Bahar ÇUHADAR
Oluşturulma Tarihi: Kasım 06, 2015 13:35
Adam da tanıdık, geçmişinden çağırdığı kadınlar da... Yeni topluluk Mam-Art’ın ilk oyunu, Amerikalı yazar Neil LaBute’un kaleminden çıkan ‘Özel Kadınlar Listesi’, modern ilişkilere kara mizah üzerinden bakıyor.
Dört farklı otel odası, dört benzemez kadın, dörtle çarpılacak sayısız kalp kırıklığı... Kesişme noktasında bir adam: Yıldızı iyice parlamış, şöhretle tanışmış, evlilik arifesinde ve hâlâ bencilliğin zirvesinde. Her seferinde bir yolunu bulup ‘uzayan’ bu adam, ilk kez geri dönüyor. Geçmişindeki kadınlardan bir liste oluşturarak hem de: ‘Özel Kadınlar Listesi’. Sezonun yeni topluluklarından ‘Mam-Art’ın ilk oyununa adını da veren bu listenin hikmeti de adamımızın kendini her şeyin merkezine oturtan kafasında gizli. Hesapta ‘özür’ dilemek üzere buluştuğu, bir dönem öylece terk edip gittiği kadınlardan biri, adamın asıl niyetini pek güzel açık ediyor: “Sen eski kız arkadaşlarına şöyle bir bakıyorsun sadece...”
Kadın-erkek ilişkilerine, daha çok kadın tarafından bakmaya çalışan bir oyun bu. ABD’li yazar Neil LaBute’un kaleme aldığı, Türkçeye Pınar Töre’nin çevirdiği oyunu, Tuğrul Tülek yönetiyor; sahnedeki ‘adamımız’ı Deniz Karaoğlu; adamın geçmişinden çağırdığı dört kadını ise Feri Baycu Güler, Beste Bereket, Hülya Gülşen ve
Başak Daşman taşıyor sahneye.
Güncel bir kara mizah, ‘
Özel Kadınlar Listesi’. Adamla kadınların diyalogları, modern şehirli insanın kendinden çokça izler bulabilecekleri cinsten. Tuğrul Tülek aydınlık ve sade bir oyun alanı kurmuş sahneye. Sahnenin ön kısımlarına yerleştirilmiş, üzerlerine oyundan repliklerin yazılı olduğu şeffaf plakalar hem ‘açılma, şeffaflık’ kavramlarını anımsattığı için metnin dramaturjisiyle denk düşüyor hem de otel odasının dekorunu tamamlıyor (Dekor tasarımı: Semih Saltos ve Mete Övür). Kimi sahnede oyuncular, şeffaf paravanları ayakta tutan çubukların arkasında görünmez olabiliyor.
Oyuncuların tamamı rahat, kasmayan, en güzeli de –bu tür işlerde hep risk olabilecek- insana dublajlı oyun izliyormuş hissi vermeyen performanslar sergiliyor. Kişisel favorim ise hem küçük intikam stratejisiyle hem de oyunculuğuyla Hülya Gülşen’in bölümü oldu. LaBute ‘erkeğin kendini bilmezliğine’, oyuna yerleştirdiği zeki, muzip, sert, delidolu, umursamaz, güçlü kadın karakterleriyle ince bir ayar çekiyor. Yine de ben bir kadın seyirci olarak oyundan; finalin, yaptıkları karşılığında adama hak ettiği yanıtı vermekte hafif kaçtığı hissiyle ayrıldım. Pek çok kadın ve erkeğin kendinden bolca benzerlik bulacağı, eğlenceli bir iş.
7 Kasım, 20.30’da Bo Sahne’de, 9 Kasım 20.30’da Salon İKSV’de izlenebilir.