Güncelleme Tarihi:
Türk müziği ve geleneksel mevlevi sufi müziği ustası Kudsi Erguner, müzik çalışmalarını ve yeni tip koronavirüs (Kovid 19) sürecinde yaptıklarını telekonferans yöntemiyle AA muhabirlerine anlattı.
Fransa'da yaşayan dünyaca ünlü müzisyen, uzun zamandır makamlarla ilgili bir kitap yazmak istediğini ve pandemi döneminde bu çalışmalara ağırlık verdiğini belirterek, "Epeydir başlamış olduğum bir proje ama üzerine eğilememiştim." diye konuştu.
Makamların zamanla çeşitli amaçlarla sadeleştirildiğine işaret eden sanatçı, "Gençler de kolay öğrenebilsin diye, perdeleri, makamların sayısını azaltmışız. Süzgeçten geçirip sadeleştirme ve kolaylaştırma adına fakirleştirmişiz. Benim tespit ettiğim 600'e yakın makam var." değerlendirmesinde bulundu.
Erguner, müzikoloji araştırmalarının musiki tarihi açısından büyük bir ihtiyaç olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:
"Bizim musikimizi seyir yani bir melodik seyahat olarak düşünmek lazım. O melodik seyahatin perdeleri, nerede duracağı, ne tarafa gideceği, nelerle karışacağı eski kitaplarda gayet güzel anlatılmış ama bugüne aktarılmamış. Ben de böyle bir çalışma içindeyim. 1926'dan 1976 yılına kadar devlet kurumlarında öğretilmesi, bahsedilmesi yasak olan bir musikiden bahsediyoruz. Genç arkadaşlarımız böyle bir deneyim yaşamadı. Bizler yaşadık. O dönemin ortaya çıkarttığı bir takım polemikleri halen hisseden insanlardanım, o nesildenim ben."
"Birilerinin kararıyla gelişecek bir kültür yapısına sahip değiliz"
O yılların lüzumsuz polemiklerinin halen gündemde oluşunun üzüntü verici olduğunu dile getiren Erguner, "Ne Chopin, Bach, Mozart diye, ne de Zekai Dede, Itri diye dayatmanın doğru olduğuna inanıyorum. Çünkü birilerinin kararıyla gelişecek bir kültür yapısına sahip değiliz. Dünyanın her yerinde kültür, halkın içerisinde sanatkarlarca gelişen bir olaydır. Bu konuda sanatçıları biraz serbest bırakmak lazım. Dinle alakası olmayanlar din hakkında ahkam keser, musikiyle alakası olmayanlar musiki hakkında ahkam keser. Bu maalesef belki sadece bizim toplumumuza ait bir şey değil ama doğru bulmuyorum." ifadelerini kullandı.
Kudsi Erguner, müziğin "dini" ve "din dışı" şeklinde kategorilere ayrılmasını doğru bulmadığının altını çizerek, şunları söyledi:"Klasik Osmanlı müziğinin belki yüzde 90'ı, din dışı olmayan müziklerdir. Sözleri itibariyle divan edebiyatının büyük bir kısmı zaten manevi neşenin ifadesi, onun müziğe uygulanış şeklidir. Düğünümüzü, eğlencemizi şenlendirecek müziklerimiz de var. Ancak her müzik dini veya tasavvufi olmak zorunda değil. Tasavvuf müziğini ilk ortaya çıkaranlardan biri olduğum için söylüyorum. 1975 yılında rahmetli Nezih Uzel ile ilk defa Fransız radyosunda 'Müzik Sufi' adı altında birinci albümümüzü yaptık. O zamana kadar böyle bir albüm ve böyle bir müzik terimi yoktu. 1980'li yıllardan sonra TRT İstanbul ve Ankara radyosunda tasavvuf müziği koroları ortaya çıktı.
Tasavvuf müziği son zamanlarda ortaya çıkan bir konudur. Sanki bütün Osmanlı müziği mirası, tasavvuf müziğiymiş gibi. Tarifi yok ortada. Tasavvuf müziği nedir? Eskiden tekkelerde, dergahlarda, zikir esnasında veya Mevlevi ayinleri esnasında okunan ve çalınan müziklerin toplamına tasavvuf müziği deniyor. Belli bir repertuvar var ortada ama bugün tersine döndü, içinde ney varsa disko da olsa tekno da olsa tasavvuf müziği oluyor. Bu bir kavram kargaşasıdır."
"Müziği, unutma vesilesi olarak kullanıyoruz"
Usta sanatçı, tasavvuf müziğinin Yunus Emre, Şemsettin Sivasi, Pir Sultan Abdal, Niyazi Mısri ve Aziz Mahmud Hüdayi'nin de aralarında bulunduğu yüzlerce ismin şiirlerinden bestelenmiş klasik repertuvara sahip olduğunu, ayrıca bu zengin repertuvarın tasavvuf ehlinin zevkinden ve süzgecinden geçmiş bir müzik olmasının da önemli olduğunu anlattı.
