Güncelleme Tarihi:
Taze Oscar’lı ‘White Helmets’ (Beyaz Baretliler) belgeselinin görüntü yönetmeni Halit Hatip’le (21) sisli bir İstanbul sabahında Tophane’de buluştuk. “Nasılsınız, Türkiye’de işler nasıl gidiyor?” dedi. Bir an için boş bulundum, karşımdakinin Suriye’de savaş bölgesinde yaşadığını unutup “Pek iyi değil, son dönemde artan terör saldırıları bizi endişelendiriyor” dedim. “Suriye’de bizim üstümüze her gün varil bombaları atılıyor” diye cevap verdi. İçsavaşın bir ülkeyi ne hale getirdiğinin en somut göstergelerinden biri karşımda duruyordu. Halepli Halit Hatip, Suriye’de içsavaş başlamadan önce lise öğrencisiymiş. Ancak savaştan sonra okulu bırakmak zorunda kalmış. “Halep’in doğusunda Şaar Mahallesi’nde yaşıyorduk, ancak bombalarla yaşadığım mahalle cehenneme döndü. Bizim evimiz dahil her şey yıkıldı, geriye hiçbir şey kalmadı” diyor. Davetli olduğu halde pasaport sorunu nedeniyle gidemediği Oscar törenini İstanbul Fındıkzade’de bir evde ‘White Helmets’ üyesi arkadaşlarıyla birlikte televizyondan izlemiş. White Helmets’i ve yaşadıkları Oscar sevincini anlattı...
‘White Helmets’ nasıl kuruldu?
- 2013’te rejim Halep’in doğusuna Scud füzesi attı. Bu saldırıda onlarca kişi öldürdü, aynı zamanda roketlerin düştüğü yerde büyük hasar meydana geldi. Çok fazla hava saldırısı oluyordu. Bu saldırılarda yıkılan binalarda hayatını kaybeden insanlar için bir şey yapmak istedik. Enkaz altında kalan insanları kurtarmak için bir grup gönüllü birleşip ‘White Helmets’i kurduk. Başlangıçta Halep’te sadece 30 kişiydik. İki ay sonra 60 kişi olduk. Şu anda 9 şehirde 3 bin 200 kişi White Helmets gönüllüsü olarak çalışıyor. Bize kimse destek vermedi, arkamızda kimse yoktu.
85 BİN KİŞİYİ ENKAZDAN KURTARDIK
2013’ten bu yana kaç kişiyi enkazdan kurtardınız?
- Şu ana dek Suriye’de atılan bombalar ve hava saldırıların sonucu yıkılan binaların enkazından yaklaşık 85 bin kişiyi kurtardık. Şu ana dek 163 gönüllümüzü hava saldırılarda kaybettik. En son bu hafta Muhammed Dabdu isimli gönüllümüz saldırı
sonucu öldü.
Gönüllüleriniz nasıl öldü?
- Rejim bir yeri bombaladıktan sonra insanlar yardım etmek için oraya koştuğunda geri dönüp ikinci kez saldırıyor. Yani kasıtlı olarak bizleri öldürmek için aynı yere iki kere bomba atıyor. Gönüllü çalışanlarımızın çoğu rejimin bu çifte saldırıları sonucu öldü, bir kısmı Rus hava saldırılarında, bir kısmı da IŞİD’in araba bombalarında hayatını kaybetti.
Şu anda nerede yaşıyorsunuz?
- Belli bir yerim yok, İstanbul, Suriye ve Gaziantep arasında mekik dokuyorum. En son dört ay önce Suriye’deydim. White Helmets’ten bir ekiple birlikte burada ekipman vs. alıp Suriye’ye götürüyoruz.
Bu belgesel fikri nasıl ve ne zaman ortaya çıktı?
- Suriye’de enkazdan arama-kurtarma yaparken bizim kendi kendimize çektiğimiz bazı videolar vardı. Netflix bu videoları görmüş, bizimle bağlantı kurup bir film yapmak istediklerini söylediler. Kasım 2015’te filmin yönetmeni Orlando von Einsendel’le İstanbul’da buluştuk. Filmde yer alacak ‘White Helmes’ gönüllüsü karakterleri belirledik. Suriye’deki görüntüleri ben, Hasan Kattan ve Fadi Halebi’yle birlikte çektim. White Helmets üyelerinin hikâyesi üzerinden Suriye’nin hikâyesini anlatmaya çalıştık. Dünyaya Halep’te yaşananların gerçek yüzünü göstermek istedik.
HAYATİ TEHLİKEYLE FİLMİ ÇEKTİK
Filmin çekimleri ne kadar sürdü?
- Suriye’deki çekimler 1.5 ay, Türkiye’deki çekimler 1 ay sürdü. Filmdeki bazı karakterler Adana’ya arama-kurtarma kursuna gelmişti, o yüzden Adana’da da çekim yaptık.
Suriye’deki çekimler sırasında ne tür risk ve tehlikelerle karşılaştınız?
- Sürekli hayatımızı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyaydık. Çünkü bazen bombalanan bir binaya çekim yapmaya gittiğimizde çok yakında ikinci bir saldırı daha meydana geliyordu. Bu da hayatımıza mal olabilirdi. Ama benim için bu saldırılardan sonra enkaz bölgesine gidip çekim yapmanın en zor tarafı şuydu: Bir bina bombalanmış, etrafta ölüler, yaralılar var. İnsanlar yakınlarını kaybetmiş, ağlıyor. Dolayısıyla orada şöyle etik bir sorun yaşadım: Kamerayı bir kenara bırakıp gidip insanlara yardım mı etmeliyim yoksa çekime devam mı etmeliyim? İnsanlar bu haldeyken onları çekmek ne kadar doğru? Çünkü o zamana kadar hep insanları kurtarmak için uğraştım.
