Güncelleme Tarihi:
Sezen Aksuvari bir biçim ve tonda açılıyor Ziynet Sali’nin son albümü ‘No 6’. Şarkıya ‘Dağınık Yatak’ ismi verilmiş, Murathan Mungan’ın daha önce bu isimde bir şarkı yazdığını bilmeyerek, belki de bilip aldırmayarak. Ama nihayetinde fark etmiyor. Yatağı eğer, “Yok sattı hatıralar, senin eksikliğinde” dizelerinin üstüne yerleştirmişseniz, dağınık olsa ne olur, olmasa ne.
Sali’nin 6 numarası için dev bir ekip oluşturulmuş. Kadronun en popüler ismi (albümün yıldızından sonra tabii) Sıla. Albümün büyük kısmında (yalnızca söz ya da hem söz hem müzik olarak) onun imzası var. Bencilliğin, ‘ben ben’ciliğin tavana vurduğu bir zaman için, takdir edilecek bir güç birliği. 90’lar popunu kayda değer kılma konusunda çok emek vermiş Mete Özgencil projenin bir diğer büyük ismi. Eksik kalan da Sali’nin kendini her zaman yakın hissettiği komşu Yunanistan’dan tedarik edilmiş.
Hep sahnede olmuşlardandır Ziynet Sali. Ve hep sahnede olmuş herkes gibi, iyi bir solisttir. Tatlı bir sesi vardır, iyi şarkı söyler, kondisyonu muazzamdır. Saatlerce şarkı söyleyebilir ve buna rağmen yorulma belirtileri göstermez. Bunlar hiç az şeyler değil. Hele bugünlerde, daha da mühim şeyler. Çünkü sahnede yarım saati zor tamamlayan solistlerden geçilmiyor artık.
Ama tabii bu özellikler ayrı, yıldız olmak ayrıdır. Yıldız olmak için bir kısmı kelimelerle, tariflerle izah edilemeyecek onlarca şeyin bir araya gelmesi gerekir. Ve bu özellikler de kolay kolay tek kişide toplanamıyor. Öyle olsa, etrafımız yıldız kaynardı. Gerçekten yıldız tabii; “Ben yıldızım” diyenlerden bol bir şey yok, bu ayrı.
MAHVOLDUK, KAHROLDUK
Görüldüğü kadarıyla, Ziynet Sali’de bu özellikler yok. En azından bir bölümü yok. Olsa, bu iş 6 numaraya kadar gelmeden, 2, bilemediniz 3 numarada neonlarla gösterirdi kendini.
Bir yarışma programındaki jüri üyeliği sırasında, Sali’nin kendine bir yıldızlık mertebesi vehmettiği net biçimde görülmüştü. Ve şimdi bu albümle, günümüzün bir Esengül’ü olma azmiyle kadroyu toparlamış, girmiş stüdyoya.
Şarkıların hiçbiri, günümüzün teneke seslerinin civarından geçmiyor. Tamamına yakını iyi şarkılar. İyi şarkılar ama tek tek iyi, birlikte değil. Yan yana ya da arka arkaya düştüklerinde boğucu hale geliyorlar. “Olmuş olan belli, ölmüş ölen belli belli” (‘Belli’), “Ah be gönül, çeyrek gönül, ah yarıma razı gönül, zaman kırsın dizginini, sen de biraz gül” (‘Çeyrek Gönül’), “Dışarda hayat var, ben içeride” (‘Kırk Yılda Bir’), “Bi büyük devirdik bu gece, herkes anlattı konuştukça solduk, herkes döküldü birer birer, bi ağlamak tuttu ki, mahvolduk, kahrolduk” (‘Bi Büyük Devirdik’) ve buna benzer bir dille/duyguyla feleğin çemberini çevirip duruyor Ziynet Sali.
Şaka değil, albümün büyük bir kısmında durum bu. Bir tek Mete Özgencil şarkılarında nefes payı var. ‘Diken’ fazlasını da yapıyor. Gülümsetiyor. Bu zamanda, hele hele bu albümde gülümsetmek... Zormuş ama olmuş.