Güncelleme Tarihi:
2011’de konan prömiyer yapma şartının kaldırılması üzerine Festival’e 57 uzun metrajlı film başvuruda bulundu. Alin Taşçıyan, Atalay Taşdiken, Serkan Çakarer ve Sevin Okyay’dan oluşan jüri tarafından yapılan ön eleme sonucu 12 film yarışmaya seçildi. Çağdaş Türkiye sinemasının çeşitliliğini yansıtan seçkide bulunan filmler, 14 dalda Altın Portakal’ın yanı sıra SİYAD, Film-Yön ve İzleyici ödülleri için de yarışacak. Bu filmlerden beş tanesi En İyi İlk Film Ödülü’nün de adayları.
Yarışma seçkisinde bu yıl ülkemizi uluslararası alanda büyük başarılarla temsil etmiş filmlerin Türkiye prömiyerleriyle ilk kez izleyici karşısına çıkacak olan, heyecan verici yeni yapımların dünya prömiyerleri yapılacak. Öte yandan ulusal yarışmalarda daha önce ödüller kazanmış iddialı yapımlar da Altın Portakal kazanma şansından mahrum edilmedi.
51. Antalya Altın Portakal Film Festivali Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’na katılmaya hak kazanan filmler şöyle sıralanıyor:
Balık / Derviş Zaim
Çekmeköy Underground / Ayşim Türkmen Keskin İlk Film, Dünya Prömiyeri
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku / Çiğdem Vitrinel Dünya Prömiyeri
Guruldayan Kalpler / Ömer Uğur Dünya Prömiyeri
İtirazım Var / Onur Ünlü
İyi Biri /Ayhan Sonyürek Dünya Prömiyeri
Klama Dayika Min – Annemin Şarkısı / Erol Mintaş İlk Film, Türkiye Prömiyeri
Kumun Tadı / Melisa Önel İlk Film
Kuzu / Kutluğ Ataman Türkiye Prömiyeri
Neden Tarkovski Olamıyorum / Murat Düzgünoğlu
Oflu Hoca’yı Aramak – O.H.A. / Osman Levent Soyarslan İlk Film, Dünya Prömiyeri
Sivas / Kaan Müjdeci İlk Film, Türkiye Prömiyeri
DERVİŞ ZAİM'İN 'BALIK' FİLMİ
Derviş Zaim’e 21. Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü kazandıran Balık, sinemamızın öncü yönetmeninin izleyiciye farklı okuma şöleni sunan, çok katmanlı sinemasının yeni bir örneği. Bülent İnal ile Sanem Çelik’in başrollerini paylaştığı film, kızının hastalığına şifa bulmak isteyen bir balıkçının çaresiz eylemleri üzerinden insan – doğa ilişkisini gerek güncel ve bilimsel gerek kadim ve mistik boyutlarıyla irdeliyor.
İstanbul üzerine belgeselleriyle tanınan Ayşim Türkmen Keskin’in Çekmeköy Underground adlı ilk uzun metraj kurmacası, kentsel ve toplumsal dönüşümün genç kuşak üzerindeki etkilerini ele alıyor. Filme adını veren Çekmeköy’de yaşayan ve hip-hop yapan bir grup gencin açmazlarını, bu müziğin ritmiyle biçimlenmiş bir müzik videosu estetiğiyle harmanlıyor.
Geriye Kalan adlı filmiyle En İyi Yönetmen dalında Altın Portakal kazanan Çiğdem Vitrinel’in ikinci uzun metraj kurmacası Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku, İlhami Algör’ün aynı adlı romanından serbest bir uyarlama. Kitapsız yazar Arif’i canlandıran Erdal Beşikçioğlu ile özgür ruhlu Müzeyyen’i canlandıran Sezin Akbaşoğulları arasındaki “derin tutku” kıvrak diyaloglarda ortaya çıkan mizahla izleyiciye geçiyor.
Deneyimli yönetmen Ömer Uğur sanatın farklı sınıflar tarafından algılanma biçimleri gibi karmaşık bir meseleyi, bir komedi çerçevesinde bütün izleyici kesimlerine hitap edecek hale getiriyor. Guruldayan Kalpler, bir heykeltraşın (Devin Özgün Çınar) atölyesinde işe başlayan vasıfsız işçinin (Necip Memili) hayatındaki değişimi ve sanatın dönüştürücü etkisini neşeli bir macera eşliğinde anlatıyor.
ONUR ÜNLÜ DE 'İTİRAZIM VAR' İLE KATILIYOR
Son dönem Türkiye sinemasının önde gelen temsilcilerinden Onur Ünlü, İstanbul Film Festivali’nde kendisine En İyi Yönetmen Ödülü, başrol oyuncusu Serkan Keskin’e imam – dedektif rolüyle En İyi Erkek Oyuncu Ödülü kazandıran İtirazım Var ile Altın Portakal’a da aday. Yönetmenin absürd mizahıyla bezeli bu hareketli komedi, ahlaki yozlaşma ve kutuplaşmayı, atipik karakterinin dürüstlüğü ve cesaretiyle hicvediyor.
