Güncelleme Tarihi:
HALUK BİLGİNER: İNSANLIK BU DÜNYAYA ÇİVİ ÇAKMAK İSTİYOR
Evliya Çelebi’yi daha önce sinemada da canlandırdınız... Sizin gözünüzden Evliya Çelebi nasıl bir adam, anlatır mısınız?
O zamanlar seyyahlık zor zanaatmış. Günümüzde Evliya Çelebi olmak daha mı kolay?
Her yüzyılın kendine has özellikleri var tabii.
Peki ya şimdinin zorlukları?
Elbette büyük mesafeleri çok kısa zamanda kat edecek teknolojiler ürettik. Ancak geçmiş yüzyıldaki at arabalı yolculuklara çok zor derken bugün saatlerce beton üstünde ve egzoz dumanı içinde beklemek daha mı kolay sorusu da akla gelmiyor değil. Yani şu veya bu zamanda fark etmiyor. İnsanlık tarihinde seyahat ve yer değiştirme her yüzyılda (gelişen teknolojiye oranla azalsa da) büyük bir zaman ve enerji kaybı oluyor.
ÇENEM BU KADAR GENİŞ Mİ?
Sizce günümüz Evliya Çelebileri var mı?
Olmaz mı?
Kimdir onlar?
National Geographic, GEO ya da Atlas gibi dergiler var. En önemli seyyahlar onların muhabirleri diye düşünüyorum. Ayrıca şimdi internet, seyahat blog’ları ile dolu. Turizm sektörünün de desteğiyle sanırım seyyahlık şimdi geçmişe göre daha gözde.
Siz bir seyyah olsanız nereleri keşfetmek isterdiniz?
Güney Amerika’daki Maya ve Aztek tapınaklarıyla şehirlerinin önümüzdeki 20 yıl içinde yok olacağını biliyoruz. Yok olmadan gidip görmek istiyorum.
Filmdeki Evliya Çelebi karakteri sizden ilham alınarak yaratılmış... Filmi izleyip karakteri gördüğünüzde aklınıza ilk gelen ne oldu?
Doğrusu çizim ekibiyle her adımda birlikte ilerlediğimizden ve baştan beri işin içinde olduğumdan filmi izleyene kadar karakterin oluşma sürecinin içindeydim. Ama ilk kareyi gördüğüm andaki duygum “Benim çenem bu kadar geniş mi?” oldu. Neyse sonra ekiple çenede anlaştık!
HİÇBİR ŞEYİ KORUYAMADIK
Filmde Evliya Çelebi 17’nci yüzyıldan günümüze geliyor. Sizce Evliya Çelebi gerçekten bugünün Türkiyesi’ne gelse siyasi, mimari ve kültürel olarak değişimden nasıl etkilenirdi?
Bize çok kızardı.
Neden?
Hiçbir şeyi korumayı beceremediğimiz için. Beton çirkinliklere bakıp ağlardı herhalde.
Senaryoda ana tema ‘ölümsüzlük suyu’... Siz içinde bulunduğumuz dünyada ölümsüz olmayı seçenlerden mi olurdunuz?
İnsan, öleceğini bilen tek varlık. Zaten tarihin başlangıcından bu yana yaptığımız tüm işler, inşa ettiğimiz o devasa tapınaklar, çektiğimiz filmler, sahneye koyduğumuz oyunlar dahil her şey bunun için değil mi? İnsanlık, bu dünyaya çivi çakmak istiyor. Tabii daha önce çivisi çıkmazsa...
Kaç yaşında o suyu içip hep o yaşta kalmayı hayal ederdiniz?
Hayatımda hiçbir dönem bir gün geriye gideyim de orada kalayım demedim. Sanırım böyle de öleceğim.
EN GENÇ KARGALARIZ
Filmde iki kargaya ses veren Ahmet Kural ve Murat Cemcir ilk defa animasyon film seslendiriyorlar: “Filmde piyasada adını duyurmuş olan Fahrettin Abi’nin çetesinin ‘Hakkı’ (Murat Cemcir) ve ‘Kamil’ (Ahmet Kural) isimli elemanlarıyız. Fahrettin Abi 300 küsur yaşındaki bir karga, biz de bu karga çetesinin en genç ve bitirim kargalarıyız. Wingo’nun peşinde ve sürekli Wingo ile yarış halindeyiz.”
4 MİLYON DOLARA MAL OLDU
NİL'DEN İSTANBUL'A
Film, Evliya Çelebi’nin 17’nci yüzyıldan günümüze yolculuğunu anlatıyor. Ölümsüzlük Suyu’nun, ‘Ab-ı Hayat’ın peşinde olan Evliya Çelebi 17’nci yüzyılda Nil Nehri kıyısında aradığını bulur. Ancak her şey sandığı kadar kolay değildir ve işler yolunda gitmez. Mutluluğu da fazla uzun sürmez. Ve macera hızla günümüz İstanbulu’na uzanır. Evliya Çelebi kendini bir anda beton binaların ve trafiğin içinde aramızda bulur. Filmde Galata Kulesi, Sultanahmet, Eminönü, Karaköy, İstanbul Boğazı ve Ortaköy Camii birebir modellenmiş kareleriyle dikkat çekiyor.