Güncelleme Tarihi:
Bir Cihangir gecesinde magazincilerin sorularını yanıtlamış, Beşikçioğlu. Bir tiyatro eleştirisine yapılan eleştirinin kebapçı çıkışında, magazin mikrofonlarına yapılması tuhaf gelmedi değil. ‘Eleştirinin eleştirisini’ yapmak için sağlıklı bir ortam olmasa da gazete eklerinde ‘Woyzeck’ten bahsedilmesi hayırlı bile olabilir.
‘Woyzeck Masalı’nı ‘anlaşılmaz, derdini dile getirmede eksik, rejisi kopuk, katmanları arasında organik bağ kurulamayan’ bir oyun olarak yorumlamıştım. Kısaca... Bağımsız bir tiyatronun bu tür bir prodüksiyona girişmesinin sevindirici olduğundan da bahsederek... Gördüğüm eksikleri gerekçelendirerek, kırıcı bir üslup kullanmamaya özen göstererek...
Beşikçioğlu beni ‘bilgisizlik’le, ‘eksiklik’le suçluyor. Oyuna ödül veren Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nden bahsederek “Bunlar tiyatro ve sanatla ilgili donanıma sahip insanlar” diyor. “Zaten o birliğe de üye değilsin” demek istiyor olsa gerek. “Oturup okuman, sonra değerlendirmen lazım” diye devam ediyor. Okumaktan kastının ‘tiyatro eleştirmenliği’ eğitimi olduğunu varsayıyorum. Yoksa orijinal metni okumadığımı mı kastediyor? Hayır, metni okudum. Ve evet, tiyatro eleştirmenliği mezunu değilim. Aradığı ‘eleştirmen ehliyeti’ yok bende yani. Bir sanat eseri üzerine işin yaratıcılarını kırıp dökmeden, gerekçeleriyle değerlendirme yazmak için ehliyete ihtiyaç duymuyorum. İlla bir ‘ehliyet’ aranıyorsa onu, kültür sanat ağırlıklı Hürriyet Cumartesi’nin (Ve dört yıldır tiyatro yazılarımın yer aldığı Radikal’in) editörleri ve okurlarından alıyorum.
Beni şaşırtan, muhalif söylemleriyle bildiğimiz bir sanat insanının ‘okul’, ‘birlik’ gibi iktidar araçlarını şart koşması. Eleştirilmeye tahammül etmemek alışık olduğumuz bir refleks. Dokunulmazlığı ve belli bir iktidar alanı olan isimlerin çoğu kez eleştirilmediği de malumumuz. Yine de Beşikçioğlu gibi bir tiyatro insanından daha sakin, daha seyircisini anlamaya çalışan, daha gerekçeli bir tepki beklerdim.
Tiyatro yazarları sık yaşar: Oyuna olumlu eleştiri yapıldığında teşekkür, aynı ekibin başka işine olumsuz yorum yazıldığında -mealen- “Sen kimsin ki eleştiri yazmaya kalkıyorsun?” denir. Geçen yıl Radikal’de, Beşikçioğlu’nun rol aldığı ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ni yazmıştım. Beşikçioğlu bilgisiz, eksik bir kalem olduğumu o beğeni dolu yazıdan sonra beyan etseydi, bugün söyledikleri de benim açımdan başka bir anlam kazanmış olurdu.