Güncelleme Tarihi:
Melek Zeynep Bulut, Londra Tasarım Bienali’nin ardından Açık Yapıt eseri ile 16-24 Eylül’de Londra Tasarım Festivali’nde Türkiye’yi temsil edecek. Başarılı sanatçı bu kez Victoria & Albert Museum, Chanel, Mini Cooper gibi dünya devleri ile ‘Açık Yapıt’ı sergileyerek dünya sahnesine çıkacak. 47 ülke ve çeşitli üniversiteler arasından seçilerek Public Award’ı kazanan eser, bir formun ötesine geçerek, bazı temsillerin yerinden oynamasını simgeliyor ve tanımların anlamını yitirdiği, sınırların bulanıklaştığı günümüzde teatral bir anıt olarak sembolleşiyor. Festival kapsamında Londra'nın ikonik noktalarından Thames Nehri üzerinde, tarihi Tate Modern Müzesi ve ikonik London Eye hizasında sergilenecek ‘Açık Yapıt’, sergi süresince çeşitli paralel etkinlikler de izleyiciyle buluşacak. Eser ayrıca, Ekim ayında Türkiye’de sürpriz bir sergiyle izleyiciyle buluşacak.
“DÜNYA MARKALARI VE ONLARIN TASARIMCILARIYLA AYNI SAHNEYİ PAYLAŞACAĞIZ”
Açık Yapıt eserinin altında çok uzun yıllara dayanan bir çalışma disiplini olduğunu söyleyen ve DHA’ya özel açıklamalarda bulunan sanatçı Melek Zeynep Bulut, “Eser, bienal için üretildi. Açık Yapıt’ta eşik dediğimiz metaforlar, dünyanın geçtiği yeni aralığı temsil ediyor ve eser üzerinden bununla ilgili yorum yapıyoruz. Burada ne bir mekan ne bir ses ne de bir heykel gibi davranarak ve bir yandan da hepsi de olarak bir beden arıyor. Maddenin geldiği noktaya nazik bir eleştiri yapıyor. Londra Bienali’nin konusu bu anlamda eserle örtüştüğü için davet üzerine burada sergiledik. Londra’da çok merkezi ve güzel bir yerde sergilendi. Ziyaretçi kitlesi de oldukça güçlüydü. İlk günden itibaren tekrar orada sergileneceğini düşünüyorduk. Çünkü talep vardı. Ödül aldıktan hemen sonra Londra Tasarım Festivali’nden bir davet aldık. Festival bienale kıyasla daha geniş kapsamlı bir organizasyon. Bienal daha çok kültür sanat alıcısına hitap ediyor ama festivalin dünya tasarımını kutlayan bir misyonu var. Londra Tasarım Festivali’nde büyük dünya markaları ve onların tasarımcıları yer alıyor. Bu anlamda orada olmaktan büyük gurur duyduk. Ödüllü bir iş olarak onlarla aynı sahneyi paylaşacağız. Şehrin tam merkezinde Tate Modern ve London Eye arasında güzel bir aksta sergilenecek. Yine büyük bir ziyaretçi kitlesiyle buluşmayı hedefliyoruz. Eserin neredeyse üç ay olmadan ikinci uluslararası sergisi. Fiziksel olarak da hayata geçirilmesi güç bir iş; çok kısıtlı sürede kurulan ve tonlarca ağırlığı olan detaylı bir işten söz ediyoruz. Arkada çok iyi bir organizasyon gerektiriyor” ifadelerini kullandı.
EKİM AYINDA TÜRKİYE’DE SÜRPRİZ SERGİ
Türkiye’yi İngiltere’de temsil etmekten dolayı büyük bir gurur yaşadığını sözlerine ekleyen Bulut, “Eserin misyonu bu anlamda çok kuvvetli. Sergi boyunca Türkiye’yi anlatan başka etkinlikler de gerçekleştirdik. Türk felsefesini, Türkiye’nin derin anlatılarını eser ile birleştirdik. Eserimiz Londra’da 16-24 Eylül tarihleri arasında sergilenecek. Hemen ardından Ekim ayında Türkiye’ye getiriyoruz. Türkiye’de sürpriz bir sergimiz olacak” açıklamasında bulundu.
YAPIT, TANIMLARIN DEĞİŞMESİNİ TEMSİL EDİYOR
Eserin duygusunu tek bir kalıba sığdırmanın mümkün olmadığını sözlerine ekleyen Bulut, “Milyarlarca insanın duygusunu yönetemeyiz. Ancak insanları ortak bir kanalda tutup bağlayan bir ruhsal aralık var. Bir eser bunu yapabilir mi, bu ancak bir soru işareti olur. Ancak insanların zihninde bazı ortak kadim figürler var. Açık Yapıt’ta da biz sanatçıyı geriye çektik ve kadim olanın formuyla oynadık, orada bir değişkenlik yarattık. Dolayısıyla insanlar ilk gördüklerinde aşina oldukları anıtsal bir formla karşılaşıyorlar. İlk etapta katı bir anıtla karşı karşıya geliyorsunuz. Biraz yaklaştığınızda eserin hareketlerine şahit oluyorsunuz. Daha da çok yaklaştığınızda seslendirildiğini ve tavrının çok dışında bir soru işareti gibi davrandığını görüyorsunuz. Dolayısıyla bu eser tanımların değişmesini ve yeni bir dünyayı temsil ediyor ve kolektif bir bilinçle konuşuyor” ifadelerini kullandı.
