Güncelleme Tarihi:
Doğan Hızlan başkanlığında, Prof. Dr. İnci Enginün, Prof. Dr. Nüket Esen, Semih Gümüş, Prof. Dr. Handan İnci, Prof. Dr. Turan Karataş, Prof. Dr. Jale Parla, Ömer Türkeş ve Metin Celal Zeynioğlu'dan oluşan Seçici Kurul, 6 Şubat 2015 Cuma günü yaptığı toplantıda; eserleri ile Türk edebiyatına romanın farklı türlerini getirdiği ve bu farklı türlerle kendisini izleyen genç romancılara yeni uygulama ufukları açtığı; burası ve ötesi, dünyevi ve uhrevi, Doğu ve Batı kutuplarını ustalıkla bir araya getirdiği; Türk romanını dünyada temsil eden ustalarımız arasında yer aldığından, 2015 Aydın Doğan Ödülü'nün “roman" dalında Orhan Pamuk' a verilmesine oy birliği ile karar vermişti.
Ödül töreni Hilton Oteli Şadırvan ve Balo Salonu'nda yapıldı. Pınar Ergüner'in sunuculuğunu yaptığı geceye, Aydın Doğan Vakfı (ADV) Kurucusu ve Onursal Başkanı ve Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, eşi Sema Doğan, Aydın Doğan Vakfı ve Doğan Online Yönetim Kurulu Başkanı Hanzade Doğan Boyner, ADV Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı, Aydın Doğan Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Doğan TV Holding Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, eşi Yandex Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, oğulları Aydın Doğan Yalçındağ, Aydın Doğan Vakfı Yürütme Kurulu Başkanı Candan Fetvacı, Doğan Holding İcra Kurulu Başkanı Yahya Üzdiyen, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, eski başbakanlardan Mesut Yılmaz'ın eşi Berna Yılmaz, eski bakanlardan Hüsamettin Özkan, İlhan Kesici, Eyüp Can Sağlık, Tufan Türenç ve eşi Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Murat Yetkin, Doğan Hızlan, işadamı Tuncay Özilhan, Enver Yücel, Mustafa Süzer, Altan Öymen, Fatih Çekirge, geçen yıl Aydın Doğan Ödülünü kazanan fotoğraf sanatçısı Ozan Sağdıç, yine roman dalında İlk Aydın Doğan Ödülü'nü alan Adalet Ağaoğlu, Derya Sazak, Latif Demirci, Volkan Vural, Barış Tünay, Ezgi Başaran, Ferhat Boratav, Taha Akyol ve Aslı Öymen'in de aralarında bulunduğu medya, iş, siyaset ve sanat dünyasından birçok isim katıldı.
Kokteylin ardından devam eden yemekli gecede konuklar Orhan Pamuk'un kitapların bulunduğu ve isimlerinin verildiği masalarda oturdular. Arp sanatçısı Merve Kocabeyler'in mini bir konseriyle başlayan törende Aydın Doğan Vakfı ve Aydın Doğan Ödülü ve seçici kurul üyelerini tanıtan kısa bir film gösterildi.
ORHAN PAMUK'UN ESERLERİ DE
BU YOLDAKİ BAŞYAPITLARIMIN ARASINDA OLDU
Daha sonra törenin açılışında konuşan Aydın Doğan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Hanzade Doğan Boyner, büyük bir yazarı ödüllendirmek için bir araya geldiklerini ifade ederek, “Açık söylemem gerekirse Orhan Pamuk hakkında konuşma yapmak heyecanlandırıyor, biraz da ürkütüyor. Bu kadar büyük bir edebiyat ustası hakkında konuşacak kadar yetkin değilim. Söylediklerimin yetersiz kalacağı endişesiyle, kendisi hakkında konuşma yapmayı sayın jüri başkanımıza bırakmak istedim. Ama vakıf başkanı olarak bu görevden kaçamadım. Dolayısıyla söyleyeceklerimi bir okurun düşünceleri olarak dinlemenizi rica ediyorum. Küçükken oyuncu olmak isterdim. Oyuncu olmak istememin sebebi, farklı hayatları yaşayabilme arzumdu. İçine doğduğumuz kaderin dışında bambaşka hayatları tadabilmek beni çok cezbederdi. Yoksun, güzel, tutsak, özgür, engelli, akıllı, hızlı, yavaş, politik, apolitik… Oyuncu olarak binbir türlü farklı hayatı tatmayı hayal ederdim. Oyuncu olma sevdamdan uzak bir hayat sürmeye başlayınca bu boşluğu kitaplarla doldurdum. Orhan Pamuk'un eserleri de bu yoldaki başyapıtlarımın arasında oldu. Hikayelerin ve karakterlerin içine öyle daldım ki, bambaşka hayatları, bambaşka gerçekleri içimde hissettim" dedi.
