Arzu ÇEVİKALP
Oluşturulma Tarihi: Kasım 29, 2017 11:56
2 milyonun üzerinde gişe hasılatı yakalayan “Kardeşim Benim” ikinci filmiyle beyazperdede! “Kardeşim 2”, komedinin anbean devam ettiği, esprilerin yerli yerinde olduğu, bazen neşeli bazen de hüzünlü olan tipik bir Türk filmi örneği… “Et tırnaktan ayrılır mı?” sorusuna yeşil ışık yakan ve kardeşliğin yabana atılmayacak kadar önemli olduğunu irdeleyen film, seyirciyi kısa süreliğine de olsa sorunlarından uzaklaştıracak.
Murat Boz ve Burak Özçivit’in başrollerini paylaştığı “Kardeşim 2” filminin galası 22 Kasım Çarşamba günü Kanyon Avm’de yapıldı. Galanın girişindeki kontroller bir hayli sıkıydı, fakat içeri rahat bir şekilde girdik, herhangi bir izdiham yaşanmadı. Birçok ünlü ismin boy gösterdiği galada Özçivit'e eşlik eden eşi Fahriye Evcen saks rengi elbisesiyle dikkatleri direk üzerine çekti. Fahriye Evcen’in yanı sıra, Pınar Deniz nam-ı diğer Laz kızı Didem de kırmızı renkli elbisesini iyi taşıdı.
Aşırı kalabalığın içinde kaybolduğumuz galada Özçivit; basın mensuplarına şöyle bir açıklamada bulundu: Bir kardeşlik filmi. İlk filmde de bunu fazlasıyla vermiştik ama orada eğlencesi, macerası, dramı ve yer yer hüzünlü sahneleri vardı ama biz özellikle ilk filmde kardeşleri tanıttıktan sonra ikinci filmde bunların maceralarını görelim dedik. İstemediğimiz durumlarla karşı karşıyayız. Onların durum komiklikleri içinde filmi çektik. Tıpkı filmin sahneleri gibi, renkli ve eğlenceli dakikalar aracılığıyla mutluluğumuzun keyfini çıkartarak heyecanla filmin başlamasını bekledik.
Filmin nasıl olduğuna geçmeden evvel Murat Boz film hakkında ne demiş onu paylaşalım: “Daha önce çalıştığımız arkadaşlarımız da var bu filmde. Sonradan Pınar (Deniz) ve Leyla (Feray) katıldı kadromuza. Genel olarak çok eğlendiğimiz, neşeli bir film oldu.” Neşeli bir film olduğuna hemfikir olduğumuz filmin kadrosunda Ferdi Sancar, Leyla Feray, Pınar Deniz, Korhan Herduran, Hakan Karsak, Ozan Çelik, Nurcan Şirin, Yağmur Damcıoğlu, Sezgi Mengi, Engin Şenkan ve AyhanTaş gibi isimler yer alıyor.
Önce filmin konusu diyelim. İki ünlü kardeş olan Hakan ve Ozan son misyonlarını tamamlamak üzere babalarının cenazesi için köye giderler. İki gün sonra Hakan'ın düğünü vardır. Hakan Rize’nin önde gelen çay tüccarlarından Muzaffer’in kızı olan Didem’le olan düğünü nedeniyle biraz gergindir ve cenaze sonrası iki kardeşin başlarına gelen olaylar silsilesi onları umulmadık bir macera içine bırakır. Ozan’ın da beklenmedik bir anda bir sebepten ötürü yoluna çıkan kıza âşık olması durumlarına iyice tuz biber eker.
Piyasadaki ‘kaba komedi’ mantığını ele alan ve bel altı esprilerle hikâyenin altını dolduran popüler filmlerden farklı bir statüye sahip olan devam filmi “
Kardeşim 2” durum komedisinden yola çıkarak gerçeklerin ironik bir mizah anlayışıyla seyirciye aktarılmasını sağlıyor. Kardeşlik duygusunun altını dolma kalemle çizen film, kardeş olmanın önemine değinerek, kavga bile etseler, kardeşlerin birbirlerinden ayrı kalamayacaklarını hikayedeki diyaloglara yerleştiriyor. Hatırlarsanız ilk filmde macera, dram ve ağlak sahneler daha fazlaydı ve hikâyenin omurgası iki kardeş arasındaki olay örgüsü üzerine inşa edilmişti, yani açıkça dememiz o ki, melodramatik sahneler duyguların yoğunlaştığı anda, seyirciyi içten içe parçalıyordu, ama ikinci filmde bunu göremedik. Aslında daha iyi oldu, çünkü komik sahneler genellikle seyirciyi daha çok ele geçiriyor. Genel itibariyle, iki kardeş hakkında daha fazla bilgiye sahip olduğumuz ilk film, onların birbirlerini anlamalarını, oldukları gibi kabul etmelerini ve birbirlerine karşı özverili, saygı dolu olmaları gerektiğini ve hatta insan hayatındaki en büyük kutsal sevginin kardeşlik olduğunu özgün bir sinemasal üslupla ortaya koyuyor. Aksiliklerin ve talihsizliklerin insan hayatını olumsuz etkilediğini, olayların istenmeyen sonuçlar doğurduğunu ifade eden film, ‘yol hikayesi’ olarak adlandırdığımız tür filmleriyle bağlantı kurarak, iki kardeşin yolda başlarına gelen enteresan vakaları seyircinin huzuruna getiriyor.
