Güncelleme Tarihi:
Ünlü yönetmen Ridley Scott imzalı 'Napoleon' filmi Türkiye dahil birçok ülkede vizyona girerken tartışmaları da beraberinde getirdi.
Film, merkezine Napoleon Bonaparte ile "tek gerçek aşkı" olarak bilinen Josephine arasındaki ilişkiyi alıyor. Yönetmen Scott, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, filmdeki Napoleon'un, "Josephine'in aşkını kazanmak için dünyayı fethettiğini ancak bunu başaramayınca hem sevdiği kadını hem de kendini mahvettiğini" belirtti.
Filmde Josephine rolünü, son dönemde ülkesi İngiltere'nin en beğenilen aktrisleri arasına adını yazdıran Vanessa Kirby canlandırıyor.
Bu oyuncu seçimi tarihçilerin tepkilerine neden oldu. Zira Kirby, Napoleon'u canlandıran Joaquin Phoenix'ten tam 14 yaş küçük. Ancak tarihi belgeler, gerçek hayatta Josephine'in Napoleon'dan 6 yaş büyük olduğuna işaret ediyor.
The New Yorker'a konuşan Scott, filmdeki tarihi tutarsızlıkları düzelten tarihçilere "Lüzumsuz işlerle uğraşmayın" diye tepki gösterdi ama Napoleon'la Josephine arasındaki yaş farkı, hayat hikâyelerinin ve ilişkilerinin gelişiminde önemli bir rol oynuyor. Nasıl mı? Gelin ayrıntılara yakından bakalım…
İKİ ÇOCUK ANNESİ DUL BİR KADINDI
Tam adı Marie-Josephe-Rose de Beauharnais olan Josephine, iki çocuk annesi dul bir kadındı. Kocası Fransız İhtilali sırasında giyotinle idam edilmişti. Kendi ailesinin de Martinik'te şeker çiftlikleri vardı. Ancak Josephine'in ne ailesinin servetine ne de kocasının bıraktığı mirasa erişimi vardı.
Bu sırada Josephine, 30'lu yaşlarındaydı. Yani o yılların standartlarına göre artık genç değildi. Ancak Paris sosyetesinin bir parçası olmak için elinden geleni yapıyor, dönemin önde gelenleriyle arkadaşlıklar kurup tutunmaya çalışıyordu.
Korsikalı genç bir general olan Napoleon Bonaparte da bu dönemde yükselişteydi. Josephine'e âşık olan Napoleon, elinden geleni yapmış ve kadını birkaç ay içinde kendisiyle evlenmeye ikna etmeyi başarmıştı.
SEVGİ SÖZCÜKLERİNİN DOZU KAÇIYORDU
Çift evlendikten çok kısa bir süre sonra Mart 1796'da Napoleon, Devrim Ordusu'na komuta etmek üzere İtalya'ya gönderildi.
Burada geçirdiği süre boyunca Napoleon, Josephine'e pek çok tutkulu mektup yazdı.
Satır aralarında duygusal şantaj ifadeleriyle dolu olan bu mektuplardaki aşk sözleri zaman zaman tehditkâr düzeylere ulaşabiliyordu.
Örneğin bir mektupta, "Bana asla yazmıyorsun; kocan umurunda bile değil" ifadelerini kullanan Napoleon, bir başka mektupta, "Senden hiç haber alamıyorum. Beni artık sevmediğine eminim" diyordu.
Bir diğer mektupta ise, "Her gün senin kabahatlerini sayıyorum. Seni daha fazla sevmemek için öfkeyle kendimi kırbaçlıyorum. Heyhat, seni daha fazla sevmiyor muyum?" cümleleri dikkat çekiyordu.
EVLİLİKLERİ ZAMANLA ŞEKİL DEĞİŞTİRDİ
Josephine nihayet İtalya'ya gidip Napoleon'la buluştu. Bu noktada Napoleon ilk zamanlardaki kadar âşık olmasa da kontrolcü tavrını sürdürüyordu. Karısının her adımını takip ediyor, özel yazışmalarını açıp okuyordu.
Napoleon, Josephine'in bağlantılarının ne kadar faydalı olabileceğini görmüş ve birbirlerine karşı aynı duyguları hissetmediklerini kabul etmişti. 1797 itibarıyla yazdığı mektupların tonu epey değişmiş, 1800 yılına gelindiğinde ise epey soğuk bir dil kullanmaya başlamıştı. Artık mektuplarında aşkından çok günlük meselelerden bahsediyor, metinleri "bin dokunaklı şey" gibi basmakalıp ifadelerle noktalıyordu.
İlişkilerindeki sorunlar ne kadar büyük olursa olsun, Josephine bir savaş kahramanının eşiydi. Bu sayede elde ettiği gücü kendi çıkarları için kullanıyor, bu sayede Napoleon'un hayatının geri kalanı üzerinde kurduğu tahakküme direnmeye çalışıyordu.
MISIR SEFERİ SIRASINDA SKANDAL PATLAK VERDİ
Napoleon ve Josephine'in güçlerini birleştirdiklerinde nasıl bir etkiye sahip olabileceklerini görmek güç değildi. Bu nedenle başta Napoleon'un ailesi olmak üzere bazı çevreler, Josephine'in itibarını karalamak için çeşitli söylentiler ortaya attı.
Josephine'in sevgilisi Hippolyte Charles'a gönderdiği mektuplarda anlattıkları, ne kadar hassas bir durumda olduğunu gözler önüne seriyordu.
