Güncelleme Tarihi:
Yine bir dolu erkek oyuncunun olduğu bir yapımda (Behzat Ç., Kardeş Payı...) tek kadınsınız. Ne kadarı tesadüf?
- Valla neden öyle oluyor bilmiyorum. Ama bu benim seçimim değil. Projeler böyle denk geldi. Yoksa eminim kadınların olduğu bir set ortamında da rahat olup yapmak istediğimi yaparım. bu filmde ilk kez feminen bir karakteri canlandırıyorum. Acaba nasıl oldu?
Sizden askerlik arkadaşlarıymış gibi bahsediyorlar...
- Sanırım arkadaşlık müessesesinde güveni temsil ediyorum. Cinsiyetsiz, kız ya da erkek olarak değil insan olarak birbirimizi görüyoruz. Artık kız arkadaşlarımla görüşemiyorum. Hep erkek arkadaşlarım var. Galiba onlardan biri oldum. Bir an önce kendimi düzeltmem lazım! Şaka tabii, rahatsız değilim bu durumdan. Çünkü içinde yer aldığım projeler iyiydi.
KADER ŞANSIN KIRMIZI RUJU
Film, caz şarkıcısı Burcu ile seyyar satıcı aşkını anlatıyor. Aşk gerçekten romanlardaki ve filmlerdeki gibi statü tanımıyor mu?
- Bence aşkın statüsü yok. O unsurlar aşktan sonra işliyor, gerçeğe geçince hayatları etkiliyor.
Bu bir yol hikâyesi. Yol hikâyelerine inanır mısınız?
- İnsanlar hayatlarında ister yola çıksın, ister evde otursun hayatları isterse değişir. Bu yüzden yol hikâyelerine inanırım. Normalde kaderciyim. Ama şansa da inanıyorum. Kaderin, şansın kırmızı ruju olduğuna inanıyorum.
KENDİME ULAŞAMIYORUM
Açık açık “Apolitiğim” demişliğiniz var. Hâlâ öyle mi?
- Takip ediyorum tabii ama kendimi bir zümreye ait görmüyorum. Ben insanlık meclisinin üyesi olmak istiyorum. Olayları insani açıdan değerlendirmeye çalışıyorum. Haksızlığa tahammül edemiyorum. Politikayı dünyanın kanserli hücresi gibi görüyorum. Tabii her şeye karşı bir tepkim ve kendime göre bir duruşum var. Ama bence sanatla uğraşan adamın bir adım geri atarak herkesi eşit mesafeden görüp değerlendirmesi gerekiyor.
Mutlu musunuz?
- Şu an kendime asla bağlanamıyor ve ulaşamıyorum. Evlendim, taşındım, sonra çekimler için Adana’ya gittik. Kendimi hiç dinleyemedim. Nasıl bir durumdayım bilmiyorum.
Yeni evlendiniz. Evlilik, neyi değiştiriyormuş?
-Aslında pek bir şey değişmedi. Ali de ben de çok yoğun çalışıyoruz. Hep aynıyım gibi hissediyorum.
Aşkı öldürdüğü de mi yalan?
-Öldürmüyor, tam tersi güldürüyor. Bu, senin bakış açınla alakalı. Sen nasıl yaşamak istersen öyle oluyor.
Eşiniz müzisyen, siz oyuncu... Sürekli sanat konuşan bir çift misiniz?
- Çoksesli bir ortamdayız. Sanat dolu güzel bir ev. Eğlenceli. Morali bozuk olanları da biz yükseltiriz.
"DURMADAN SELFIE ÇEKTİM!"
‘Kara Bela’dan sonra iki sinema filminiz daha vizyona giriyor. Ardından ekranda ‘Kösem Sultan’ başlıyor... 14 yıldır oyunculuk yapmanıza rağmen ne oldu da şimdi kıymete bindiniz?
- Yok, hep işlerim oldu, çalıştım. Ama bu sefer üst üste denk geldi. O zaman bu eylül ve ekim aylarında kıymetim bilindi diyelim!
Aynı anda, aylarda dört farklı karakter; bir koltukta dört karpuz... Nasıl sığdı?
- Neticede hepsi benden çıkıyor. Dolayısıyla ana merkezde benzer şeyler bulabilirsiniz. Oynadığım her karakteri özelliklerine, yapısına göre farklılaştırmaya çalışıyorum, işim bu. Farklı oynamam için bana para veriyorlar.
“Rolüme o meslekte çalışanları gözlemleyerek hazırlandım” klişesi sizin için de geçerli mi?
- Evet. Dört gün cep telefoncuda yattım! Sekiz saat telefonda konuştum! Durmadan ‘selfie’ çektim! Şaka bir yana, zaten genelde hayatın içinde zaten karşılaştığımız bir karakter. O yüzden ekstra bir şey yapmadım.
Film bir yol hikâyesi olmasının dışında ne anlatıyor?
- Dostluğu...
‘Genç kızların sevgilisi’ lafı var ya... Bursaspor’da kalecilikle başlayan bir kariyer ne ara ve nasıl oyunculuğa uzanır, çok merak ediyorum...
- 8 yaşımda başladım kaleciliğe. Önce minik takım ,ardından genç takım. Sonra Galatasaray’a gireceğim diye düşünüp tecrübe kazanmak için Alacahırka Spor’a geçtim. 18 yaşımda bir torpil bulduk. Galatasaray kampına katılacakken yönetim kadrosu değişti. Futbolculuk kariyerim bitti!
“E futbol olmadı, bari oyuncu olayım” mı dediniz?
- Yok canım, lise öğretmenim Zuhal Köseoğlu notlarımı yükseltmek için okulun tiyatro bölümüne girmemi söylemişti. Sonra Erkan Can ve Ali Sürmeli ile tanıştım. Bir gün evde gaza geldim. İstanbul’a bu işi yapmak için kalktım geldim ve bir daha dönmedim.
“Beni yakışıklı bulmalarına çok şaşırıyorum” demişsiniz. Neden ki?
- Sempatik, komik gibi yakışıklılığın etrafında dolaşan ama ona değmeyen şeyler söylüyorlardı. Sonra herhalde işimizi yakışıklı yaptığımızı düşündüler.
‘Ulan İstanbul’da söylediğiniz şarkılar internette milyonlarca kez izlendi. Sesinizin güzel olduğunu hep biliyor muydunuz?
- Sesim güzel değil ki!
Böyle diyorsunuz ama maşallah her projede de şarkı söylüyorsunuz...
- Bana kadar gelmiş işte mevzu. ‘Sing Up’ diye ekim ayında başlayacak bir gösterimiz var. Orada Müzeyyen Senar ve Zeki Müren’lerden başlıyoruz ve ne oldu da mevzu bizim şarkı söylememizi isteyecek duruma kadar geldi onu inceliyoruz. Müzik piyasası benim de çok anladığım bir piyasa değil. Ama bu gösteri için oturup araştırma yaptığımızda bir yerde kayışımızın koptuğunu gördüm 90’ların ortalarına doğru. Mesela o dönemde nakaratları bile aynı olan sekiz şarkı birden görünüyor.
‘Kösem Sultan’ önümüzdeki ay başlıyor. Biraz ucundan aralasanız şu sır perdesini...
- Şahin Giray karakterini canlandırıyorum. Ama daha fazla bir şey söyleyemem.