Güncelleme Tarihi:
İrlanda’nın 10 bin nüfuslu Wicklow’un soğuk bir Guiness içecek adamakıllı bir pub’ı bile olmayabilir ama Vikinglerin en meşhur savaşçısı Ragnar Lodbork’un kasabasına açılan kocaman bir kapısı var. Her dizinin seti aşağı yukarı ‘döneme ışınlanma’ hissi verebilir. Ama Viking etkisi başka. Çekimi yeşil bir duvar önünde yapıp gerisini bilgisayara emanet eden bir setten değil, sonsuz bir yeşilin ortasına konmuş kendiliğinden filtreli bir yerden bahsediyoruz.
Ve her şey kitabına, ruhuna göre. Kasaba meydanına yürüdükçe savaşmaktan başka bir şey bilmeyen bu barbar toplumun gemileri hariç diğer tüm alanlarda nasıl da ilkel kaldığını görebiliyorsunuz. İki detay çarpıyor gözünüze: Ufak gölün kenarına sıkı sıkı bağlanmış teknelerin ince işçiliği ve silah odasının büyüklüğü.
Spartacus, Rome, Game of Thrones gibi dizilerde denk geldiğiniz tüm meme sahnelerini, sevişme görüntülerini unutun. Hepsini. Vikinglerin topraklarındasınız. Diziye göre savaşmaktan sevişmeye vakti olmayan bir toplum. Çocuk faslına gelince bir bakıyoruz, sahne değişmiş, gündüz almış, gemiler hazırlanılıyor, sefere çıkılıyor. “Diziye olan ilgiyi canlı tutmak için araya meme serpiştirmemize gerek yok” diyor senarist ekibi.
Vikingler, üçüncü sezon bölümleri yarın akşam CNBC-e’de başlıyor.
İskandinav kanı taşıyan bir Kuzeyliden tabii ki böyle bir efelenme beklenmez. Fakat söz konusu tarihi bir figür olunca dünyanın neresinde olursa olsun benzer polemikler, savunmalar döndüğünü öğreniyoruz. Daha zarif ve yapıcı bir dilde olduğunu ve devlet büyüklerinin dahil olmadığını ayrıca eklememize gerek var mı?
Dizinin yapımcısı ve senaristi Micheal Hirst, daha evvel Tudors ve Elizabeth gibi tarihi filmlerde, dizilerde parmağı olan bir isim. Polemiklere hakim yani. Tüm karakterler, kıyafetler, kılıçlar Vikingler hakkında bugüne dek yapılmış en kapsamlı araştırmadan süzülerek ekrana yansıyor. Laf, çoğu tarih kitabının ‘Amerika’yı asıl ilk Vikingler keşfetti’ iddiasına gelince gülümsemesini saklayamıyor: “Daha uzun seneler ekranda kalmayı düşünüyoruz!”
KATHERYN WINNICK: “HİÇBİR GÜÇ BENİ ROMANTİK KOMEDİLERE DÖNDÜREMEZ”
Dizide Lagerta’yı canlandıran Katheryn Winnick dövüş derslerini ilk bitiren olması ve rol arkadaşlarına bu konuda yardım etmesiyle dikkat çekiyor. Seksapeli de cabası...
Canlandırdığı karakter Lagerta, üzerine bir dizi örülecek kadar güçlü ve zengin. Viking tarihinde en az Ragnar kadar önemi var. Ragnar’ın ilk eşi. Ragnar’a bir erkek çocuk daha veremiyor, fakat ikinci eş olmayı da kabul etmiyor. Köyü terk ediyor. Sert, güçlü, dikbaşlı ve şavaşçı. İlk görüşte tereddütte kalıyorsunuz: Acaba karakterin etkisi altında mı kalmış yoksa o mu karakterini daha maskülen yapmış? Dizideki Lagertha mı daha ‘erkek’ yoksa karşımızdaki
Katheryn mi?
“Önce şunlardan bir kurtarayım” diyor, bir hışım botları fırlatıyor, üzerindeki zırh yelekten kurtuluyor. Şurası kesin: Winnick, ‘Lagertha’nın adeta modern versiyonu. Aynı güçlü bakış, benzer dik duruş...
Senenin yarısını bir barbar ordusuyla geçiriyorsunuz...
- Ve bundan daha mutlu olamazdım! Oğlan çocuğu olarak büyüyen biri olarak, Vikingler seti benim için çocukluğuma dönmek gibi oldu. Kendimi ait olduğum yerde hissediyorum. Hiçbir güç beni romantik komedilere döndüremez.
TRAVIS FIMMEL: “ÇİFTÇİLİĞİ AKTÖRLÜĞE TERCİH EDERİM”
Aslen Avustralyalı bir model. Yüzünü, gözünü Calvin Klein’in fazla erotik kampanyalarından hatırlayanlar olabilir. İki çekim arası birkaç saatliğine dinlenme molası var. Yüzü, gözü kan içinde. Az evvel Fransa’nın surlarına dayanmış, “Az bir işi kaldı” diyor yan yan gülerek. Arada gerçekten kan izi kalmış gibi dudağının kenarını parmağıyla silme işini tik haline getirmiş, “Elimde değil, alışkanlık” diyor. Asıl derdi karşılıklı oynamaktan büyük zevk aldığı herkesi kendi elleriyle öldürmek zorunda kalması. İlk sezon ‘Reis’ Gabriel Byrne’i, ikinci sezon ‘Kral Horik’ Donal Logue’yi öldürdüğü sahneleri hatırlıyoruz önce...
Üç senedir en zorlandığınız sahneler bu ikisi miydi?
- Sanırım sakat doğan bebeğimi öldürmeye çalıştığım sahne daha zordu... Gerçekten gözyaşlarına boğuldum. Aynı anda bir elimde balta, diğerinde bebeği birkaç saniyeliğine tutmak bile yetti bana.