı için “Hollywood’un o güne kadar gördüğü en erotik oyunculuk” cümleleri kullanıldı. Sinemada yıldızların seslerinin duyulmadığı yıllar geride kaldığında, ışıldayan kariyerinde farklı bir perde açıldı. Sessiz sinema yıllarının kraliçesi olduktan sonra, Hollywood’un altın çağına aynı ihtişamla adım atan kadın oyunculardan oldu.
1995 ‘te Fransa’da basılan para ve Garbo’nun sesinin yer aldığı plaklar serginin ilgi çeken parçalarından.
1930’da reklamlarında ‘Garbo Talks! Garbo Konuşuyor’ sloganının kullanıldığı ‘Anna Christie’de oynadı. Film, büyük bir sansasyon yarattı. 1930-39 arası 14 film çeviren Garbo, zaman içerisinde hem oyunculuk performansı hem de güzelliğiyle çeşitli lakaplar kazandı: ‘Buzlar Kraliçesi’ ‘Fiyordların Sfenksi’ ‘Yüz’ ‘Kutsal Güzellik’ ‘Hollywood’un Mona Lisa’sı’ bunlardan sadece birkaçı... Sadece erkekler değil, kadınlar için bile arzu nesnesi haline geldi. 1932’de çevirdiği ‘Grand Hotel’deki rol arkadaşı Joan Crawford, onun için “Greta’yı gördüğümde dizlerim titrerdi. O kadar nefes kesiciydi ki... Sadece onun için lezbiyen olabilirdim” dedi.
OSCAR’INI ALMAYA BİLE GİTMEDİ
İkinci Dünya Savaşı başlayınca “Dünya sulha kavuşuncaya kadar ortalıktan çekileceğim” diyerek Amerika’dan ayrılıp Avrupa’ya gitti. Fransa’nın işgalinden sonra ABD’ye geri döndü, 1941’de ‘Two Faced Woman’da rol aldı. Sonuç: Tam bir hayalkırıklığı. Film eleştiri yağmuruna tutuldu. Öyle ki o dönem 35 yaşında olan yıldız, filmden “Mezarım oldu” diye bahsetti. Oyunculuğu bıraktı; New York’a taşındı. Lüks bir daire satın alarak, inzivaya çekildi. Öyle ki, 3 kez Oscar’a aday olan Garbo’ya 1954’te Oscar Onur Ödülü verilmesi kararlaştırıldı. Ancak onu bile almaya gitmedi.
YALNIZ KALMAK İSTİYORUM!
2001’de yıldızın anısına Almanya’da basılan bir pul
Garbo’nun öldüğü 1990 yılına kadar, kendisi için seçtiği bu izole yaşam, hayatın kötü bir oyunu değil, son derece bilinçli bir tercihti. Yıldızının en çok parladığı dönemlerde bile hiçbir filminin galasına katılmayan, Hollywood için “O kadar sıkıcı ki, böyle bir sıkıcılığın var olduğuna inanamıyorum” diyen, aldığı evlilik tekliflerini bile MGM antetli kâğıtlarla reddeden bir kadının, “neden beni sevmiyorlar” diyerek hayata küsmesi beklenemez elbette. Garbo, bu erken inzivasını şöyle anlatıyor: “Ben hiçbir zaman ‘Yalnız kalmak istiyorum’ demedim ki... ‘Yalnız bırakılmak istiyorum’ dedim. Arada büyük bir fark var...”
SERGİDE NELER BULABİLİRSİNİZ?
Garbo’nun 111’inci doğumgünü sebebiyle düzenlenen sergi, Türk sinemasının duayenlerinden Necip Sarıcı ile yayıncı ve koleksiyoner Şerif Antepli’nin uzun yıllarda oluşturdukları sinema koleksiyonlarından oluşuyor. Greta Garbo ile ilgili dönem dergileri, kitaplar, filatelik malzemeler, kartpostallar, posterler, LP’ler gibi orijinal materyallerin sunulacağı ‘Greta Garbo 92 Yıl Sonra Tekrar Pera Palace’ta’ sergisi 23-28 Eylül tarihlerinde 10:00 – 18:00 saatleri arasında Paşa Salonu’nda ziyaretçilere açık olacak.