EŞİK METAFORU DEĞİŞMEYEN KADİM SORULARI DÖNÜŞTÜRÜYOR
Çalışmalarının daha çok varoluşsal olduğunu dile getiren Melek Zeynep Bulut, “Fikirler, dengeler ve birçok şey değişir ve dünya değişmek üzerine kuruludur. Benim ilgilendiğim şeyler ise hiç değişmeyenler. İnsanlık var olduğundan beri değişmeyen kadim bir varoluş meselesi vardır. Her devirde yaşayan insanın sorduğu sorular vardır ve bu sorularla ilgileniyorum. Dolayısıyla Açık Yapıt, varoluşsal dinamiklerin altında yön buluyor. Eserdeki eşik metaforu ise bu soruların dönüşmesiyle ilgili. Doğru soruları ve neyi sorduğumuzla ilgili daha varoluşsal bir zeminde diyebiliriz” diye konuştu.
“ESER KENDİ YOLCULUĞUNU KENDİ ÇİZDİ”
Melek Zeynep Bulut, eserin nerede olmak istediğine kendisinin karar verdiğini söylüyor ve ekliyor:
“Sanatçı nefsini ve egosunu eserden çekmemiz gerekiyor. Çünkü bir şey ürettikten sonra artık o da var. Bir fikir olarak gerçekliği var. Orada diri kalan da fikirdir. Eseri ilk oluşturduğumuz günden itibaren bir suyun üzerinde hayal ediyorum. Ama bu neresi bilmiyorum. Şimdiye kadar eser kendi yolculuğunu kendi çizdi, ben de ona hep eşlik ediyorum.”
“BİR SANATÇI İÇİN EN ZOR ŞEY YAPTIĞI İŞİ ANLATMAK”
Üretimiyle gelecek nesillere örnek olmayı ve onlara yeni alanlar açmayı hedeflediğini söyleyen Bulut, “Eserlerimizi, yaptığımız işleri anlatıyoruz çünkü bizden sonra gelecek nesillerin de kültüre, sanata, spora aşina olmasını istiyoruz. Güzel şeyler üretelim ve örnek olalım istiyoruz. Bir yandan da bir sanatçı için en zor şey yaptığı işi anlatmak. Çünkü o kadar soyut bir zemin ki orası bunu anlatmak çok zor. Ben tarihe küçük şık notlar bırakmak istiyorum çünkü buradan birisi bir şey veya bir cümle alabilir. Bu da başka bir şeyin önünü açarak yeni bir şeyin üretilmesine ve yeni alanların açılmasına vesile olabilir” diye konuştu.
KİNETİK HEYKELLERİ SOSYOLOJİ, PSİKOLOJİ VE FİZİKLE HARMANLADIM
Disiplinler arası çalıştığını ve her şeyin bir bütün olarak birbiriyle bağlantılı olduğunu ifade eden Bulut, “Ne tasarımı ne fiziği ne psikolojiyi ne matematiği birbirinden ayıramayız. Her şey tek bir kimyayla ilerler. Ben de şimdiye kadarki deneyimlerim doğrultusunda yaptığım kinetik heykelleri sosyoloji, psikoloji ve fizikle harmanlandım” dedi.
“BİR UÇAK SADECE BİZİM ESERİMİZİ TAŞIDI”
Eserin teknik boyutuna da vurgu yapan sanatçı Melek Zeynep Bulut, “Sergiyi yapacağımız alan tarihi bir alan olduğu için sıcak işlem yasak. Dolayısıyla Açık Yapıt eserini parçalara ayıramayız. Bir lego gibi taşımamız gerekiyor. Açık Yapıt, sanatsal boyutunun yanı sıra çok iyi de bir mühendislik eseri. Bu anlamda çok güçlü bir ekiple çalıştık. Eser bir lego gibi yüzlerce parçadan oluşuyor ve yerinde birleştiriliyor. Bunun bir metodolojisi var. Bir uçak sadece bizim eserimizi taşıdı. Projelerin hayata geçmesi için bunları da düşünmek ve konuşmak gerekiyor. Bir gün gümrükçü oluyoruz, bir gün sanayide çalışıyoruz. Projeler böyle böyle hayata geçiyor” dedi.
Bu yıl 20. edisyonunu kutlayacak olan Londra Tasarım Festivali, Londra dünya tasarım başkenti resmi misyonunun da ev sahibi. Festival, dünyanın önde gelen tasarım etkinliklerinden biri olarak birbirinden yaratıcı uluslararası tasarımcıları bir araya getiriyor. Tasarım endüstrisinin büyümesinde kilit bir rol oynayan festival daha önce de Zaha Hadid, Vivienne Westwood, David Adjaye, Thomas Heatherwick gibi önemli isimleri ağırlamış ve eserlerini sahnelemişti. Ana sponsoru HalkBank olan ‘Açık Yapıt’ Türk Hava Yolları taşıma sponsorluğu ve Kültür ve Turizm Bakanlığı resmi desteği ile festivalde yerini alacak.
MELEK ZEYNEP BULUT HAKKINDA
Melek Zeynep Bulut’un çalışmaları mimarlık, heykel, psikoloji ve davranış bilimlerinin bir sentezinden oluşuyor. Yapıtlarında soyut ve somut deneyimler heykel-mekân - mekân-içgüdüsel deneyim analizleri ile işleniyor. Sanatçı, yapıtlarını kamusal alana bir temas nesnesi olarak yerleştiriyor ve sahneler yaratıyor. Görsel algıyı fiziksel ve ruhsal boyutta sorgulatan bu deneyim yeni dünya, insan ve toplum için de ‘yeni iletişim’e dönüşüyor.
1989 İstanbul Beyoğlu doğumlu sanatçı, resim ve heykel temelli eğitiminin ardından mimarlık ve tasarım alanında lisans ve yüksek lisans eğitimlerini tamamladı. Bulut, halen hem İstanbul hem de Paris'te multidisipliner bir stüdyo olarak üretimlerini sürdürüyor.