Yakın gelecekte Suriye’de barışın tesis edileceğine yönelik umudunuz var mı?
- Tabii ki her zaman için umudumuz ve yeniden barış içinde yaşama rüyalarımız var. Ancak maalesef Esad rejimi sivillere saldırılarına hâlâ devam ediyor. Dolayısıyla rüyalarım maalesef gerçeklerle
uyuşmuyor.
OSCAR KAZANACAĞIMIZ AKLIMIZIN UCUNDAN BİLE GEÇMEDİ
Oscar alacağınız hiç aklınıza geldi mi?
- Bu belgeseli çekerken temel amacımız herhangi bir ödül kazanmak değildi. Zaten belgeseli çekerken Oscar kazanacağımız aklımızın ucundan bile geçmedi. Amacımız Suriye’de yaşananları bütün dünyaya göstermekti. Çünkü BM, Cenevre’de ne kadar barış konferansı düzenlese de hiçbir şey değişmiyor.
Peki, Oscar’ı aldığınızı öğrendiğinizde ne hissettiniz?
- Çok mutlu oldum ve gurur duydum. Çünkü ben hem bu filmi çeken ekibin hem de filme konu olan arama-kurtarma ekibinin bir parçasıyım. Suriyelilerin çektikleri acıları Oscar’la herkesin görmesini sağladık. Ama bizim için en büyük mutluluk Suriye’de bombalamaların bitmesi, ölümlerin durması ve Suriye’nin yeniden eskisi gibi barış içinde bir ülke olmasıdır. Bu insanlık suçlarını işleyenlerin de Savaş Suçları Mahkemesi’nde yargılanmasını isterdim.
ABD’den vize aldığınız halde Oscar törenini izlemeye gidemediniz, neden?
- Oscar töreninden bir ay önce törene katılmam için bana davetiye geldi. İstanbul’daki Amerika Başkonsolosluğu’ndan vizemi aldım. ABD’ye uçmak için Atatürk Havalimanı’na gittiğimde oradaki güvenlik, pasaportumda sorun olduğunu ve uçamayacağımı söyledi. Oscar törenine gidememiş olmak benim için çok da önemli bir mesele değil, önemli olan bu filmin Oscar’ı kazanmış olması ve yüzbinlerce kişinin bu filmi seyredecek olması.
UYAN, OSCAR’I KAZANDIK!
Mecit Halef (23), White Helmets’in kurucularından biri. Halep Üniversitesi’nde ziraat mühendisliği okurken savaştan sonra okulu bırakmak zorunda kalmış. Halef’le buluştuğumuzda, kendisi Suriye’den geleli henüz üç gün olmuştu. “İstanbul’a gelmeden birkaç gün önce iki arama-kurtarma operasyonuna katıldım, toplam 40’tan fazla operasyonda görev aldım” diyor. Bir defasında da rejimin bulundukları yeri bombalaması sonucunda kendisine şarapnel parçası saplanmış. Oscar gecesi Halit Hatip’le aynı evdeymiş, o geceyi çöyle anlatıyor: “Ben uyumuştum, sabaha karşı 04.00 gibi birden Halit’in sevinç çığlıklarıyla uyandım, ‘Uyan, Oscar’ı kazandık!’ diye bağırıyordu!”
‘100’DEN FAZLA ARAMA-KURTARMA OPERASYONUNA KATILDIM’
Radi Saad (24), İdlibli, kuruluşundan bu yana White Helmets gönüllüsü olarak çalışıyor. Gruba ekipman ve sağlık malzemesi toplamak için sürekli İstanbul, Gaziantep ve Suriye arasında mekik dokuyor. Savaş başlamadan önce Halep Üniversitesi’nde topografya okuyormuş, savaştan sonra o da okulu bırakmak zorunda kalmış. “Savaş başladıktan sonra insanlara nasıl yardım edebilirim diye düşünüyordum, arama-kurtarma gönüllüsü oldum, bugüne dek 100’den fazla arama-kurtarma operasyonuna katıldım. Bir operasyonda enkaz altındaki üç kişiye ulaşmak için 40 kişi 48 saat durmadan çalıştık ve bulduğumuzda ölmüşlerdi” diyor.
‘İNSANLAR BU BELGESELLE SURİYE’DE NELER OLUP BİTTİĞİNİ GÖRECEK’
Abdulrahman el Mawwas (30), Halepli. Ailesinin bir bölümü İstanbul’da, bir bölümü Halep’in kuzeyinde yaşıyor. Savaş başlamadan önce düzgün bir işi ve geliri varmış. “Makine mühendisiyim, savaştan önce Halep Üniversitesi’nde mastır yapıyordum ama savaş çıkınca tamamlayamadım” diyor. O da kuruluşundan bu yana White Helmets’te çalışıyor: “Suriye’de ayaklanmalar başladıktan sonra ‘Silahlı ya da politik bir gruba dahil olmadan insanlara nasıl yardım edebiliriz’ diye düşünmeye başladım. White Helmets kurulduğunda onlara katılmaya karar verdim.” El Mawwas, bazen altı ay boyunca hiçbir yerden yardım almadan çalıştıklarını ancak buna rağmen kimsenin grubu terk etmediğini söylüyor. Kendi hikâyelerini anlatan filmin Oscar ödülü almasından dolayı çok mutlu, “İnsanlar bu belgeseli seyredip Suriye’de bizim gibi gönüllü çalışanların nasıl bir hayatı olduğunu ve rejimin bizleri nasıl hedef aldığını görecekler, bu filmle insanlara ulaşmak bizim için çok önemli” diyor.