Güncelleme Tarihi:
Bir Amerikalı olarak Balkan Müziği’ne olan ilginin kökenleri 17 yaşına kadar uzanıyor. Galiba erkek kardeşinle Avrupa seyahatine çıkmışsınız ve sana olanlar olmuş… ‘Ben, bu müziği yapmak istiyorum’ dediğin anı hatırlıyor musun?
Aslına bakarsan Avrupa seyahati için para biriktirirken izlediğim filmlerden etkilenmiştim öncelikle… Amerika’daki ilk işim; bağımsız filmler oynatan bir sinema salonundaydı ve çok genç yaşta dünyanın en ilginç filmlerini izledim. Avrupa’ysa müthiş bir deneyimdi. Birçok nefesli grubunu tanıma şansım oldu ve neden Amerika’da yeterince tanınmıyor bu gruplar diye düşündüm her seferinde. Punk rock ya da hardcore dışında bir şeyle ilgilenmeyen arkadaşlarımın da bu sound’un ne kadar güzel, karmaşık ve heyecan verici olduğunu anlamalarını istedim. Aslında o zamanlar geleneksel müzikle ilgilendiğim söylenemezdi. Ama nefesli gruplarını tanımak benim müzikal ufkumu genişletti. Yine de New Mexico, Santa Fe’li bir çocuk olarak ilhamdan fazlasını aldım dersem ayıp olur.
Â
Â
İki yıl önce İstanbul’da çaldığınızda konser tıklım tıklımdı; sağanak bir yağmur vardı ve herkes dans ediyordu. O geceyi nasıl hatırlıyorsun?
Ä°lk aklıma gelen; sahnede elektrik çarpmasına dair yaÅŸadığım korku! Ortam; dediÄŸin gibi çok güzeldi ve yaÄŸmur yaÄŸdığı için önce üzüldüm. Ancak sonra bunu kimsenin umursamadığını fark ettim. YaÄŸmur hepimizi coÅŸturdu. Ben mekan boÅŸalır diye düşünmüştüm ama herkes dans etmeye devam etti. Harikaydı! Â
İstanbul’la aranda süregelen bir ‘aşk’ ilişkisi var. Hatta İstanbul için ‘ikinci evim’ diyorsun, İstanbul’da uzun zamanlar geçiriyorsun. Bu şehri senin için özel yapan nedir; burada bu kadar çok hayranınız olması seni şaşırtıyor mu?
Evet Ä°stanbul gibi büyük ve önemli bir ÅŸehirde büyük kalabalıklara çalmak benim için sürprizdi. Ama daha önemlisi ÅŸu; ben Kadıköy’de dolmuÅŸ kuyruÄŸunda beklerken ya da bir mekanda yemek yerken yanıma yaklaşıp son derece sıcak muhabbetlere giren insanlar oluyor. Ä°ÅŸte o zaman çok gururlanıyorum. Ä°stanbul hakkında söylenmemiÅŸ bir ÅŸey söylemem güç. Ancak bu ÅŸehir benim her anlamda hayatımı deÄŸiÅŸtirdi; Ä°stanbul’da yaÅŸadığım deneyimler benim için dönüm noktası oldu.Â
Â
Â
O zaman konuyu biraz açalım… Zor zamanlar geçiriyordun, bir nevi tükenmişlik sendromu yaşamaktaydın ve İstanbul’a geldin. O sırada Gezi protestoları başladı. Ve sen o günlerde hayatının kadınıyla tanıştın. Bir Türk kızı… Neler söyleyeceksin o günler hakkında?
Söylenecek o kadar çok ÅŸey var ki… Kadıköy’de bir akÅŸam hatırlıyorum. Her akÅŸam olduÄŸu gibi saat 9’da tencere, tava sesleri; otomobil kornalarına karışmış. Bir ÅŸehir hep bir ağızdan tepkisini gösteriyor. Sokaklarda dostluk ve dayanışma… Bir müzisyen için çok anlamlıydı bunları yaÅŸamak. Büyük bir kalabalıkla birlikte BoÄŸaz Köprüsü’ne yürüdük. Yanımızdan geçen arabalardan ‘Bir BaÅŸkadır Benim Memleketim’ çalıyordu.Â
İstanbul’da beni etkileyen çok şey var. Mimari, camiler, minareler, Boğaziçi, Marmara Denizi; sanki seni hep dua etmeye çağırıyor gibi. İnanır mısın Amerika’ya döndüğümde yemekleriniz hep burnumda tütüyor. Tüm bu güzelliklerin dışında olup, bir yandan içine çekebilmek o kadar şahane ki…
Kız arkadaşımla niÅŸanlandık. Åžimdi Ä°stanbul gerçekten ikinci evim ve niÅŸanlımın ailesi de ikinci ailem oldu. Çok mutluyum.Â
Sence Türk dinleyicilerinizin Amerikalı ya da Avrupalı olanlarla en temel farkı nedir?
Müzikle ilgili heyecanları... Bunu Avrupa’da ve Amerika’da her zaman bulamıyorsunuz. Bazı ÅŸeyler daha mekanik iÅŸliyor oralarda. ÖrneÄŸin New York’ta insanların konserde keyifli zaman geçirmesi için büyük mücadele vermek zorundasınız artık.Â
Â
Beirut’un, son album ‘No No No’da özgüveni artmış sanki. Uzun ve sıkıntılı bir hazırlık dönemin olmuştu…
Sorun ÅŸu ki; kendime aşırı güveniyordum. Öte yandan ÅŸarkı yazarken devamlı olarak ‘ya hayranlar beÄŸenmezse; ya eleÅŸtirmenler beÄŸenmezse’ ÅŸeklinde paranoyalar yaşıyordum. Sürekli bir ÅŸeyler kaydedip çöpe atıyordum. Bir nevi hastalık halini almıştı. Artık benden iyi bir ÅŸarkı çıkmayacağına inanmıştım. Bir ÅŸarkı yazmanın, kaydetmenin güzel yanlarını ve keyfini hatırlamam uzun zaman aldı. Ama baÅŸardım.Â
Son albümde ‘Fener’ adlı bir parça var ve bunun Kadıköy ve Fenerbahçe’ye gönderme olduğunu biliyoruz…
Evet aslında ÅŸarkının adı Türkçe olmayacaktı. Ama Ä°stanbul’dayken o kadar çok melodi kaydettim ki Amerika’ya döndüğümde içinden Kadiköy ve Fenerbahçeli anılar geçen bu melodilere haksızlık etmek istemedim ve ÅŸarkının adını ‘Fener’ koydum. Ayrıca Türk müzisyenlerle çalışmak gibi bir hayalim de var…Â
Bu akşam yaz turnesine İstanbul’dan başlıyorsunuz; son söz olarak ne dersin?
İnanır mısın tam bir yıldır bu günü bekliyorum.
Â