Güncelleme Tarihi:
Hiç ‘kargo dini’ diye bir şey duydunuz mu? Pasifik Okyanusu’nda bazı izole adalarda ilginç bir inanış... Polinezya yerlileri, İkinci Dünya Savaşı sırasında askeri üs görevi gören adalarına gökten atılan kargolar sayesinde hayatlarında ilk defa fabrika ürünü malları görür. Birçok yemeği ilk kez tadar. En önemlisi de hayatlarında ilk defa bolluk yaşarlar. Savaş sonrası adalardan asker çekilince kargo akışı da kesilir haliyle. Ama yerliler kargoları Tanrı’nın hediyeleri olarak görür. Bir gün kargo yerine gökten inen paraşütlü beyaz adamı da Tanrı olarak! Bugün halen bu dine mensuplar hasırdan, ağaçtan uçak, araba, havaalanı ve kontrol kulesi yapıyor. Yaptıkları maketlere tapıyorlar. Ve halen ufku tarayıp, umutla kargonun gelmesini bekliyorlar.
DENGEYİ KURMAK LAZIM
Kubilay QB Tunçer’in kaleme aldığı ‘Gökten Gelen Adam’, fikrini her ne kadar kulağa fantastik gelse de tamamıyla gerçek olan bu olaydan alıyor işte. Oyunda ‘gökten gelen adam’ John Frum, yerlileri tanrı olduğuna inandırmış. Ya da yerliler onu Tanrı olduğuna... 12 yıllık iktidarın ardından, bir kaza sonucu adaya düşen genç asker Frank’in gelişiyle dengeler değişiyor. Oyun da John Frum’la Frank’in konuşmaları üzerine kurulu. İkisi arasındaki tek fark, bir dinin kuruluşuna şahit olmak ya da olmamak. John, bir an evvel adadan kurtulup nişanlısına kavuşmak ve her pazar olduğu gibi yine kiliseye gitmek isteyen Frank’e akıl oyunları oynuyor. Frank de, biz izleyenlerle birlikte, John’un bilgece konuşmalarının ardındaki mânâları çözmeye çalışıyor.
Bir kere fikir süper! Yani, diğer dinler gibi insanların ihtiyaçları doğrultusunda doğmuş ve umudu kaybetmemeye yarayan ‘kargo dini’ üzerinden din felsefesi yapma fikri. Hem de mizahi bir dille. Kubilay QB Tunçer, hem yazmış hem yönetmiş hem de John Frum’u oynuyor. Frank rolündeyse tiyatrocu anne babanın (Lale-Kemal Başar) genlerini taşıyan genç ve yetenekli oyuncu Savaş Alp Başar var. Onlara, John’un bile anlamadığı anadillerinde birkaç ses çıkaran yerliler rolünde Oğuz Aslan ve Ezgi Ayvalı eşlik ediyor. Kubilay QB Tunçer’i sahnede ilk kez izledim. Oyun izlerken hafıza defterime küçük notlar alırım. Onunla ilgili “Ne kadar doğal” yazıp durmuşum. Rolüne hâkimiyeti ve özellikle de doğallığı gerçekten muazzam. Performansın yarı yükü de oyun boyunca Tunçer’le aynı sahneyi paylaşan Savaş Alp Başar’ın omuzlarında. Oyun oynandıkça Başar da daha az ‘oynayacak’, sahnedeki performans dengesi işte o zaman kurulacak. En azından öyle olmalı.
Zira oyunun buna gerçekten ihtiyacı var.
***
AŞK VE FAŞİZM / GALATAPERFORM
DİKKATTEN KAÇMAMASI GEREKEN BİR KADIN OYUNU
Bahar Çuhadar
Kadınların maruz kaldığı şiddet ve baskının en nihayet toplum geneline yayılacak şekilde gündeme geldiği bir dönemde, ‘Aşk ve Faşizm’ gözden kaçırılmaması gereken bir kadın oyunu olarak öne çıkıyor. GalataPerform’un Genel Sanat Yönetmeni Yeşim Özsoy Gülan’ın İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali için özel olarak tasarladığı ‘Aşk ve Faşizm’, kadınların yaşadıklarının evrensel olduğunun da ispatı gibi. Zira oyun dört farklı ülkeden kadın yazarın ortak ürünü. Türkiye’den Gülan, Romanya’dan Gianina Carbunariu, İskoçya’dan Linda McLean ve İspanya’dan Helena Tornero’nun kendi hayatlarını da masaya yatırdıkları sohbetler sonucunda doğan dört farklı metin, reji aşamasında tek bir oyun haline getirilmiş. Dört farklı eksende, sekiz ayrı kadın oyuncuyu sahnede buluşturan oyun kadınların bakış açısıyla; yer yer ironik, yer yer de hayli sert bir toplumsal-politik eleştiri yapıyor. Lakin 120 dakikalık oyun süresi dikkatleri diri tutmak için hayli uzun. Favorim; erkeğin ve toplumun kadın bedenine bakışını ti’ye alan bölüm.
KRAL (SOYTARIM) LEAR
BEKLENTİYİ KARŞILAMIYOR
Bahar Çuhadar
‘Kral Lear’a yıldız oyunculardan oluşan bir kadroyla farklı bir yorum getiren ‘Kral (Soytarım) Lear’ iyi oyunculuklar, eğlenceli ve dinamik rejisine rağmen beklentiyi karşılamıyor. İlk yarıda seyirci tarafından anlaşılmakta zorlanılan şey; oyunun ‘soytarının gözünden’ anlatılması olurken ikinci yarıda oyuna nasıl yaklaşıldığı açıklığa kavuşuyor. Lakin bu kez de hikâye anlaşılmaz hale geliyor.
ASİ KUŞ ANKARA'DA
4 yıldır İstanbul’da kapalı gişe oynayan, Asi Kuş, Ankaralı seyircinin karşısına çıkıyor. Ali Poyrazoğlu, Devlet Tiyatrosu Şinasi Sahnesi’nde sergileyeceği oyunda Bizet, Carmen, Don Jose, Toreaodor ve Boğa rollerinde.