#DiziYazısı - Rock 'n' Roll öldü ya da ölmedi... İşte bütün mesele bu...

Popüler kültür sevenler için bu tür büyük ödül törenlerinin tamamı takip edilesi işler olsa da Oscar'ların gözümüzdeki ve gönlümüzdeki yeri bambaşka. Kırmızı halıdaki "Who are you wearing tonite?" ("Elbiseni hangi tasarımcıdan aldın?" diyor kendileri...) sorularından favori listelerine, bahislere kadar tam bir eğlence paketi Oscar'lar.

Son yıllarda bu muhabbetlere eklenen bir madde daha var: Leonardo DiCaprio bari bu yıl Oscar alabilecek mi? Bu konu o kadar çok konuşuldu, o kadar çok şakaya malzeme oldu ki artık komik olmayı bırakın, dramatik bile değil. Tırıs tırıs sıradanlığa doğru yaklaşıyor.

Bu arada, laf aramızda, bence almasın zaten, gerek yok. Yani "Almasın" demiyorum, çok istiyorsa alsın tabii, ama gerek yok. Zira bir arkadaşımın da dediği gibi, "Adam Oscar alacağım diye Marlon Brando gibi filmografi yaptı". Dolayısıyla ödül almadan böyle film yapmaya devam edebilir, bizim için hiç sakıncası yok. Özellikle son yıllardaki ekürisi Martin Scorsese'yle yaparsa daha da güzel. (Bkz: Pek muteber yönetmen-oyuncu çiftleri)

GÖRMEYEN KALDI MI?
Scorsese demişken, 'Vinyl'ı gördünüz mü?

"Gördünüz mü" demem de lafın gelişi. Zira neredeyse bir senedir inanılmaz büyük bir pazarlama bütçesiyle duyuruldukça duyurulan, "Yapımcıları Mick Jagger, Martin Scorsese ve Terence Winter'mış. Başrolünde de Boardwalk Empire'daki oğlanla House M.D.'deki kız varmış yaa..." diye gazlanan, "Ha geldi, ha gelecek... 5 ay kaldı, 3 ay kaldı..." diye beklenti üstüne beklenti yaratılan bir diziyi, böyle yapımlara en ilgisiz bünyelerin bile bir şekilde fark etmiş olacağına inanıyorum.

 

Vinyl on HBO (@vinyl) tarafından paylaşılan bir video (4 Ağu 2015, 12:00 PDT)

Örneğin bu Instagram videosu ta 28 hafta önce paylaşılmış, düşünün!

Neyse... Yine de büyüklerimizden öğrendiğimiz "Haberi en cahil okura hitaben yazıyormuşsun gibi yazacaksın" düsturundan hareketle bir özet geçeyim: Yaklaşık 2 saatlik pilot bölüm, 14 Şubat Pazar gecesi, ikinci bölüm ise dün gece yayınlandı. Dizide olaylar 1970'li yıllarda New York'ta geçiyor. Richie Finestra isimli müzik yapımcısı abimiz, o dönemin hareketli, hatta karmaşık piyasası içinden sıyrılıp öne çıkmaya çalışıyor. Rock müziğin gerçek efsaneleri Led Zeppelin, New York Dolls gibi gruplar, Ahmet Ertegün gibi memleketimizin medar-ı iftiharı bazı isimler (daha doğrusu bunların abartılı kurgu versiyonları) ortamlarda arz-ı endam ediyor. Tahmin edebileceğiniz üzere ciddi miktarda para ve entrika dönüyor ve yine tahmin edebileceğiniz üzere, gençlerin bazılarını aile ortamlarına hiç yakışmayacak hallerde de görebiliyoruz. (Cık cık cık!!!)

SPRINGSTEEN BEKLERKEN KANYE ÇIKMASI
Bir de bol bol müzik çalıyor. (Merak edenler Spotify'da 'Vinyl on HBO' diye bir arama yapıp haftalık güncellenen listeleri takip edebilir.) Abartmayayım ama ilk bölümde hiç değilse 20 farklı şarkı kullanılmıştı.

Dahası çalan müzik sadece rock da değil, R&B, caz, gospel... Bu da bizi yazının en başında sorduğumuz soruya götürüyor? İlk günden itibaren "Rock dünyasını anlatacak bir dizi" olarak lanse edilen 'Vinyl' gerçekten bu vaadini yerine getirebiliyor mu? Yoksa rock çoktan öldü de 'Vinyl' bize helvasını mı dağıtıyor? (Hafta sonu ABD basınında okuduğum yorumlardan birinde, bu durum "Bruce Springsteen konserine gidip sahnede Kanye West'i dinlemek zorunda kalmak" olarak pek veciz bir biçimde özetlenmişti, alıntı yapmadan duramadım.)

RICHIE Mİ KÖTÜ, YOKSA ÇEVRESİ Mİ?
Bu soruları böyle kendinden ziyadesiyle emin bir tavırla ortalara attığıma bakmayınız; cevabı henüz ben de bilmiyorum. Hatta diziyi beğendim mi beğenmedim mi, izlemeye devam eder miyim etmez miyim kesin kararlar vermek için de çok erken olduğunu düşünüyorum.

Lakin örneğin 'Mad Men'de Don Draper, 'Breaking Bad'de Walter White, hatta ve hatta 'The Sopranos'da Tony Soprano için hissettiğimiz ve karakterimizi ne kötülük yaparsa yapsın affetmemizi, hatta savunmamızı sağlayan, "Bu adam özünde pek güzel bir insan da çok zor günler geçirdi, mecburen kötü adam oldu" cümlesiyle özetlediğimiz anti-kahraman şefkatini henüz Richie Finestra için hissedebildiğimizi söyleyemeyeceğim. (Son dönemde bu tür "anlaşılamamış iyi insan" karakterlerinin neden hep erkekler üzerine kurulduğunu da bilahare konuşalım.)

ŞIKŞIKIŞIKIŞIKŞIKIŞIK AKLIM ÇOK KARIŞIK
Toparlıyorum sevgili okurlar: Fark ettiniz mi bilmem ama bu köşede bugüne kadar hep çok iyi bildiğim, en az bir-iki sezonunu izlediğim, hakkında net fikirlerim olan dizileri yazmıştım. O nedenle her seferinde yazının sonunu bir tavsiyeyle bağlamıştım. Bu kez durum biraz farklı. Benim için 'Vinyl' henüz ortada. Vaatlerini yerine getirebilirse hep birlikte keyifle izleriz. Olmazsa her şey kısmet hayatta. Bize dizi mi yok?