DOSTOYEVSKİ'NİN ST.PETERSBURG'U GİBİ
İSTANBUL'UDÜNYA EDEBİYATINA SOKTU
Kendisi için Orhan Pamuk'un kitaplarının hep çok boyutlu olduğunu söyleyen Boyner şöyle konuştu: “Hiçbir kitabında tekdüzelik yoktu. Geçmiş bugüne bağlandı, cansız canlıya bağlandı. Kimi zaman nesiller boyu süren çözülememiş politik ayrışmaları bireye indirgeyerek bize bambaşka kapılar açtı….'Kar'da olduğu gibi… Kimi zaman aşkın nasıl bir tutkuya veya takıntıya dönüşebileceğini gösterirken toplumsal dokumuza dair birçok inceliği tüm açıklığı ile dile getirdi.. 'Masumiyet Müzesi'nde olduğu gibi… 'Benim Adım Kırmızı'da bizi gülümsetip şaşırtırken…'İstanbul'da şehrimizi ölümsüzleştirdi. Dostoyevski'nin St.Petersburg'u gibi, İstanbul'u dünya edebiyatına soktu. Bir okuru olarak hayatımı zenginleştirdiği için kendisine gönülden teşekkür ediyorum. 20 yıl önce kurulan Aydın Doğan Vakfı eğitim alanındaki çalışmalarının yanı sıra, ülkemizin sanatının çeşitli alanlarında başarılı olmuş yazar ve sanatçılarımızı ödüllendirerek bir vefa borcunu yerine getirmektedir. Kendi ülkesinde roman dalında ilk büyük ödülünü jürimizden alan Orhan Pamuk'u içtenlikle kutlarım."
ÖDÜLÜ AYDIN DOĞAN'IN ELİNDEN ALDI
Boyner'in konuşmasının ardından, ödüle değer görülen Orhan Pamuk ile yapılan söyleşi filmi gösterildi. Daha sonra, Aydın Doğan Vakfı (ADV) Kurucusu ve Onursal Başkanı ve Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan, Orhan Pamuk'a 50 bin TL tutarındaki para ödülünü ve Aydın Doğan Ödülü'nü temsil eden heykelciği takdim etti.
ÖDÜL ALMAKTAN, SEVİLMEKTEN DAHA GÜZEL NE OLABİLİR?
Ödülü aldıktan sonra konuşan Orhan Pamuk, kendisini bu özel gecede yalnız bırakmayan herkese teşekkür ederek şunları söyledi: “Bu ödül için beni düşünen, beni öneren, beni seçen jüri üyelerine çok teşekkür ederim. Kendim de bir müze sahibi, bir vakıf sahibi olduğum için, bir vakfı yönetmek, faaliyet göstermek için ne kadar titizlik gerektiğini biliyorum. Aydın Doğan Vakfı'nın sahibine ve yöneticilerine çok teşekkür ederim. Ödül almaktan, sevilmekten, 'aferin çok güzel yazmışsın' denilmesinden güzel ne olabilir? Bundan 40 yıl önce ilk romanımı yazarken, yayınlanmamış romanlara verilen bir ödüle başvurmuştum. Bu ilk ödülümü yayınlanmamış romanın yayınlanabilmesi şartıyla yazmıştım. Yani o ödülü kazansaydım romanım yayınlanacaktı. Ama 35-40 yıl önce edebiyat ortamımız o kadar zayıf ve gelişigüzeldi ki, benim 600 sayfalık ilk romanımı ödüle rağmen yayınlamıyorlardı. Yayıncı kitabımı yayınlamıyor diye dava açmayı, gazetelere durumu açıklayan ilanlar vermeyi hayal ettiğimi hatırlıyorum. Bu 40 yıl önceydi. O zamanlar Türk edebiyatını kimse tanımaz, kimse Türk romanıyla ilgilenmezdi. Yalnız dünya değil, Türk vatandaşları da ilgilenmezlerdi romanlarla. Çünkü roman zevki olan güçlü bir orta sınıfımız o zamanlar henüz yoktu."
