Bölüm sonu dedikodusu: Hayatımın Aşkı 2. bölüm

AVA GİDERKEN AVLANANLARDA BU HAFTA

Hayatımın Aşkı bu hafta 2.bölümünü de geride bıraktı. Bölümü seyirci gözüyle bir cümleyle özetlememiz istense verilecek ilk cevap "Ava giden avlanır" olurdu herhalde... Gökçe'nin bir dakikada en fazla kaç kelime söyleyebilirsin dalında rekora koşan iç sesiyle açılışını yaptığımız kahkaha dozu yüksek bölümümüzde, Demir de Gökçe de kendi habitatlarından çok uzaklarda kendi usullerince ava çıktılar. Nihayetinde avlandılar. Biz izleyenler için de eğlenceli sahneler ortaya çıktı. Pazar gününe yakıştı yani!

BENİ PARAM İÇİN Mİ SEVİYORSUN?

Mesaisini daha çok ana karakterimiz Gökçe'yi tanıtmak için harcayan ilk bölümden sonra, bu bölümde diğer kahramanları da daha yakından tanıdık. Bu karakterlerden biri Gökçe'nin gönlünün efendisi Demir’di. Anladık ki Demir onu parası, gücü ya da konumu için değil; sadece kendisi olduğu için sevecek birini istiyor. Hayatının aşkını aradığı bu macerada çareyi daha mütevazı yaşayan bir adam gibi davranarak etrafındaki kadınları test etmekte bulmuş. Üstelik bu devirde sevgiliye mektuplar yazmayı sevimli bulacak kadar da naif biri... Gökçe bunu bilse İstanbul'un bütün postanelerini yazdığı mektuplarla kilitlerdi herhalde! Hangimiz kilitlemezdik ki?

Şimdilik çizilen Demir Cerrahoğlu profili Yeşilçam'dan sıklıkla hatırlayacağımız gönlü de kendi gibi zengin, doğal ve samimi kadınlardan hoşlanan, sosyal statüyü pek önemsemeyen klasik "beni param için mi seviyorsun" tipi esas oğlan tadında... Gökçe doğallık ve samimiyetten kazansa da sürekli eline yüzüne bulaştırdığı planları ve iflah olmaz sakarlığıyla şu an için Demir'i etkileyebilmekten çok uzakta. Üstelik verdiği açıklar yüzünden Demir Cerrahoğlu değil de Demir Cansever olarak yaklaştığı kız tarafından gerçek kimliği öğrenildi. Kısaca kendisi ava giderken avlanmak üzere. Söz konusu kadınlar olduğunda burası Survivor Demir’ciğim, burada şaka yok!

BAHTSIZLIK BİR ÜLKE OLSA BAŞKENTİNE GÖKÇE ADINI VERİRLERDİ!

Gökçe, Türk televizyonlarının gördüğü en bahtsız karakterler listesi yapılsa ilk onu zorlayacak kadar bahtsız. Attığı her adım, yaptığı her plan tarihe altın harflerle yazılacak bir rezillik halini alıyor. Gevezeliğinin ve sakarlığının da bu duruma katkısını unutmamak gerek tabii. “Prensesler gibiydim ben baba evinde!” dercesine yaptığı mükellef kahvaltıdan sonra bir sabah rutini olarak duvarlara çarpıp kendini yine revirde buluyor mesela ya da kedi olalı bir fare tutmayı başardığı sırada sunum yapacağı şirketin sahibi terk ettiği eski sevgilisi çıkıyor. Yetmezmiş gibi patronunun dedikodusunu yaptığı kişi de patronun annesi! Tüm bunlara rağmen Gökçe en zor anlarda bile uğruna şarkılar söylediği kalbinin tek sahibi Demir'le ilgili absürt hayallere dalmaktan geri kalmıyor. Kimi zaman Demir diye Muharrem'e sarılıyor, kimi zaman üzerinde bornoz Demir'le el ele kırlarda koşuyor. Kimi zaman da Julia Roberts olup Demir'e ufak bir defile veriyor. Her düştüğünde tekrar ayağa kalkan, şapşal ama sempatik, en önemlisi bizden biri olma halleriyle gönülleri kazanıyor. Seyirci olarak uzun zamandır alışkanlığımız olan bir şey var, doğal ve bizden olan karakterleri seviyoruz.

YARDIMA YARDIM TAKİBE TAKİP, GÖREVİMİZ: THE KOKARCA!

Arkadaş hatırı için çiğ tavuk bile yenir derler. Arkadaş dediğin gerektiğinde yedek kulübesinden lojistik destek verir gerektiğinde formasını giyip oyuna girer. Gökçe'nin kankası, biricik suç ortağı Sema'nın payına da bu bölüm viksli mendil takviyesi yapmak ve ufak çaplı bir beyin sarsıntısı geçirmek pahasına Gökçe'ye kafa atmak düştü. Acı yok Sema, acı yok! Belli ki Gökçe ve çılgın planları yüzünden sen daha çok çiğ tavuk yiyeceksin.

