Güncelleme Tarihi:
28 Ocak 2017’de ABD’nin yeni başkanı Donald Trump, ülkelerindeki savaştan, felaketten kaçan Suriyeli mültecilerin ABD'ye girişini "ikinci bir emre kadar" durdurdu. Trump ayrıca nüfuslarının çoğunluğu Müslüman olan ve aralarında Irak, Suriye, İran, Libya, Sudan, Somali ve Yemen olan 7 ülkenin vatandaşlarına 3 aylık vize kısıtlaması getirdi. Bu ülkelerin vatandaşları, bu süre içinde ABD vizesi alamayacak ve "Yabancı teröristlerin ABD'ye girişinden ülkeyi korumak" başlıklı kararname ile birlikte tüm göçmen kabul işlemleri de 4 aylığına askıya alınacaktı.
6 Aralık 2016'da 5 Suriyeli ve 5 Türk sanatçı UNIQ Gallery'de bir araya geldiler. Herkesin ziyaretine açık atölyede çalışan bu 10 sanatçı, iki haftalık bu serüvende beraber ürettiler olumsuzlukları, savaş ortamını, misafir olma ve misafir etme durumlarını işleriyle, projeleriyle sorguladılar; kaygılanmak yerine ürettiler. Çalışırken bazen sohbet ettiler, bazen dans ettiler, bazen de yorgunluktan gözleri kapandı. Adnan Jetto, Ahmet Rüstem Ekici, Deniz Sağdıç, Ercan Vural, Falak Al Ghazzi, Hiba Aizouq, Houssam Alloum, Imad Habbab, Mehmet Öğüt ve Melike Kılıç düşmanlıktan, savaşlardan, dışlanmadan değil, birliktelikten beslendiler.
12 Ocak 2017’de Together/Birlikte sergisi hala umudu olanların bir araya geldiği, güzel bir açılışla 2 haftalık atölye günlerinin meyvelerini Maslak UNIQ İstanbul’daki Turkmall Sanat’ta izleyicilere sundu. Açılıştaki olumlu ve dost ortamın yanı sıra, atölye günlerinin bir kolajı olan video, ziyaretçilere projenin amaçladığı o birliktelik hissiyatını başarılı bir şekilde geçirdi. Serginin adına en yakışır, en kolektif iş, Ahmet Rüstem Ekici’nin sanat tarihini konu alan yap-bozu olmuş. Açık atölye süresi boyunca atölyeye uğrayan sanatçı, meraklı herkesin mutlaka bir el attığı işte, sanat tarihine damga vuran 3 resim tek bir tabloda birleşiyor. En güzel kısmı yapılış aşaması olan bu yap-boz için sanatçı hiç bir ön planlama yapmamış. Sadece herkesin gelip bir masa etrafında toplanmasını, kendilerini evinde hissedip yap-bozun parçalarıyla oynamasını ve 3 yap-bozun tek bir tabloda beraber tamamlanmasını amaçlamış. Sanatçı daha sonradan düzeltme yapmamasına rağmen, ortaya planlanmış gibi uyumlu, birliktelikten güzellik doğacağını kanıtlayan Mona Lisa’nın Van Gogh’un renkleri arasından gülümsediği bir kolaj çıkmış.
2 Ağustos 1990’da başlayan Körfez Savaşı’nın görüntülerini, bu savaşın medyadan ilk kez naklen verilen savaş olmasının nasıl insanların algını değiştirdiğini tartışırdık yüksek lisans sınıfımda. İnsanlar gece bombalanmasını televizyondan seyretmeye başlayınca, savaşlar adeta bir video oyununa dönüşüyor, film izler gibi savaş izlediğimiz için gerçeklik algımız yok oluyor. Çok ünlü bir İngiliz siyaset bilimcinin Milliyetçilik dersinde kan dökülen savaşların geride kaldığını, milliyetçiliğin artık geçerliliğini yitirmeye başlayan bir kavram olduğunu savunurlardı Avrupalı sınıf arkadaşlarım. Hangi dünyada yaşıyorlar acaba, diye düşünürdüm bir Orta Doğulu-Avrupalı olarak. Hiç mi haberleri yok dünyanın diğer “unutulmuş” köşelerinde neler olduğundan… Halbuki ben de bilmiyormuşum neler olduğunu. Geçen sene indiğim kumsalda karaya vurmuş botları ve ortaya saçılmış kıyafetleri gördüğümde, İstanbul’da her gün geçtiğim yollarda bomba patladığında, kardeşimin yolunun düştüğü gece kulubünde insanlar tarandığında, babamın her gün uğradığı Adliye’de bir felaketin eşiğinden dönüldüğünü duyduğum an hissettiğim kalp çarpıntısında savaşı, yanlış giden politik oyunları ancak gerçekten, yakında hissetmeye başladım. Bu kadar olaya rağmen hala Suriyelilerden nefret eden, her şeyin suçlusu olarak yine bu mağdur insanları görenler var aramızda. Birlikte projesinin katılımcılarından sanatçı Deniz Sağdıç, yaptığı portrelerde medyada yer almış iki Suriyeli çocuğu resmediyor. Bu çocukların yüzlerini çoğumuz gördük, belki daha belirgin resmedilseler tanıyabiliriz de, ama sanatçı buna izin vermiyor. Deniz Sağdıç, o nefret, kızgınlık dolu insanlardan duyduğumuz “Suriyeli” tanımlamalarındaki insanın iradesi dışında maruz bırakıldığı kimlikleştirmeleri yok etmeye çalışıyor. Böylece çocuk portrelerine bakıyorsunuz; ön yargısız... O söylenenler, nefret edenler artık edemiyor, konuşamıyor; çünkü karşınızdakiler sadece çocuk.
15 Mart 2011’de başlayan Suriye İç Savaşı’ndan kaçan Hiba Aizouq, eserlerinde “Olanların korkunçluğu mu bizi biçimsizleştiriyor yoksa bizim biçimsizliğimiz mi bu olanlara neden oluyor,” diye soruyor. “Biçimsiz” insanlar resmedip insan doğasındaki gerçek güzelliğe ulaşmaya çalışıyor Birlikte sergisindeki işleriyle. 3 yılı aşkın süredir Türkiye’de yaşayan Houssam Alloum ise eller yerine ayaklar, ayaklar yerine eller çiziyor insanın çevre koşulları karşısındaki çaresizliğini anlatır gibi.
30 Mart 2017’ye kadar sürecek sergide Mehmet Öğüt kibritlerle kağıda izler bırakarak var oluş ve yok oluşlardan oluşan yaşam döngüsünün izlerini bize gösteriyor. O varoluş ve yok oluş zinciri sürekli devam ediyor… Böylelikle aslında yok oluştan bahsetmek anlamsızlaşıyor; aslında var olan hiçbir şey yok olmuyor.
Kötülükleri iyilikler, kaybedişleri zaferler izler bu dünyada. Hayatın, tarihin, dünyanın bir döngüsüdür bu. O yüzden umutları tüketmemek, sadece siyahları görmemek lazım. Her çöküşün bir çıkışı, her kötü günü izleyen bir güzel gün var. Tünelin sonunda şimdilik göremesek de ışık, Birlikte olunduğundan bu dünyada düzeltilebilecek çok şey, yaşanacak bir dolu güzel gün var…