Güncelleme Tarihi:
Kızın biri, dünyada bir tek kendisi yaşıyormuş gibi, sağına soluna bakmadan, dosdoğru yürüyerek sana doğru geliyor. Çarpışıyorsunuz. Ve işte, hakikat anı gelip çatıyor. Kim öbürüne sövecek, kim özür dileyecek? Aslında her ikisi de hem çarpan hem çarpılan. Ama yine de kendilerini hemen, kendiliğinden, çarpan, yani suçlu olarak kabul edenler var. Ve bir de kendilerini hemen, kendiliğinden, çarpılan olarak kabul edenler yani, öbürünü suçlamayı ve cezalandırmayı hakkı olarak görenler var. Bu durumda, sen, özür mü dilerdin, suçlar mıydın?
Soru Milan Kundera’dan. Yazar, her zamanki gibi okuru karakterlerinin soruları ve derinliği üzerinden düşünmeye çağırıyor. Yıllar yıllar önce verdiği bir röportajda “Roman varoluşun araştırılmasıdır ve ben romanın bunu felsefeden yüz kere daha iyi yaptığına kalıbımı basarım” diyen yazar, kendi romanında bunu bir kez daha yapıyor.
100 sayfalık kitapta yazarın D’Ardelo, Alain, La Franck, Charles ve Caliban adlı kahramanlarıyla tanışıyoruz. Kaliningrad’ın öyküsü, Stalin kitabın sayfalarında aniden beliriyor ve yine ‘anlamsızlık’ üzerine düşünmenize yol açıyor. Ve tabii Paris... Kundera bizi kâh Luxembourg Bahçesi’nde kâh Observatoire Caddesi’nde dolaştırıyor. Birlikte yürürken aklınıza şu soruyu yerleştiriyor: Yaşam mı güçlüdür yoksa ölüm mü? Bunun cevabını yine kitapta veriyor: “Yaşam güçlüdür, çünkü ölümle beslenir.” Bir Kundera kitabının kötü olması beklenemez. ‘İyi’ bile diyemeyiz onun için. Desek desek “Yine yapmış yapacağını” ya da “Beklediğimize değmiş” deriz. Tıpkı bugün ‘Kayıtsızlık Şenliği’nde dediğimiz gibi...
5 MADDEDE MILAN KUNDERA
Semih Gümüş yazdı...
KİTAPTAN...
Dikkat çekici olmanın faydasızlığı! Faydasızlıktan da öte. Zararı... Dikkat çekici bir tip, bir kadını baştan çıkarmaya çalıştığında, kadın rekabete girdiği izlenimine kapılır. Kadın da kendini dikkat çekmek zorunda hisseder. Oysa, önemsizlik kadını özgür kılar. Tedbir almaktan kurtarır. Pratik zekâ gerektirmez. Kadını kaygılardan arındırır, böylece onu daha ulaşılabilir kılar.