Güncelleme Tarihi:
Levent Kazak’ın yazıp yönettiği, BKM yapımı ‘Kurusıkı’dan çıktıktan sonra, aklımda dönüp duran soru şu: Neden? Elinin altında bu kadar iyi oyuncular varken, pek çok tiyatronun bulamadığı bütçeye sahipken, kapasitesi ve donanımıyla şehirde az sayıdaki sahnelerden birinde, üstelik cepte de BKM’nin kemikleşmiş seyirci kitlesi varken... İnsan neden izleyicinin karşısına böyle bir hikâyeyle çıkar? Bu hikâye nasıl olmuş da dayatmış olabilir kendisini yazara? Sonra hemencecik uzaklaşıyorum bu sorulardan. Belki de cevabı içinde saklı zaten. Hem herkes farklı sahneleme teknikleri, hikâyede anlamsal derinlik filan aramak, sanatın dibine vurmak zorunda değil.
TOKAT MANYAĞI ETMEYE ANT İÇMİŞ
Oyun, herkesin başına gelebilecek basit bir kaza çığ gibi büyürse neler olur, onu getiriyor sahneye. Bir sahnede iyi olarak düşündüğünüz, bir bakıyorsunuz ki aslında kötünün ta kendisi. Somut gerçekler bile göreceli. Suç, suçlu hangisi, tartışılır...
Oyunun başında abartılı oyunculuklarla canlandırılan bir sahne var, Gökçe Bahadır’ın jartiyerli seksi dansının oyuna renk katacağını düşünen yönetmenin tercihiyle gereksiz yere sündürüldüğü. Oyun seçiminizin yanlış olduğunu düşündürebilir. Ama peşin hükümlü olmayın. Bahadır’ın oynadığı Melek karakteri, elindeki torbaları taşımasına yardımcı olması bahanesiyle adamın tekini (Mete Horozoğlu) eve atıvermiş. Türlü numaralarla baştan çıkartmaya çalışıyor. Anlıyoruz ki çabasının ardında hesaplı bir iş var ama çözmek için sabretmemiz gerek. Numan adlı adam memleketteki genel erkek profilinin üzerine atlayacağı bu fırsatı tepip, manyağın teki çıkınca, bir de üstüne Melek’in kocası (Bülent Alkış) eve geliverince, işler sarpa sarıyor. Çok geçmeden anlıyoruz ki bir kamera şakası aslında izlediğimiz, içimiz rahatlıyor... İşte oyun hep bu tersköşelerle sürüyor. Levent Kazak başta bahsi geçen hedef izleyici kitlesinin reflekslerini iyi biliyor. Oyunun matematiğini ona göre kurmuş. İzleyiciyi “hahaa yine bilemedin” diye diye tokat manyağı etmeye ant içmiş sanki! İyi ki de içmiş aslında, zira bu hikâyeyi düz kurguyla verse salonda tek izleyici kalmaz.
GÖKÇE BAHADIR İLK KEZ SAHNEDE
Oyuncu kadrosunda Gökçe Bahadır, Mete Horozoğlu ve Bülent Alkış’ın yanı sıra, sahnede izlemelere doyulmaz Selen Uçer ile Beyti Engin var. Uçer, hem senarist hem de yönetmenin şaşkın asistanı rolünde. Beyti Engin ise dramasıyla komedisi dengede giden oyunda kilit pozisyona sahip yönetmenimiz. Oyuncuların işi zor. Beyti Engin’in karakteri dışında her biri farklı iki karakteri hızlı geçişlerle oynamak, her ikisine de izleyiciyi inandırmak, ama birinin düzmece olduğunu da alttan alttan hatırlatmak zorundalar. İnce bir çizgi. Hepsi de bu keskin virajları ustalıkla alıyor. Gökçe Bahadır ise, bunun ilk sahne tecrübesi olduğunu öğrendiğinizde hayli şaşıracağınız performansıyla içten bir tebriği hak ediyor.
Levent Kazak ‘Kurusıkı’nın merkezine şiddet temasını yerleştirmiş. Oyun şiddete sessiz kalmanın aslında ona ortak olmak olduğunu savunuyor. Bunu kör gözün parmağına anlatmaması işin güzel yanı. Ah bir de seyircisinin idrakından şüphe edermiş gibi, “Sen kadınsın. Bu ülkede adalet kadını sevmez” gibi, mesajının altını oyundan çıkma pahasına kazımasa ve ‘porno sektörü’ esprisinde olduğu gibi çıtayı düşürmese...