Çok sayıda televizyon dizisinin yanı sıra Unutulmayanlar adlı sinema filmine imza atan Ayhan Sonyürek’in ikinci uzun metraj kurmacası İyi Biri, Hatay’dan Mersin’e uzanan bir yol filmi. Bölgenin sıcak ikliminin mizahına yansıdığı, ancak insani değer erozyonu eleştirisinin de ihmal edilmediği filmde; son derece naif ve iyi niyetli kahramanının (Cengiz Bozkurt), yol boyu karşılaştığı kişilerle ilişkisi aracılığıyla bu coğrafyanın panoraması çiziliyor.
Yüksek nitelikli kısa filmleriyle tanınan Erol Mintaş, ilk uzun metrajlı kurmacası olan Klama Dayika Min / Annemin Şarkısı ile Saraybosna’nın Kalbi’ni kazandı. Mintaş, 47. Festival’de Berf adlı kısa filmiyle de Altın Portakal kazanmıştı. Annemin Şarkısı, köyünün, dilinin ve şarkılarının hasretiyle yanan; yeni taşındıkları toplu konut sitesinde mutsuz olan annesini memnun etmek için çırpınırken özel hayatını idare etmekte zorlanan öğretmenin öyküsünü anlatıyor.
Melisa Önel, ilk uzun metraj filmi Kumun Tadı’nın dünya prömiyerini bu yıl Berlin Film Festivali Forum bölümünde yaptı. Mültecileri yurt dışına kaçıran bir şebeke için çalışan sıra dışı kahramanının (Timuçin Esen) patronları ve bulunduğu kıyı kasabasındaki bir Fransız araştırmacıyla ilişkilerine odaklanan Kumun Tadı, doğa olaylarını ustalıkla kullanan, yoğun biçimde atmosferik bir film. Önel, 46. Festival’de Ben ve Nuri Bala ile En İyi Belgesel dalında Altın Portakal kazandıktan sonra yeniden Antalya’da yarışıyor.
KUTLUĞ ATAMAN'IN 'KUZU'SU FESTİVALDE
Kutluğ Ataman, Kuzu’nun dünya prömiyerini bu yıl Berlin Film Festivali’nde yaptıktan sonra Saraybosna ve Busan misali önemli film festivallerini dolaşıyor. Yönetmenin sanatçı kimliğini her planında hissettirdiği Kuzu, mitolojiden sosyolojiye birçok kaynaktan beslenen, zengin ve eleştirel bir altmetne sahip olmakla birlikte, izleyiciyi eğlendirme işlevini de yerine getirmek gibi zor bir hedefe isabet ediyor. Kuzu’nun yıldızları ise Erzincan’dan iki çocuk oyuncu, Mert Taştan ve Sıla Cantürk.
Murat Düzgünoğlu, ikinci uzun metraj filmi Neden Tarkovski Olamıyorum ile 21. Adana Altın Koza Film Festivali’nde Yılmaz Güney Ödülü’nü kazandı. Sinemasına hayran olduğu büyük usta Andrey Tarkovski’ye özenen ama kısıtlı olanaklarla günümüz Türkiyesinin popüler yapımlarında çalışmak zorunda olan bir yönetmenin iç dünyasını ve sinema ortamındaki çelişkileri ince bir mizahla ele alan filmde başrolü Tansu Biçer üstleniyor.
Osman Levent Soyarslan, ilk uzun metraj filmi Oflu Hoca’yı Aramak – O.H.A. ile sinemamızda örneğine rastlanmayan bir ‘mockumentary’ye imza atıyor. Bir belgeselmiş gibi yapan absürd komedi diye tanımlayabileceğimiz O.H.A., Karadeniz yöresinin fenomenlerini, ünlü bir müteahhidin sponsorluğunda araştıran bir ekibin macerası aracılığıyla günümüz Türkiyesini otoritelerinden eylemcilerine dek bütün yönleriyle hicvediyor.
Kaan Müjdeci’nin ataerkil toplumda şiddetin kökenlerini irdeleyen filmi Sivas, geçen ay Venedik Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü kazandı. Sivas, ilk aşkını ve büyüme sancılarını yaşayan küçük bir çocuğun, terk edilmiş Kangal cinsi dövüş köpeğini sahiplenmesi ve onun şampiyonluklarıyla ailesinin itibar kazanması sürecini anlatıyor. Bu süreç erkekler arasında sınıf ve iktidar ilişkilerinin nasıl belirlendiğinin de bir göstergesi haline geliyor.