“Hikâye içinde yeni bir hikâye”, “durum içinde yeni bir durum” anlayışına kapı aralayan yönetmen Mert Baykal, mizansenleri bir araya getirerek karakter dramında olması gereken her tür ögeyi filmin içine yedirerek seyircinin tat almasına vesile oluyor. Yer yer Yeşilçam mantığı ile örülü olan film, klasik Yeşilçam müziklerini sahne aralarına ekleyerek seyircinin duygularını hareketlendirerek nostaljik bir rüzgâr estiriyor. Hepimizin çok iyi bildiği ‘ağlatırken güldüren, güldürürken ağlatan filmlere’ az çok benzeyen “Kardeşim Benim 2”, ağırlıklı olarak güldürüyor ve aralara hüzünlü sahneler serpiştiriyor. Yeşilçam’ın o meşhur klasik zengin-fakir ilişkisini gözler önüne seren yönetmen Baykal bazı meselelere atıfta bulunarak hikâyeyi ince esprilerle süslüyor ve aşkın sınıf farkı gözetmediğini savunuyor.
Mesela, Ozan ile Leyla’nın aşk kokan tutku dolu bakışları, balonda yaşadıkları deneyim ve birbirlerini tanımak için verdikleri mücadele, aslında birbirlerinden çok da farklı olmadıklarını ortaya koyuyor. Biri ünlü şarkıcı, diğeri de köylü kızı, ama modernize edilmiş hali!
Şehir insanı ile köylüler arasındaki uçurumu ve kasabalıların şehirlilere oranla samimiyete daha yatkın olduklarını vurgulayan yönetmen, ayrıca evlilik için köylü kızların şehirlilerden daha ideal olduğu gerçeğini de perdeye yansıtmadan edemiyor. Bunun yanı sıra Karadeniz şivesini ve Karadenizlilerin sert damarlarından ötürü kızdıklarında her türlü eylemi yapabileceklerini ortaya koyan film, Karadeniz halkına bir selam duruşunda bulunuyor.
Özellikle de Rizelilere…! Ufak bir ara not: Filmin özellikle son sahnelerinde Rizelilerin çok tehlikeli olabileceğinden söz ediyor. Eh bir de söz konusu kız isteme, düğün oldu mu, işler iyice sarpa sarıyor. Rizeliler filmde de altı çizildiği gibi, kolayca kız vermiyorlar. Sonrası ise muamma… Rize Çamlıhemşin sahnelerinde babası Muzafferden atış eğitimi alan Didem’in düğüne günler kala tetik çekmeyi öğrenmesi bir hayli enteresandı. “Kızımı bir şarkıcıya kolay
kolay vermem, verirsem de kızım sevdiği içindir” diyen Muzaffer beyin bu cümlesi ise yine eski filmlere yapılan bir gönderme niteliğinde…
Geldik hikayedeki vurucu argümanlara… Yineleme tekniğini güzel kullanan filmde karakterin sürekli “Bir Muz Verem mi?” isimli cümlesi ilgimizi celbederken, Tato’nun ise altın dişlerini göstererek kahkaha atması zaman zaman “Recep İvedik” filmlerini
çağrıştırdığını söylersek yalan olmaz sanıyoruz ki… Şunu da unutmadan aktaralım:
Hikâyenin çerçevesinin iki erkek üzerinden ilerleyişi, kadın karakterlerin gölgede kalmasına neden olmuş sanki… Onların yanlarında biraz da çekimser kalmışlar doğrusu!
Sonuç? İlgi gören filmin yurt içinde ve yurt dışında birçok galasının yapılacak oluşunun, olumlu etkisini de göz önüne aldığımızda, seyircinin kendini huzurlu hissedeceği, sıkılmayacağı, hikâyeye aşırı derecede kafa yormayacağı, gözyaşlarıyla mendil harcamayacağı, hayata pozitif gözlerle bakacağı anlamlı bir durum komedisi… Hani şu stresli ve karanlık günlerde insana iyi gelen türden!
Bu hafta gülmeye doyamayacaksınız! - Sinefil