Güncelleme Tarihi:
Hayatımın Aşkı bu hafta yalanlar, dolanlar ve kumpaslarla dolu bir bölümle karşımızdaydı. Şenkal ailesinin damadı Tarık olarak kadroya dahil olan İlker Aksum'un şimdiden diziye renk getireceğini söyleyemek yanlış olmaz. Fakat Demir'in mazhar olduğu sır, Tarık'ın Nilüfer'den sakladığı gerçek, Sema'nın çakma parfüm macerası, Ayça'nın Gökçe'nin çalışmasını çalma teşebbüsü derken dört yanımızda dört dolap döndü. Şimdi dilerseniz hep birlikte bölümümüzü atomlarına ayıralım.
DEMİR CERRAHOĞLU İLE SIRLAR DÜNYASI!
Bu konuda çeşitli rivayetler olmakla birlikte tam olarak ne olduğunu ekran başındaki kimsenin anlayamadığı bir sır, bölümün başrolündeydi bu hafta... Öyle bir sır ki bu, bölüm boyunca Demir'i hop oturtup hop kaldırdı. Oflayıp puflayan, yakasını bağrını çekiştiren, odalara sığamayıp önüne geleni azarlayan Demir; belli ki bu sırrın altında eziliyor. Onun öfkesinden nasibini alan isimlerden biri olan Gökçe neyse ki kendini ezdirmedi ve Demir'e ağzının payını verdi. Demir artık her neyin peşindeyse gerçekleri ortaya çıkaracak zarf bölüm sonunda yine Gökçe'nin kucağında patladı. Zaten bir yerde bir bela varsa orada kesinlikle Gökçe de vardır. Demir'in durup durup içli içli Duru'yla olan çocukluk fotoğraflarına bakmasından yola çıkarsak bir evlatlık olma durumu ortaya çıkabilir. Duru gittiği yerden tekrar dönmesin de artık Demir mi üvey evlat çıkar, Duru mu orası hiç mühim değil! Hatta abartalım; aslında Duru değil, Kaan Demir'in kardeşi olsun da iki kardeşin aynı kadına olan aşkı girsin bir de devreye... As klişe bayraklarını, as!
EVİMİZ OLACAK MI?
Bir süredir ismini duyduğumuz ve zaman zaman Tokyo'dan sesiyle aramıza katılan Gökçe'nin eniştesi Tarık'ı merak ediyorduk. Tam da “Nerede canım bu Fikret, Füsun'un babası?” derken Tarık çıkageldi. Hem de eli boş gelmedi. Beraberinde bazı yalanlar ve sorunlar da getirdi. En sonunda aile büyüklerine derdini açsa da sırrını saklayacak diye akla karayı seçti. Zaten seyirci olarak elini kolunu nereye koyacağını bilememesinden bir şeylerin ters gittiğini anlamıştık. Meğer Tarık, Nilüfer'den habersiz istifa edip iş kurmuş sonra da onu batırıp beş parasız kalıvermiş. Bu da demek oluyor ki Tarık, Nilüfer ve bebekleri daha uzun bir süre Şenkallarla birlikte kalacaklar. Geniş aileleri severiz, bizim için hava hoş. Fakat şimdilik her şeyden habersiz olan ve “Evimiz Olacak mı?” tadında ortalıkta gezen Nilüfer, gerçeği öğrendiğinde buna hiç memnun olmayacak gibi görünüyor. Tarık ilk bakışta temiz yüzlü, kendi halinde bir adam izlenimi verse de evdekilere durumu çaktırmamak için çektiği numaraları ve sicilindeki iş batırma vakasını dikkate alırsak Bartu'ya sağlam bir ortak geliyor. Sanıyoruz ki ikisinin kafa kafaya verip yaptığı yırtma planları hep fiyaskoya sonuçlanacak ve Şenkal ailesinin başı bu enişte-kayınbirader ortaklığı yüzünden dertten kurtulmayacak.
KÖRLE YATAN ŞAŞI KALKAR!
