Güncelleme Tarihi:
Alternatif müziğin en önemli özelliklerden biri hız kesmeden yeni alt akımlara ulaşması. 90’lardan başlayarak bu sahneye adım atıp ismini büyükler ligine yazdıran hemen her grup / müzisyen de zaman içinde değişti ve başka seslere, kanallara merak saldı. Tamam, tarih, politik bir meydan okuma misali ilk albümdeki sound’unu kariyeri boyunca terk etmeyen efsaneleri de not ediyor, ancak ani reflekslerle dönen bir dünyada, artık aynı kalmanın güçleştiği de bir gerçek. İster kabul edilsin, ister edilmesin; The Strokes’tan bu yana parola “kendini daima yenile”.
EN İYİ CANLI PERFORMANS GRUPLARINDAN BİRİ
Oxford çıkışlı Foals da bu mesajı doğru okuyanlardan. Tam 7 yıl önce yayımladıkları ilk albüm “Antidotes” (2008) ile başlayan kariyerlerine göz attığımızda bunu anlıyoruz. 20’li yaşlarının başında math rock rüzgârına kapılarak kaydettikleri o ilk şarkıların yerini yıllar geçtikçe daha meraklı sözler ve elektroniğe de dokunan keskin çizgilerden uzak müzikal yön aldı. En iyi canlı performans grupları arasında sayılmalarından daha önemli başarıları ise şuydu: Değişimi zorunlu oldukları için değil, tam olarak hissettikleri için gerçekleştirdiler. Frontman Yannis Philippakis’in “Sınırları kabul etmemek bizi ayakta tutuyor” demesi boşa değil. 2010 yılında piyasaya sürülen ikinci uzunçalar “Total Life Forever”ın aldığı olumlu geri dönüşler de bu samimiyetin yansımasıydı. O albümle Güney Amerika’yı Red Hot Chili Peppers’ın yanında turladılar.
UZAK DOĞU'YA KADAR GİTTİLER
Avrupa dışındaki bir toprak parçasında ilk kez bu kadar ilgi görmüşlerdi. Karşılığını da daha büyük oynayarak aldılar. İlk iki kayıt için bağımsızların kurtarıcı plak şirketi Sub Pop ile çalışmak muazzam bir başlangıçtı. Üçüncü albüm “Holy Fire”ın Warner Bros aracılığıyla çıkması ise yeni zirvelerin işaretiydi. Bu gelişmeler onları bir stadyum grubu yapmak için zorlamış olabilir, bilemiyorum. Sonuç olarak yükselirken düşmekten korkmak herkes için geçerli bir duygu. Ancak Foals o kalıba girmemek için direndi. Artık konserlerde daha kalabalık bir kitlenin karşısına çıkıyorlardı, turlarının ayakları Uzak Doğu dâhil tüm dünyayı kaplıyordu, yine de müziklerini kendi doğrularına göre hareket ettirip tavizler üzerine kurulu pazar anlayışına kapılmadılar. “Holy Fire”ın tıpkı Sub Pop etiketli “Total Life Forever” gibi Mercury Prize adaylığına ulaşması da bunun bir kanıtıydı.
YENİ ŞARKILAR DERİN SULAR
Yeni albüm “What Went Down” bu zirve döneminin bitişiğinde hayata karıştı. Glastonbury, Coachella, Roskilde gibi festivalleri gördüler buraya gelene kadar. Ama tam olarak burada her şeye baştan başlıyor olabilirler. Arctic Monkeys ve Klaxons gibi ekiplerle de çalışan James Ford’un prodüktörlüğündeki albüm, merkez üssünü sert gitar ataklarından ve yırtıcı vokallerden oluşturuyor. İki numaradaki post-punk dalgalı ‘Mountain at My Gates’ten folk coğrafyasına göz kırpan ‘Lonely Hunter’a, saykodelik başlangıçlı ‘Give It All’dan soul kapılarını yoklayan ‘London Thunder’a kadar etkili şarkılardan güç alıyor “What Went Down”. Son perdedeki ‘A Knife in the Ocean” ise tek başına derin sularda kaybolmuş hazineleri gün ışığına ulaştırıyor.
Foals kariyerinin her döneminde hissettirdiği olgunlaşma işaretlerini “What Went Down”da da belli ediyor. Onlar için varılacak bir yer yok. Amaçları bu değil çünkü. Sadece herhangi bir yolda ilerliyorlar ve gördüklerini, duyduklarını, yaşadıklarını kayıt altına alıyorlar. Güzergâhları değiştikçe onlardan işittiklerimiz de değişiyor.
FOALS HAKKINDA 4 ŞEY
1 Youthmovies ve The Edmund Fitzgerald adlı gruplar Foals’ın temelinde yer alıyor. Grup üyeleri Foals’ı var etmeden önce o ekiplerde çaldılar.
2 Vokalist Yannis tartışmaları sever. Örneklerden birisi David Guetta için şu söyledikleriydi: “Onun müziği saçmalıktan öte bir şey değil. Duyduğumda sadece iğreniyorum.”
3 Müziklerine yön verenler arasında Harmonia, The Beatles, The Redneck Manifesto, Talking Heads ve Arthur Russell gibi isimler bulunuyor.
4 “What Went Down” Fransa’nın Provence bölgesinde kaydedilmiş. Burası Van Gogh’un kendi kulağını kestiği ve bir akıl hastanesinde tedavi gördüğü kasabanın bulunduğu yer. Grup üyeleri NME’ye konuşurken bu durumdan da etkilendiklerini söylüyorlar.