Güncelleme Tarihi:
Filmin oyuncularından Simon Abkarian “The Cut, Ermenilerin beklediği film” dedi. Siz bu filmi Ermenilere mi yaptınız?
- Aslında daha çok Türklere yaptım. Ben Türküm ve bu filmi benimkilere yaptım. Sinema bütün dünyaya ait, herkes bu filmden istediğini alabilir. Simon öyle görüyor; bu filmi sevdi ve yaptığı şeye inandı. Belki Ermeniler bir Türk’ten böyle bir hareket beklediler. Belki de onu söylemek istedi.
Bu filmi neden siz yaptınız?
- Başka kim olabilirdi ki? Yanlış anlama, kendimi çok ön planda görmüyorum. Hasan Cemal’in soykırıma dair kitabı var, bununla ilgili çalışmalar yapan ressam arkadaşlarım var. Türkler olarak bunu kabul eden bir grup var ve her gün büyüyor. Film olarak belki ilk benim. Bu konuyu konuşmak sanki her gün hafifleşiyor. On sene evvelki tabular, katılaşmalar sanki daha hafif.
HRANT’IN ÖLÜMÜNDEN SONRA
SOYKIRIMI KONUŞMAK KOLAYLAŞTI
Sizce bu katılıkları yumuşatan ne oldu?
- Hrant’ın ölümü. Sanki bir arınma oldu bu konuyla ilgili. Empati düşüncesi Türkiye’de bir anda görünür oldu.
Hasan Cemal’in ‘1915: Ermeni Soykırımı’ kitabının size cesaret verdiğini söylüyorsunuz. Ne açıdan cesaret verdi?
- Soykırım kelimesini kullanmak açısından. Ondan evvel olayları anlatırken bu kelimeyi kullanmayayım diye stratejiler kurdum. Hasan Cemal, kendi kendime yarattığım bu korkuyu kırdı. Şunu da söylemem lazım. Biliyorsunuz, Doğu Perinçek soykırımı inkâr etmenin suç olmasına karşı AİHM’ye başvurdu ve itirazı kabul edildi. Bu Hrant Dink’in fikriydi. “Soykırımı reddetmek yasaklanmasın” dedi, Fransa’nın tavrına karşı çıktı. Ben de ona katılıyorum.
Herkes sizin cesur olduğunuzu söylüyor. Bu film için yola çıkarken sizin de kendinize cesaret telkininde bulunmanız gerekti mi?
- Ben kimseyi üzmek istemiyorum. Özellikle de etrafımdaki insanları. Ailem var, onların ne düşünecekleri önemli. Annem, babam, eşim... Onları karşıma alıp “Ben bunu yapmak istiyorum, siz ne düşünüyorsunuz?” diye sordum. Fikir alışverişi yaptık. Tamamen yalnız olsam, ailem olmasa hiç düşünmezdim.
Agos’ta yayımlanan söyleşinizden sonra ‘Ötüken’ dergisinden tehdit aldınız. Başka tehditler de oldu. Bu tehdit, ölüm korkusu getirdi mi?
- Tek tehdit oydu ve hayır, tedirgin değilim. Bu film için yedi sene çalıştım ve kendimi bu tehditlere hazırladım.
2015’TEN ÖNCE ÇIKARMAK İÇİN TEMPOYU ARTIRDIM
Ne kadar ciddiye alıyorsunuz?
- Sosyal medyayı adam gibi kullanmak lazım. Bir kişi bir şey yazıyor, Avrupa medyası büyütüyor. Türkiye’deki medya büyütmedi. Yurtdışında bir adamın lafına bakıp, “Türkiye bu filme karşı” diye yazdılar. Türkiye’nin bu durumu ciddiye alması lazım. Türkiye’nin bu filme karşı olduğuna inanmıyorum. Ne hükümet, ne devlet, ne de toplum.
Kafalarda oluşan sorulardan biri de filmi neden 2015’te ortaya çıkarmadığınız...
- Aman evvelden olsun dedim. O yüzden de tempoyu artırdım ve 2015’ten önce bitirdim. Bazı ülkeler, mesela Fransa bunu 2015’te gösterir. Ama bu bana ait bir karar değil.
Filmi yaşananlardan sorumluluk, suçluluk duyarak mı çektiniz? Bu sizin özür dileme filminiz mi?
- Sorumluluk hissediyorum, evet. Ben daha doğmamıştım, babam da doğmamıştı. Ama ben bu topluma aidim ve orada bir sorumluluk hissediyorum. Özre gelirsek... Bir film özür dilemez. Gidersin oraya, özür de dilersin. O başka...
POLİS GELSİN SİNEMALARI DA KORUSUN
İlk eleştiriler sert geldi. ‘The Guardian’, ‘Variety’ pek övgüyle yaklaşmadılar. Ne diyorsunuz?
- Bu benim için yeni bir durum. İlk defa sert eleştirilerle karşılaşıyorum. Eleştirmenler tarafından biraz şımartılmışım meğer. Demek ki bu tecrübe için 41 yaşına kadar beklemem gerekiyordu. Zor, çünkü çocuğumu eleştiriyorlar. Bunu analiz etmem lazım. “Bu film bir köprü olabilir mi?” diye çıktım yola. Türkiye’de de soykırımı kabul edenle etmeyeni birleştirir mi?
Sizce bu görev yerine geldi mi?
- “Acaba” dedim “Ermeniler hafif mi bulacak?” Öyle olmadı. Türk arkadaşlarım da filmi beğendiler. Karşı karşıya duran iki tarafı bir filmde bir araya getirmek istersen bir bedel ödemen lazım, o bedel de bu eleştiriler belki.
‘The Cut’, eleştirmenlerin yerden yere vurduğu ama seyircinin büyük ilgi gösterdiği filmlerden biri olsa gocunur musunuz?
- Keşke öyle olsa, bu filme yakışan bir şey olur.
Türkiye’de ne zaman gösterilecek?
- Niyetimiz sonbahar.
Gösterimle ilgili bir sıkıntı yaşıyor musunuz?
- Sinemalar şundan korkuyor, ya birtakım insanlar protesto yaparsa? Madem Gezi’de toplum huzuru bozuldu diye biber gazı sıktılar, polis gelsin sinemaları da korusun.