Napoleon'a, Mısır seferi sırasında, karısının kendisini aldattığı yönünde bazı kanıtlar sunulmuştu. Napoleon, erkek kardeşine bu konudan bahseden bir mektup yazmıştı. İngilizlerin eline geçen ve gazetelere yansıyan bu mektupta yazanlar, kısa süre içinde Fransa'da da duyuldu.
Karısının ilişkisine başta çok sinirlenen Napoleon, Paris'e döndükten sonra Josephine'i affetti. Bunun karşılında Josephine de 1799 darbesinin ardından Napoleon'un siyasi gücü ele geçirmesini sağlayan siyasi manevralara destek verdi.
JOSEPHINE, NAPOLEON'UN PEŞİNDEN AYRILMIYORDU
Napoleon'un yumuşak diplomasi gücüne ihtiyacı vardı. Josephine'in aristokrat kökenli olması, ihtilal sonrası yıllara hâkim olan bölünmelerin aşılmasında etkili oldu.
Yeni bir Fransa yaratmakta olan Napoleon'un yardımcısı olmanın kendisine sağladığı üstünlük, Josephine'e büyük keyif veriyordu. 1796'daki İtalya seferinde kocasına eşlik etmekten kaçınan Josephine, zamanla Napoleon'la birlikte her yere gitmeye başladı. Amacı, kocasının ilgisinin genç kadınlara kaymasını önlemekti.
1807'ye gelindiğinde Josephine'in korktuğu başına geldi. Tek başına Polonya'ya giden Napoleon, burada Maria Walewska isimli soylu bir kadınla uzun bir ilişki yaşadı. Mektuplarına bakılırsa Josephine'den de vazgeçmiş değildi ancak çiftin boşanma ihtimali artıyordu.
NAPOLEON'UN BİR VARİSE İHTİYACI VARDI
Napoleon'un 1804'te kurduğu yapıda, imparatorluk babadan evladına geçiyordu. Ama Napoleon'un ölümünden sonra yerini alabilecek bir varisi yoktu. Bu nedenle ailesi, Napoleon'un bir çocuk sahibi olmasını istiyordu. Ancak Josephine, kocasına bir çocuk verebilecek durumda değildi.
Josephine'in hizmetçilerinden biri olan Matmazel Avrillion, anılarında boşanma öncesi dönemde çiftin aralarındaki mesafenin günden güne arttığını yazıyordu. Ancak yine de boşanma 1809'da kesinleştiğinde Josephine harap olmuştu.
Çiftin boşanması kamuoyuna "ulusun ihtiyaçları uğruna yapılmış bir fedakârlık" olarak yansıtıldı. Bununla birlikte Napoleon, Habsburg Arşidüşesi Marie-Louise'le evlenene kadar Josephine'i ziyaret etmeyi ve eski eşine mektuplar yazmayı sürdürdü.
SON GÖRÜŞMELERİ 1812’DE OLDU
1811'de Napoleon'un oğlu dünyaya geldiğinde ilk kutlayanlardan biri olan Josephine, mesajında eski eşinin mutluluğunu daima paylaşacağını çünkü ikisinin kaderlerinin bir yazıldığını belirtiyordu.
O yıllarda Josephine, Paris'in hemen dışındaki sayfiyesi Malmaison Şatosu'nda kalıyordu. Napoleon, 1812'de Rusya seferine çıkmadan önce Josephine'i ziyaret etti.
Birbirlerini son görüşleri bu oldu çünkü Josephine 1814'te Napoleon cephedeyken hayatını kaybetti. Waterloo mağlubiyetinin ardından Napoleon da St. Helena Adası'na sürgüne gönderilmeden önce bir süre Malmaison'da yaşadı.
HİKÂYENİN BİR BOYUTUNU BİLMİYORUZ AMA…
Josephine'le Napoleon'un ilişkileriyle ilgili tüm gerçekleri bilmek mümkün değil çünkü kendisinden geriye çok az sayıda mektup kaldı. Bu da hikâyenin Josephine tarafını bilmemize engel oluyor.
Evlenmeden önce Napoleon'a aşık mıydı? Muhtemelen hayır. Zamanla kocasını sevdi mi? Muhtemelen evet.
Napoleon, Josephine'in hakkındaki söylentiler karşısında dik durmasını, yaşıyla ilgili baskılara direnmesini sağlamıştı. Üstelik Josephine'in çocukları Hortense ve Eugene'e de iyi bir baba olmuştu. Ancak nihayetinde ikisinin de birbirlerinden çok konumlarının sağladığı gücü sevdiklerini söylemek mümkün. İş birliği yapmanın faydalarını gördükleri ve bu sayede hızla zirveye çıktıkları da söylenebilir.
Nihayetinde Napoelon'un tahtını bırakacak bir varise ihtiyaç duyması hem rejimin hem de Josephine'le olan evliliğinin sonunu hazırladı. Ancak Napoleon'un St. Helena'ya gitmeden önce Malmaison'da vakit geçirmesi, Josephine'e verdiği önemin bir diğer göstergesiydi. Josephine de ölene dek Napoleon'a bağlılığını sürdürdü.
Sadık yaveri General Henri Gatien Bertrand'ın notlarına göre Napoleon, 1821'de ölmeden kısa süre önce rüyasında Josephine'i gördüğünü söylemişti. Bertrand, "Josephine'i gördüğünü ve onunla konuştuğunu söyledi. Kısa süre içinde yeniden buluşacaklarını umuyordu" ifadelerini kullandı.
BBC Future'ın "Napoleon and Josephine: Was their great love affair a myth?" başlıklı haberinden derlenmiştir.