ROMANCILIĞA BAŞLADIĞIMDA
HALİMİZİ HATIRLATMAK İÇİN BUNLARI SÖYLÜYORUM
Pamuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben 1973'te ressam olma düşlerimi bir yana bırakıp, ressam olmak daha da zor diye düşündüğüm için belki, romancı olmaya karar verdiğimde…Türkiye'de senede 40-50 yerli roman yayınlanırdı. Bunların hepsini kitapçılarda görür şöyle bir karıştırır, yarısını, -burada kendisini anmak istiyorum- babamın verdiği harçlıklar sayesinde satın alıp okumaya başlardım. Tabii ki hepsini bitiremezdim. Ama o ayrı bir konu, girmeyelim böyle konulara... O günlerde Oğuz Atay'ın 'Tutunamayanlar'ı yeni yayınlanmıştı. Bu roman bugün artık bir klasiktir. Bu romanı Oğuz Atay TRT Roman Ödülü'ne katılmak için yazmış. Ödülü başka 7 romancıyla paylaştığı için de, ancak iki cilt halinde, zahmetler sonucunda yayınlanabilmişti. Eskiden ben romancılığa başladığımda halimizi hatırlatmak için bunları söylüyorum. Yine 1970'lerin başında Tanpınar'ın 'Huzur'unun ilk baskısı yapıldı. Bugün, neredeyse çeyrek yüzyıl sonra anca ikinci baskısını yaptı. Ve tabii ki çok fazla satmıyor, okunmuyordu. Bu ilk baskılar; unutmayalım 3-4 bin olur, 5 yılda tükenmişse, romancı başarılı bulunurdu. Avrupa'da roman sanatı bugünkü haline Balzac, Stendhal, Dickens zamanında, 1850'lerde, yani bugünden 150-160-170 yıl önce kavuştu. Biz de onlardan alıp bu edebiyat biçimini içine kendi dertlerimizi, kendi hayallerimizi, hatıralarımı doldurduk."
TÜRK ROMANININ GELECEĞİNİN
ÇOK PARLAK OLDUĞUNA İNANIYORUM
“Bizim her zaman iki büyük derdimiz olmuştur. Birincisi modern ve şehirli olmak, ikincisi yoksulluktan kurtulmak. Geçenlerde düşündüm de, bu ödülün bana verilmesinde etkili olduğunu düşündüğüm son romanım 'Kafamda Bir Tuhaflık' bile bu konular hakkındadır hala. Ama ben vatandaşlarımızın bireyliğini, tuhaflığını hep asıl hikâye olarak gördüm. Yani kahramanım Mevlüt'ün haline bakıp romancılarımızın hala 40 yıl öncesinin dertleriyle uğraştığını lütfen sanmayın, her şey değişti, demek istiyorum. 1970'lerde henüz yeterince güçlü olmayan romansever bir orta sınıfımız bugün var. Bunun en iyi kanıtı da Türk yayıncılık sanayinin son 15 yılda harikalar yaratarak gösterdiği büyüme, zenginleşme ve çeşitliliktir. Eskiden Türkiye'de 4 bin kitap çıkardı. Ben 4 binini de görürdüm, hepsini takip ederdim. Şimdi hiçbir şey takip edemiyorum. Benim eksikliğimden değil, kitap sanayinde ve başka yerlerde zenginleşmenin boyutları böyle. 1970'de her sene 40-50 yerli roman yayınlanırken bugün rakam 1000'lere ulaşmıştır. Kitapsever bu yeni okurlar, biz romancılardan Tanpınar'ın, Oğuz Atay'ın ve diğer büyük romancılarımızın araştırdığı asıl konulara dönmemizi bekliyor. O da toplumsal dertler kadar, kimliğimiz, kişiliğimiz, kendi özel dünyamız, birey olmamızın renkleridir. İnsanoğlu bu açtığım şeyleri, kimliğimiz, kişiliğimiz, birey olmamızın özel renklerini tarih bize 160-170 yılda gösterdi ki, en iyi romanlarla araştırıyoruz. İnsanoğlu kimliğini, kişiliğini, bireyliğini araştırmak, bu konuyu birbiriyle paylaşmak için romanı icat etti denebilir. Kendimizi en iyi romanlarla anlatıyoruz, insanlığımızı en çok bu yolda derinleştiriyor, araştırıyoruz. Bu yüzden de Türk romanının geleceğinin çok parlak olduğuna içtenlikle inanıyorum. Hepinize çok teşekkür ediyorum."
AMAÇ, KÜLTÜR VE YAŞAM KALİTESİNİ YÜKSELTMEK
Aydın Doğan Ödülü, ülkemizde kültür, sanat, edebiyat ve bilim eserlerini yaratıcılarının kişiliğinde, çeşitli dallar için verilen uğraşları, özveriyi, kaliteyi ve mükemmelliğinin yanı sıra emek verenlerin çalışma ve birikimleri ile ulusal ve uluslararası platformda övgü kazananları, mesleklerine başladıkları günden bugüne kadar gösterdikleri başarılar doğrultusunda ödüllendirerek, Türk insanının kültürünü ve yaşam kalitesini yükseltmek amacıyla veriliyor.