Güncelleme Tarihi:
Daha önceki üç kitabında birbirinden çarpıcı romanlarıyla okuyucusuyla buluşan Seda Küçük bu kez, kalemindeki ustalığını sıcak cümlelere ayırdı. Metropoldeki insanların kimlik arayışı içinde, kişiliklerindeki değişimleri inceleyen yazar, toplumun geldiği noktayı derinlemesine işliyor. Seda Küçük kitapta; aşkını, vazgeçişlerini, öfkesini ve inadını hayatlarımıza ‘Kırık Dökük’ cümlelerle bırakırken okuyucuyu da bu eşsiz hikayede başrole ortak ediyor.
HAYAL GÜCÜMÜ BESLİYORUM
Yazarların üretmek için hayal güçlerini beslemeye ihtiyacı olduğunu belirten Seda Küçük şunları söyledi:“Her yazar ruhunu, dolayısıyla kalemini beslemek için farklı yöntemler kullanır. Benim en temel besin kaynağım gezmek, okumak ve sonrasında tek başınalığım. Toplumdan kopuk bir hayat yaşamıyorum. Onları gerçekten anlamak, onların duygu ve düşüncelerini ifade etmek için buna tanıklık etmek, hatta bunları yaşamak şart. Ben de tam olarak bunu yapıyorum. Pazarda, dolmuşta, otobüste, metroda, sokakta, toplum nasıl yaşıyorsa bende öyle yaşıyorum. Ait olduğum toplumla iç içe bir yaşam sürerken diğer toplumları da ihmal etmemeye çalışıyorum. Fırsat buldukça farklı ülkelere gidip oradaki insanları da gözlemliyorum. Yazma aşamasında ise tek ihtiyacım olan şey yalnızlığım. Bu süreçte tamamen soyutlanıyorum, herkesten ve her şeyden kopuyorum.
Yazarlık, yalnızlıkla icra edilen bir meslektir. Çünkü yazmak sizin için keyifken zamanla ihtiyaca dönüşür ve ruhunuzun yazıyla beslendiğini keşfedersiniz. Geldiğim noktada yazmak benim için keşiften de öte nefes almak gibi. Yazmak için yaşıyor, yaşamak için yazıyorum.
HİKAYENİ BİLİYORUM
Öznesi Sen’de okur, hikayenin tam olarak öznesi. Okuyucuya diyorum ki ‘Hikâyeni biliyorum, seni tanıyorum. Yüreğini ve içinden geçenleri okuyorum. Acılarını, pişmanlıklarını görüyorum. Söyleyemediklerini duyuyorum. Ben kim miyim? İçindeki sesim, yani 'Yabancı Ses.' Bu randevuya sakın geç kalma!‘
GÜÇLÜ BAĞLAR KURDUM
Ben tüm duygularımı dibine kadar yaşıyorum. Kalemim en çok acıya sonra da hüzne bulaştı. Bir yağmur damlasında dahi gökyüzünün sancısını paylaşırcasına sarıldım kalemime buruk bir heyecanla. Güneşin doğarken çektiği ıstıraba tanık oldum. Her aşkın bitişinde yerin göğün sarsıldığını hissettim. Ölümleri, yok oluşları sorgularken buldum kendimi. Sizlerin dilinden ve gönlünden yazdım. Herkese ‘Yabancı Ses’ iken içlerindeki sese dönüştüm. Ve söyleyemediklerini haykırdım kalemimle. Bugün, okurlarımla aramda kurduğum güçlü bağın sebebidir bu. Ben onların acılarını da mutluluğunu da yaşıyorum.”
TOPLUMSAL YARALARA DİKKAT ÇEKİYOR
Yazar bir ailenin dramını anlattığı ilk romanı “Siyah Gelinlik”te toplumsal bir yara olan ‘Çocuk Anneler’ sorununu gündeme getirdi. İkinci romanı “Yabancı Ses”te ise insanlarla içsel yolculuklara çıktı. Kimlik, kimliksizlik, geçmiş, yaşam, ölüm, kardeşlik ve hepsinin üzerini bir şemsiye gibi örten aşk üzerine unutulmaz, çarpıcı ve hepsinden öte sorgulayan bir roman yazdı. Seda Küçük üçüncü romanı, “Yoksul Ruh”ta ise metropolde aşk, ihanet ve isyan sarmalında, fırtınalı bir hayat yaşayan Elif’in, sakin limanlara yolculuğunu anlattı.