Güncelleme Tarihi:
Çocuğu klasik müzikle tanıştırmak için en doğru zaman’ diye bir şey var mı?
Fazıl Say: Sadece klasik müzikle değil, genel olarak müzikle ne kadar erken tanışırlarsa o kadar iyi.
Bu albümü biraz da bunun için mi yaptınız?
F.S.: Evet, benim bir 20-30 CD’lik ‘Türk besteciler’ projem var. Bu, onun ilk albümü. Türk bestecilerin çocuklar için yazdıkları parçaları gündeme getirmek, onları mümkün olduğunca erken yaşta bu bestecilerle tanıştırmak istedim.
Bir görevi yerine getirmiş gibi hissediyor musunuz?
F.S.: Kesinlikle. Onlarca albümüm var ama bunun verdiği mutluluk paha biçilemez. O yüzden ne kadar satacağı umurumda bile değil. Sadece çocuklar için bir şey yapmadık bu albümle, 20’nci yüzyıl Türk aydınlanmasını da sahiplenmiş olduk. Bu, kendimi çok iyi hissettiriyor.
Selen Öztürk: Çocuklar bu albümle kendi topraklarının tınısını tanımış olacak. Çok kıymetli bir şey bu. Ulaşabildiğimiz kadar çok çocuğa ulaşmak, onlara müziği sevgiyle anlatmak istiyoruz. Dünyaya gelip hiçbir şey yapmadan ölmek de var, böyle birilerinin hayatına dokunmak da... Biz çok şanslıyız bu yüzden.
F.S.: Evet, bir çocuğun bile hayatına dokunabilirsek daha ne isteriz?
Bir çocuk için müzik dinlemek neden önemli?
F.S.: Müzik, insanı barışçıl kılar. Müzik sayesinde kültürlerle barışık biri olursunuz. Doğu-Batı arasında bir kimlik arayışınız olmaz, “Ben insanım, hepsinin dilini konuşuyorum” dersiniz. Çünkü müzikle her şeyi anlatabilirsiniz. Evrenselliği de buradan gelir. Ben beş yaşındayken hocam Mithat Fenmen derse doğaçlamayla başlardı; “Bugün ne gördün, bana piyanoyla anlat” derdi. Müthiş bir kendini ifade yöntemidir müzik.
S.Ö.: Biz de mesela “Besteci bunana ‘Afacan Kedi’ adını vermiş. Sizce bu nasıl bir kedi” diye soruyoruz.
F.S.: Böylece ses düşünceye dönüşüyor. Müziği anlamak bu zaten.
Söz konusu yeni nesil olunca onların ilgi alanlarını da işin içine katmak gerekiyor galiba...
F.S.: Evet, dönemin çocukları bahçede oyunlar oynayan çocuklar
değiller. Hepsi tabletle, telefonla, televizyonla, bilgisayarla ilgileniyor. Bugün bana çocuklar için bir beste siparişi verseniz, nasıl bir şey çıkar ortaya bilmiyorum; Instagram üzerine bir şey mi olur, Facebook konçertosu gibi bir şey mi? Dönemin ruhuna hitap edilecekse o kanala girilir, girilmez diye bir şey yok. Ama giriyorsak da onları biraz oradan çıkarmak gerekir.
S.Ö.: Pek çoğunun tamamen ‘like’ ya da takipleşme üzerine kurulu bir hayatı var. Ben buna çok karşıyım.
HER ŞEYE ZAMANIMIZ VARDI
Fazıl Bey, albümde Muhiddin Dürrüoğlu’yla birlikte aldığınız eğitimden de söz ediliyor. 17 yaşında üniversiteyi bitirecek kadar çok başarılıymışsınız ama top oynamayı da ihmal etmezmişsiniz...
F.S.: Evet, 11 yaşında, konservatuvara girdiğimizde tanıştık. Özel yetenek imtihanını kazanmıştık. Birlikte çok sıkı bir eğitimden geçtik. Hocalarımız gerçek birer aydındı. Sadece ‘Piyanonun şu tuşuna bas’ tarzında bir eğitim değildi aldığımız. O yüzden de her şeye zamanımız vardı...
Sizin çocukluğunuz nasıldı?
S.Ö.: Ben de müzikli bir ailede büyüdüm. Annem piyano, babam bağlama çalardı. Ben de mahallenin çocuklarını toplayıp mahalle tiyatrosu yapardım.
Fazıl Bey, albümde kızınıza yazdığınız beste de yer alıyor. İnsanın çocuğuna olan hislerini böyle anlatması çok özel bir şey olmalı...
F.S.: Öyle... Kumru doğduğunda yapmıştım o besteyi. Meşhur bir parça oldu. Konserlerde çalıyorum hep.
ÇOCUKLARA OLMUŞ BİR ŞEY BİLE SİYASİ BÖLÜNMEYE YOL AÇIYORSA...
Kıyılarımıza mülteci çocuklar vuruyor. Her gün başka bir istismar haberi okuyoruz. Kimileri çatışmalarda ölüyor. Güvende ve sağlıklı olanlar da iyi bir eğitim alamıyor. Türkiye’de çocuk olmakla ilgili neler söylersiniz?
S.Ö.: Çocuklara yönelik her kötü müdahalenin ağır şekilde cezalandırılması lazım. Herkesin dönüp vicdanına sorması gereken şeyler var. Çünkü burası giderek çok karanlık bir yer haline geliyor.
F.S.: 21’inci yüzyılda, uzay çağında böyle büyük mülteci ölümlerinin olması bütün dünyanın ayıbı. Büyük bir utanç... Bunun siyasi bir çözümü olabilmeliydi. İstismar konusuna gelince... Çocuklara olmuş bir şey bile siyasi bir bölünmeye yol açıyorsa yapacak pek de bir şey yok galiba. Bir de terör paranoyası var. Maçlar, konserler iptal ediliyor, kalabalık yerlere gitmeye çekiniyoruz. Bundan da başta çocuklar etkileniyor.
FAZIL SAY’DAN ANNE-BABALARA TAVSİYELER
Müziği oyun olarak görsün
1) Doğduğu günden itibaren müzik hayatının bir parçası olsun. Ben hep müzik dinlenen bir evde büyüdüm, birçok oyuncak enstrümanım vardı.
2) Enstrüman çalmak düşünselliği ve konsantrasyonu artırır. Enstrüman çalmaya teşvik edin ama zorlamayın. Hatta çocuğu müzikle ilgili hiçbir şey için zorlamayın. Müziği tamamen bir oyun olarak görsün.
3) Neyle ilgilenmek istiyorsa o yönde teşvik edin. Eski eşim de ben de müzisyeniz ama kızımız müziğe pek ilgi göstermedi, atlarla ilgiliydi. Binici oldu. ’Fazıl Say’ın kızı mutlaka müziğe yeteneklidir, o yönde desteklenmelidir’ diye bir şey yok yani. O atı seçti,. Çocuklar kendi yolunu bulur.
4) Yeteneği ve ilgisi varsa bunları köreltmeyin. Teşvik edici olun. Nice yetenekli çocuk imkân bulamadığı için harcanıyor.
5) Çocuklar neyi bulursa onu dinler. Hep çizgi film izletirseniz, sadece çizgi film müziklerini bilecektir. İyi müzikle tanışması için onu yönlendirin.
6) Farklı tarzlarını dinlemesinde sakınca yok. Ben çocukken evde daha çok klasik müzik vardı ama Âşık Veysel, Arif Sağ da dinlenirdi. mümkün olduğunca yozlaşmış, ticari müzikten uzak durmasını sağlayın.