Tatlış çiftimiz Sema ve Bartu, bu hafta ekibin geri kalanından ayrı kendi halinde takıldı. Öyle ki diskolarda barlarda takılıp magazine meze olduktan sonra kendini Gökçe'ye affettirmek için Demir'in cebren ve hileyle dahil olduğu aile pikniğine bile katılmadılar. Söz konusu para olduğu zaman babasını bile tanımayan Bartu, doğal olarak tarihi eser olduğuna inandıkları taş parçası konusunda da Sema'yı bile tanımadı. Neyse ki Yunus idi Hızır idi derken taş yere düşüp kırıldı da yorgan gitti, kavga bitti. Bu sırada Sema da müdürüne Bartu'yu anlatmaktan çekinmediğini söyleyerek kalplerimizi kazandı. Üstelik Kaan'ın sorularından tüten aşk kokusunu da hemen aldı. Söz konusu ismin Gökçe olduğunu anlamış gibi görünmese de artık o da Kaan'ın gönlünü birine kaptırdığını biliyor. Çiftler birlikte geçirdikleri uzun yıllar sonrasında birbirlerine benzemeye başlar derler. Fakat Bartu ve Sema'nın durumunu “Körle yatan şaşı kalkar,” sözüyle açıklamak daha doğru olacak. Çünkü sevgiliye alınacak parfüm pahalı gelince dümen çevirmeye kalkmak ve sonucunda rezil olmak aslında tam bir Bartu hareketi! Sema da bu işlere girdiğine göre “Körle yatan şaşı kalkar,” doğru bir atasözüymüş. Denendi, onaylandı. Parfüm macerası mecazen değil gerçekten patlasa da olsun be! Yeter ki gönüller bir olsun.
EN İYİ SAVUNMA, SALDIRIDIR!
Bölümün başında çok şirin Kaan ve Gökçe sahneleri izledik. Birlikte bisiklete bindiler, balık tuttular, yemek yediler. Arada tatlı tatlı didişip birbirlerini yemeyi de ihmal etmediler. Kaan'ın kazasından sonraki hastane sahnesinde de bu güzel görüntüler devam etti. Bu bölüm uzun uzun yazılan Demir ve Gökçe sahnelerinden alamadığımız romantik elektriği Kaan-Gökçe ikilisinden rahatça aldık. Senaryo sürekli sağ gösterip sol vurduğu için Gökçe sonunda Kaan'ı mı seçecek, Demir'i mi anlayamıyoruz. Fakat uyum olarak Kaan-Gökçe, Demir-Gökçe'den bir baş önde diyebiliriz. Bizim kafamız bu konuda ne kadar karışıksa Gökçe'nin kafası da o kadar karışıkmış. Annesiyle dertleştiği anlarda öğrendik bunu… Sorun şu ki Kaan, bu mücadelede pasif kalıyor. Gökçe'yi istiyorsa biraz daha atak olmalı ve onun aklında soru işareti yaratacak hareketlerde bulunmalı! Birlikte vakit geçirmeye yönelik yaptığı planlar iyi güzel de, yeterli değil. Kazayı kullanarak Gökçe'yi yanında tutması gerekirken tam aksini yapıyor. Kız “Kalayım mı?” diye soruyor ama Kaan “Gerek yok, git!” diyor. Böyle olmaz ki Kaan! Boşuna dememişler “En iyi savunma, saldırıdır!” diye. Bak Gökçe'ye, USB cihazını Harley Quinn'in beyzbol sopasını kullandığı gibi kullanan Ayça'yı nasıl da dize getirip kovdurdu. Nasıl da saldırıp kendi hakkını savundu. Biraz cevval ol Kaan! Kaçan kovalanır.
Bu hafta da dizi karakterlerine tavsiye vererek içimizi döktük, bir güzel rahatladık. Bir Hayatımın Aşkı bölümünü daha devirdik. Fragmana bakılırsa bizi Kaan ve Gökçe yakınlaşmasının biraz daha hız kazanacağı bir bölüm bekliyor. Üstelik Demir için yeni bir isim geliyor gibi görünüyor. Şimdilik bizden bu kadar, görüşmek üzere!
noluyo.tv Tarafından hazırlanmıştır.