DATE LİTERATÜRÜNDE YENİ BİR ÇIĞIR: TARHANA İÇELİM Mİ?

Romantik komedi severlerin epey aşina olduğu bir sahne vardır. Oğlan gece arabasıyla kızı eve bırakır ve ardından olaylar zincirini başlatan o meşhur cümle gelir: "Bir kahve içmek için yukarı gelmek ister misin?" Tabii ki söz konusu Gökçe olduğunda çarklar hiç de bildiğimiz gibi işlemiyor. Demir'le baş başa vakit geçirmek için kolladığı fırsatı sonunda yakalayan Gökçe, Demir'i kalbinden vurup o geceye imzasını atacak unutulmaz bir cümle kurmak istedi. Fakat ortaya çıka çıka "Annem tarhana yapmış, içelim mi?" çıktı. Eh hakkını vermek gerek bir açıdan gerçekten de unutulmaz bir cümle oldu.

SON REZİLLİK BÜKÜCÜ!

Tekneye gidilecek dendiğinde Balıkçı Azize stiliyle çıkagelen Gökçe'nin ayak bastığı her yerde kendine has bir rezillik yaratması işten bile değil. Ne yapıyor ne ediyor bir şekilde kendini komik duruma düşürmeyi başarıyor. Bu bölüm son noktayı üstüme başıma çekidüzen vereyim derken önce tuvalette sonra da Hulusi Beylerin yatak odasının balkonunda basılarak koydu. Ardından akıl almak için Kaan'a koştu. Bu kaş yapayım derken göz çıkaran halleriyle Gökçe izleyenleri güldürmeye devam edecek gibi görünüyor.

KAOSTAN BESLENENLER!

Şimdi kameralarımızı Rezzan-Hikmet çiftine çeviriyoruz. Kavgalar, tartışmalar ilişkilerin tuzu biberi olarak bilinse de önümüzdeki örnekte görüldüğü üzere bazen temel besin maddesi haline de gelebiliyor. Öyle ki bu ikili romantik anlarda bağır çağır saç saça baş başa kavga etmeyi hayal edip yorulmadan saatlerce tartışabildikleri gençlik günlerini özlüyorlar. Boşanmış olsalar da birbirlerini kıskanmaya, merak etmeye devam ediyorlar. Bir anlamda onlar için kaostan besleniyorlar diyebiliriz. Bir de askerden dönüşünü korkuyla bekledikleri oğulları Bartu var. İlk bölümün sonunda gelişi müjdelenen Bartu'yu bu bölüm gözlerimiz arasa da Bartu'ya hayat verecek Sadi Celil Cengiz'in yalnızca sesini duymakla yetindik. İsmi bile bu çılgın çifti dehşete düşürmeye yeten Bartu acaba nasıl biri çıkacak? 

007 KAAN BOND

Hikaye daha çok Gökçe ve Demir ekseninde dönüyor. Kaan bir iki adım geride dursa da tökezlediği yerlerde Gökçe'ye destek çıkıyor ve tam bir kapalı kutu olma durumunu koruyor. Tıpkı bir ajan gibi gizemli ve cool! Ayrıca Demir hakkında gereğinden fazla şey biliyor. Bu durumu Kaan'ın hayatında uzun süredir kimse olmayışı ve artık ciddi ilişkilere pek yanaşmaması gibi ipuçlarıyla birleştirecek olursak belli ki gönül işlerinden yana fena kazık yemiş. Üstelik bu kazıkta Demir'in de payı var. Buna rağmen Kaan Demir'i tavlaması için Gökçe'ye neden yardım ediyor kestirmek zor. Bu, cevabını ilerleyen bölümlerde bulacağımız bir soru olabilir. 

BU DİLEKLER, BAŞIMIZI YEDİLER BAŞIMIZI!

Ne dilediğine dikkat etmek gerek diyerek onun deyimiyle ecnebilerden alıntı yapıyor Gökçe. Gerçekten de öyle! Gökçe Demir'i tavlayayım derken aradığı aşkı Kaan'dan bulup gönlünü ona kaptırabilir ve ortalık fena halde karışabilir.

Hayatımın Aşkı keyifli oyunculukları ve diyaloglarıyla Pazar akşamı evlerimize konuk oldu. Özellikle Gökçe gibi hareketli ve enerjisi hiç düşmeyen bir karakteri canlandıran Hande Doğandemir iki bölümdür harika iş çıkarıyor. Koşuşundan duruşuna kadar karakteri tamamen üzerine giymiş durumda. Hikaye komedinin dozunu düşürüp biraz daha romantizme ve aşka ağırlık verirse, bir de Kaan'ı daha etkili kullanabilirse Hayatımın Aşkı Pazar gecelerinin vazgeçilmezlerinden olmaya aday gibi görünüyor.

noluyo.tv Tarafından hazırlanmıştır.