Zamanı huzursuzluk verici bir boşluk olarak düşünüp lüzumsuzluklarla doldurmaya çalışmanın doğru olmadığını dile getiren Erguner, sözlerini şöyle sürdürdü: "Müziğe de öyle bir rol verdik. Sadece sessizliği, boşluğu yani düşünceyi, düşünme olanağını ortadan kaldıracak bir unutma vesilesi olarak kullanıyoruz. Halbuki tasavvuf müziğinin veya tasavvufi anlamda müziğin yeri insanlara o boşluktan ziyade düşünmeye teşvik etmesi lazım. O boşluğu derinlemesine eksiltmesi lazım. Her ülkenin her insanının bir kültürel şartlanması vardır. Siz ney dinlediğiniz vakit, belli bir nesil ramazanda iftardan önce hep ney dinlediği için 'bu dini müzik' der. Diğer ülkelerin insanları da çocukluğunda pazar sabahları kiliseye gittiğinde org duyduğu için onu dini zanneder. Bu bir kültürel şartlanmadır."
Kudsi Erguner, pandemi nedeniyle dünyada yaşanan gelişmelere de değinerek, "Bu virüs dolayısıyla bütün dünyada son günlerde yaşadığımız sorunun, bence bir pozitif tarafı var. Hani derler ya, külahımızı önümüze koyup biraz düşünmemiz lazım. Demek ki yaşadığımız, içinde bulunduğumuz dünyanın tamamının ait olduğu bu medeniyetin birtakım sorunları var. Bu medeniyetin insanlarla, manevi değerlerle, yaşam şekliyle, azgınlığıyla artık bir limiti aştığını ortaya koyan bir durum bu." dedi.
Durumdan istifade edip düşünmeyle pozitif değerlerin ortaya çıkacağına olan inancını dile getiren sanatçı, "Yani bu durumu değerlendirmemiz lazım. Bu tamamiyle negatif bir şey değil. Bir ibret var bunun içerisinde. Bunu inşallah hem birey olarak bizler alırız hem de devletler ve insanlık bundan herhalde bir sonuç çıkaracaktır. Bu sonucun da iyi olacağına inanıyorum." diye konuştu.
Neyzen Erguner, öğrencileriyle birlikte Mevlevi ayinlerinden en can alıcı olduğuna inandığı bölümleri bir araya getirdikleri albümün Belçika'da Fransızca "Mevlevi Ayinlerinden Bölümler" ismiyle Eylül ya da Ekim ayında çıkacağını söyledi. Sanatçı ayrıca yine Belçika'da 2021 Haziran'ında Endülüs müzik grubuyla fasıl müziğini bir araya getiren bir projede de yer alacağını sözlerine ekledi.
"Hayalini kurduğumuz ne varsa yaptık"
Video konferansa evinden katılan neyzenin eşi Arzu Erguner de "Kudsi'nin de söylediği gibi, çok seyahat eden, hareket halinde olan insanlarız. Paris'teki hayatımız da oldukça aktif." ifadelerini kullandı.
Evde kaldıkları dönem hep hayalini kurup da yapamadıkları işleri yaptıklarının altını çizen Arzu Erguner, "Okumak istediğimiz ama okuyamadığımız kitapları okuduk, seyretmek istediğimiz filmleri izledik. Yani hayalini kurduğumuz ne varsa, mecburi evde kalma sırasında yaptık." değerlendirmesini paylaştı.
Arzu Erguner, bu süreçte tüm konser ve opera salonlarına, kütüphane ve müzelere internetten erişilebildiğine dikkati çekerek, şu bilgileri verdi: "Bu sefer de başka türlü bir yoğunluk yaşıyoruz, 'Neye yetişeceğiz?' diye. Ama çok zevkli geçiyor. Kudsi kendi kitabına yoğunlaşmış durumda. Çocukların okulu online devam ediyor. Gündüz okul hayatları devam ediyor. Ben de ev üzerine 'ince iş' yapar oldum. Hep onun hayalini kuruyordum. Sanırım dünya arındıkça, biz de evlerimizde arınmaya başladık."
Bir yemek kitabı hazırlığında olduğunu da kaydeden Arzu Erguner, "Ben ODTÜ Uluslararası İlişkiler mezunuyum. Kudsi ile evlenmeden evvel bankacıydım. Başka bir hayattaydım. Sonra her şeyi bırakıp buraya geldim. İlk 10 sene sadece çocuk büyüttüm, evde çeviriler yaptım. Ufak bir prodüksiyon şirketim var. Kudsi'nin projeleriyle ilgileniyorum. Onun menajerliğini üstlendim." şeklinde konuştu.
Neyzen Kudsi Erguner'in "Ayrılık Çeşmesi" ve "Bir Neyzen İki Derya", "La Flute Des Origines", "La Fontaine De La Separation", "Le Livre Des Derviches Bektachi" ve "Musiche Di Turchia" kitapları bulunuyor.
Uzun yıllar boyunca sürdürdüğü ney icrası, klasik Osmanlı ve Mevlevi tasavvuf müziğiyle ilgili çalışmalarıyla tanınan usta müzisyen, yurt içinde ve dışında çeşitli etkinlik ve konserlerde özgün eserlerini yorumluyor.
Dünyaca ünlü müzisyenlerle de ortak çalışmalara imza atan Erguner'in, Türkiye'de ve yurt dışında dinleyiciyle buluşan onlarca albümünün yanı sıra katkıda bulunduğu pek çok çalışma da müzikseverlerin yoğun ilgisini görmeye devam ediyor.