Güncelleme Tarihi:
CRI (China Radio International) iş birliğiyle gerçekleştirilen “Çin’e Bak, Dünyayı Gör” adlı bu bölüm kapsamında Festival, günümüz Çin Sineması'ndaki film üretimini tüm çeşitliliğiyle yansıtmayı hedefleyen 10 yeni filmden oluşan bir seçkiyi seyirciyle buluşturacak. Festivale konuk olacak film ekiplerinin katılımıyla gerçekleştirilecek olan gösterimlerden sonra film ekipleri izleyiciyle buluşacak.
Çoğunluğu son iki yılın filmlerinden oluşan seçki, ağırlıklı olarak geçtiğimiz yıl dünya festivallerinde Çin sinemasını temsil eden arthouse filmlerden oluşsa da, Çin dışında seyirciyle buluşmamış olan gişede başarılı tipik bir güldürü örneğini keşfetme fırsatı da sunuyor.
Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışan Çin yapımı ilk animasyon olan, Liu Jian’in filmi “İyi Günler”, Çin sinema endüstrisinde son yıllarda özel önem verilen animasyon yapımlar zincirine eklenen parlak bir halka.
54. Uluslararası Antalya Film Festivali’nde Altın Portakal kazanan “Melekler Beyaz Giyer” bu kez İstanbul seyiricisinin karşısına çıkıyor. Derinlikli karakterler çizen ve eleştirmenlerden övgüler alan dört yıl önceki “Kayıp Sokak” (Shuiyin Jie) ile dikkat çekici bir çıkış gerçekleştiren Vivian Qu, ikinci filmiyle de seyirciyi sarsmayı başarıyor.
Güney Çin’de küçük bir köyken Batı resim sanatının ünlü yapıtlarının taklit-üretiminin yapıldığı bir merkeze dönüşen Dafen’ın ve Van Gogh’un dünyasını daha yakından tanımak için Hollanda’ya gitmek isteyen köylü-ressam Zhao Xiaoyong’un belgesel öyküsü olan “Çin’in Van Gogh’ları” da programın önemli yapımlarından birisi.
Çin’de katı kurallara bağlı olan iç göç sorununa, ülkenin kuzeyinden güneyine gelmiş Yang ailesinin öyküsü üzerinden bakan “Kayıp Gelecek” kuşaklararası ilişkileri çarpıcı biçimde ele alan bir dram. Cannes 2017’nin Belirli Bir Bakış programında yankı yaratan film, günümüzün hoşnutsuz Çin gençliğine yalnızlık, iletişimsizlik, sosyal medya ve refah arayışı temaları üzerinden bakıyor.
İlk filminde umut vaateden bir yönetmen olduğunun sinyallerini veren Liu Fang, dünya galasını 33. Varşova Film Festivali’nde yapan “Eski Güzel Günler”de günümüz Çin gençliğine çarpıcı bir bakış sunuyor.
Geçen yıl uluslararası festivallerde saygıyla söz edilen bir ilk film: Zhang Dalei, Taiwan Altın At Film Festivali’nde birincilik kazanan filmi “Yaz Bitti" ile seyirciyi kendi doğduğu topraklara, İç Moğolistan özerk bölgesinin Hohhot kentine götürüyor. 1990’larda devlet işletmelerinde özelleştirmelerin başladığı dönemde ekonomik sıkıntıların bir aileyi nasıl etkilediğini sade ve romantik dille öyküleyen “Yaz Bitti” Taiwan’da FIPRESCI ödülünün de sahibi oldu.
Dong Libu’nun kısa öyküsünden uyarlanan, Çin ölçülerinde hayli yıkıcı olarak nitelenebilecek bir taşlama: “Karpuzu Öldürmek” sıcak bir yaz gününde yol kenarındaki karpuz tezgâhına, satıcıya, karısına ve diğer yerel karakterlere odaklanan film suç ve adalet ilişkisine yaklaşımındaki açık sözlülükle dikkat çekiyor. “Karpuzu Öldürmek”, 2012’deki ilk filmi “Witness” ile ses getiren yönetmen Gao Zehao’dan alabildiğine sembolik ve alabildiğine gerçekçi bir çalışma.
Kaza sonucu bir çocuğun ölümüne neden olmak ve vicdani bedel ödemenin yeterli olmadığı şaşırtıcı, altüst edici bir süreç yaşamak… 2001’de başladığı yönetmenlik kariyerinde az ama sağlam adımlar atan Emily Tang (Xiaobai Tang) 2012 yapımı üçüncü filmi “Özür Diliyorum”da Çin’in alt-orta sınıflarına, kadın sorununa da değinerek acı dolu bir bakış gerçekleştiriyor. Hong Kong’lu görüntü yönetmeni Lai Yiufai’nin yalın tarzıyla şiirsellik kazanan “Özür Diliyorum”, etkisini salondan çıktıktan sonra da uzun süre hissettiren filmlerden.
Çin popüler güldürü sinemasından tipik bir örnek: “Babasının Oğlu” yönetmen Yuan Weidong, Çin’de Bill Gates ve Steve Jobs’u idolleştiren genç girişimcilere neşeyle el sallıyor.
Senaryo yazarlığından yönetmenliğe geçen Mei Feng’in ilk filmi “Mr. No Problem” bu yıl Beijing Uluslararası Film Festivali’nde en iyi senaryo ve en iyi erkek oyuncu ödüllerine uzanarak dikkatleri çekmişti. Lao She’nın 1943’te yayımlanan kısa öyküsünden uyarlanan siyah-beyaz film, Çin’in güneybatısında yer alan Chongqing kentinde Japon işgaline kayıtsız kalınan zengin bir çiftlikte yaşananları anlatıyor.