Güncelleme Tarihi:
Zımba gibi bir şarkıyla döndü Atiye; kendi bestesi, sözler Murat Güneş’in. Hem şarkının hem de Atiye’nin ihtiyacı olan enerjiyi de Volga Tamöz zerk etmiş şarkıya. Sözüyle, melodisiyle, ritmiyle iyi bir şarkı bu. Emeği geçen herkesi kutlamak gerek.
Hem şarkı söyleyip hem de dans etmek, sahnede (şimdi kliplerde) görselliğe görsellik katmak, her zaman zayıf olduğumuz bir alan olagelmişti(r). 90 öncesi Seyyal Taner’dir bu işin öncüsü. Kontrol edilemez hareketliliği/enerjisi sebebiyle, kısmen de Füsun Önal uygulamıştır bunu. 90’ların başına, Yonca Evcimik’e kadar bu işin bir başka meraklısı ya da takipçisi olmadı. Şan Müzikholü’ndeki; danslarla, hem de ciddi koreografi mesaileriyle hareketlendirilmiş gösteriler, müzikaller elbette oldu ama burada sözünü ettiğimiz, şarkı söyleyen tek şarkıcı ya da gruplar.
Yonca Evcimik, Şan Müzikholü’ndeki tecrübesi sayesinde çok başarılı oldu. Onun rol modeli (kendisi öyle demiyor olsa da) Madonna’ydı. Atiye’nin ise (kendisi bunu belki kabul eder, belki etmez) koreograflıktan şarkıcılığa geçmiş Paula Abdul. Bu, olumlu anlamda bir benzetme. Kesinlikle taklit değil; ritim ve koreografiyi birleştirme arayışlarında, yollar paralel takip edilmiş, bu kadar.
YOK OLURUM SONRA BAK
Almanya doğumlu Atiye, tıpkı diğer (Bendeniz, Hadise gibi...) yurtdışından gelen ve kariyerlerini burada oluşturmaya çalışanlarda olduğu gibi, müzik işini hiçbir zaman oluruna bırakmayan ve sürekli olarak daha iyiyi bulmaya, yapmaya gayret eden bir isim. Ve tuhaf şey, bu yurtdışı kökenli şarkıcılarımızda, bitmek bilmez bir heyecanla ritim arayışı mevcut. “Ritim mi dediniz, verelim müzisyenlerden birinin eline darbukayı, çalsın dursun, oradan bir şeyler mix’leriz nasılsa” demeyen, bununla yetinmeyen, buna gönül indirmeyen bir arayış.
Bunun en iyi son örneği de ‘Abrakadabra’ işte. Kafasını yorduğunda mükemmel işler çıkaran Volga Tamöz, dinlendiği anda vücudun katılmak için harekete geçtiği bir iş çıkarmış. Doğruya doğru; zayıf bir sesi var Atiye’nin, hatta tek-tonluğu bazen katlanılmaz. Ama doğru şarkıyı bulduğunda da bu aranmaz/sorulmaz, hatta hatırlanmaz oluyor.
Klibine aldanmayın. Orada tutuk biraz; hareketleri de birkaç milim ileride ya da geride. Daha iyi şartlarda, sahneleri yıkıp indirebilir. Ya da biz dinlerken barları, kulüpleri yıkıp indirebiliriz.
HER ŞARKININ AYRI GÜZELLİĞİ VAR
BİR O YANA BİR BU YANA, BURÇİN BÜKE, ESEN (4/5)
Piyanosuna hâkim isimlerden Burçin Büke’nin, birkaç müzisyen (Baran Say, Erhan Seçkin, Kürşat Başar) ve yorumcudan (İlhan Şeşen, Berkay Özideş ve Ayşen) destek alarak yaptığı albümü ‘Bir O Yana Bir Bu Yana’, hem repertuvarı hem de konukları sebebiyle, çok sayıda sürpriz barındıran bir albüm. Büke, hem kendi hem de başkalarının bestelediği şarkılarla piyanosunu konuşturuyor. Konuk vokaller sayesinde ise daha da renkleniyor albüm. 90’ların iyi seslerinden (ve bir müddet İstanbul Gelişim’e de solistlik yapmış) Ayşen’i tek şarkıda da olsa yeniden dinleyebilmek, hayatın ikramiyelerinden biri.