Güncelleme Tarihi:
‘Fuad’ albümüyle başlayan müzikal birlikteliklerini ‘Uzaktaki Müzik’ projesiyle sürdüren Erkan Oğur ve Derya Türkan, yanlarına İlkin Deniz’i de alarak yeni albüm çıkardılar. Adı ‘Dokunmak’. Türk müziği makamlarının ve doğaçlamanın etkisiyle, dinleyicinin ruhuna adeta şifa verici bir nefes üflüyorlar.
Yollarınız 15 sene evvel kesişmiş sanırım. Nasıl oldu?
Erkan Oğur: Daha da eski, 1980’lerde.
Derya Türkan: 1984’te ben konservatuvara girdim. Herkes sazlarını almış eline, bir köşede çalışıyor. İkili üçlü gruplardan birinde Erkan Ağabey’i gördüm. O da ud hocasıydı o zaman konservatuvarda. O gün tanıştık. 2000 yılında Civan Gasparyan’la birlikte ‘Fuat’ albümünü yaparken, beni de davet ettiler. Aslında Erkan Oğur’u da o çalışmada gerçekten tanıdım. 15 yıldır çeşitli projelerde birlikte olduk. Ama 6 senedir ikili olarak çalıyoruz. O albüm benim müzik hayatımda bambaşka bir sayfa açtı.
E.O.: O albüme adını veren şarkıda tarihi bir solosu var. O solodan sonra işler değişti.
15 senedir albüm yapmıyor Erkan Oğur. Onu yeni bir albüm çalışması için heyecanlandırmayı nasıl becerdiniz?
D.T.: Türkiye’deki müzik ve sanat anlayışı belli. Bu durum müzisyenler için çeşitli olumsuzluklar doğuruyor. Eğer salt müzik düşünen biriyseniz, bu üzüntüler insanı albüm yapmaktan falan soğutuyor. Geçen ağustos ayında, sohbet arasında çıktı albüm fikri. Bize yeni bir heyecan getireceğini düşündük. Ben çok istiyordum Erkan Ağabey’le bir albüm yaparak, ürettiğimiz “şifa niyetine müzik”in kaydedilmesi. Erkan Ağabey de isteyince hemen başladık çalışmaya.
Sizi ne heyecanlandırdı?
E.O.: Beni müziği kaydetmek heyecanlandırmıyor. Çünkü müzik şifa verecekse, eczanedeki ilaçlar gibi kutulara konmamalı. Ama ekonomik nedenler bizi kaydetmeye zorluyor. Bana göre müzik o anda üremeli ve o anda paylaşılıp, hafızaya alınmalı. Bu da benim kendi problemim aslında...
Aslında toplumca terapiye ihtiyaç duyduğumuz dönemlerden geçiyoruz. Yaşadığımız dönemde insanlara derman olması için mi “şifa niyetine müzik” diyorsunuz yaptığınız müziğe?
E.O.: Onunla hiç alakası yok. Tarih boyunca insanlar şifa peşinde koşmuşlar. Biz de şifacı falan değiliz. Sadece yaptığımız müziğin insanları dinlendiren ya da hoşuna giden bir tarafı var. Şimdiye dek hayata ve müziğe dair edindiğimiz tecrübe bunu gösteriyor bize. Biz de bu dinginliği sadece o güne has şekliyle, bir kereye mahsus bir stüdyoda kaydedelim diye düşündük.
Nedir peki bu albümün şifa formülü?
E.O.: Öncelikle, makam unsuru. İkincisi tınıların, renklerin ilişkisi, uyumu, sıcaklığı ve estetiği. Üçüncüsü, kompozisyon mantığı, bestelerin bu işe uygunluğu. Dördüncüsü, parçalardaki hızlar. Beşincisi de makam akışı, yani modların doğal akışı. Onun dışında kişilerin çalış duyarlığı, çalış estetiği... Dokunması.. Aslında esas olarak severek, inanarak, dürüst bir şey üretme. İnsan ne olursa olsun kendini çalıyor.
MÜZİK KAYDEDİNCE UCUZLUYOR
Siz albümü konuşalı 6 sene olmuş. Neden bu kadar zaman geçti aradan?
D.T.: Ürettiğimiz müzik her an değişebilen, her an kendini yenileyen bir müzik. Bir konser ertesi günkü konsere benzemiyor. O yüzden kayıt da bir kereye mahsus yapılan bir kayıt. Bir konserin kaydedilmiş hali bir nevî. Meşk usulüyle yapılan eski sistemdeki derslere benziyor.
E.O.: Müziği hafızaya almanın eğitsel bir tarafı da var. Konserde kayıtlı olmayan bir müziği dinleyen kişiler bir şeyler öğreniyorlar. Bir şeyleri anlıyor belki de bir şeyleri anlamadıklarını fark ediyorlar. Kaydetmemek şok etkisiyle insanları eğitir. Ama kaydettiğin zaman ucuzluyor işte müzik. Tembel çocuklar gibi oluyor o zaman insanlar. Eğitsel tarafı yok ve çok erdemli bir şey değil.
Albümün adı neden ‘Dokunmak’?
E.O.: Benim kendi yaklaşımım bu. Biz sesleri işitiyor, görüyor, tadıyor, dokunuyor, kokluyor ve anlamadığımız bir şekilde hissediyoruz... Altı duyumuzla yani. Böyle yoğunluklar var. Onun bir parçası işte ‘Dokunmak’. Belki ileride ‘Sesi Görmek’ diye bir albüm de yaparız.
D.T: Bir sesi basarken, onun ardından gelecek sesleri de onun arkasına dizmek... Tek ses, devam eden bir ses ve o sesin yarattığı his. O yüzden dokunmak. Bir tane notaya dokunuyorsunuz ve o notanın dünyasına dalıyorsunuz.
Albümün kayıt aşamasında nasıl çalıştınız?
D.T.: İki üç günde kaydettik albümü. Stüdyoya girmeden önce ne çalacağımızı bilmiyoruz. Parça olarak belli olan şeyler var ama emprovizasyon (doğaçlama) ağırlıklı bir müzik olduğu için doğallığında gelişiyor. O şekilde biz de kendimizi tedavi ediyoruz. Tamamıyla paylaşım yani.
E.O.: Albümde bir tane sözlü parça var. Enstrümantal albümlerde hep “sözlerini koymayı unutmuşsun bunun” nevînden eleştiriler aldım. Onun için bu albümde çok tereddüt etsem de bir sözlü şarkı koyduk.
KENDİ PRODÜKSİYON ŞİRKETLERİNİ KURDULAR
Erkan Oğur (vokal - perdesiz gitar - klasik gitar - Oğur sazı), Derya Türkan (klasik kemençe), İlkin Deniz (bass)