Güncelleme Tarihi:
Adını Türkçeye "bir katil yaratmak" olarak çevirebileceğimiz Making a Murderer'ın merkezinde bulunan Steven Avery, ABD'nin en kuzeyindeki soğuk ve karlı Wisconsin eyaletinin Manitowoc kasabasında yaşayan genç bir adam.
HER ŞEYİ DEĞİŞTİREN O SALDIRI
Avery ailesi böyle iyi kötü yaşarken 1985'te korkunç bir olay meydana geliyor. Manitowoc'un ileri gelenlerinden Penny Beernsten isimli kadın sahilde koşarken saldırıya uğruyor. Saldırgan, kadına tecavüz ediyor sonra da fena halde dövüp ormanlık arazide bırakıp gidiyor.
Tesadüf eseri oradan geçen birileri tarafından bulunan Beernsten muayeneden geçirildiğinde üzerinde saldırganın DNA'sı bulunuyor. Ancak o dönemde DNA test teknolojisi henüz yeterince gelişmediğinden soruşturma daha eski usul yöntemlerle hallediliyor. Kadının sorguda söyledikleri sonucu bir robot resim çiziliyor ve bu resimdeki adam Steven Avery'e aşırı benziyor. (Sonradan robot resmin şaibeli yollarla çizildiği, kadına sorgudan önce Avery'nin fotoğraflarının gösterildiği de iddia ediliyor.)
Steven tutuklanıyor. Yargı süreci boyunca sürekli masum olduğunu savunuyor. Saldırı sırasında başka yerde olduğuna dair kanıtlar gösteriyor ancak ne yapsa derdini anlatamıyor. Sonuç? Uzun yıllar süren bir hapis cezası...
'VE MUTLU SON!' DERKEN BİR ANDA...
Bu arada sürekli cezasına itiraz ediyor. En sonunda Wisconsin Üniversitesi bünyesindeki Masumiyet Projesi davayı üstleniyor. Yeni avukatlar, yeniden davalar derken, saldırı sonrası toplanan DNA'ların incelenmesiyle Steven'ın masumiyeti anlaşılıyor. (Hatta asıl saldırganın başka bir kasabada başka bir suçtan hapse atıldığını ve bu konuda Manitowoc'a bilgi verilmesine rağmen yetkililerin hiçbir şey yapmadığını da daha sonra öğreniyoruz.)
18 yıldan sonra serbest kalan Steven Avery bir sembole dönüşüyor. Haksız yere hapis yattığı için Manitowoc şerifine ve bölge savcısına karşı dava açıyor. Alacağı tazminat 100, 200 derken bir anda 36 milyon dolara yükseliyor. Anlayacağınız hayat onun için çok güzel!
TERESA HALBACH NEREDE?
31 Ekim 2005 günü ise her şey bir anda yeniden altüst oluyor. O gün bir yandan Wisconsin eyalet parlamentosu yanlış yargılama vakalarına karşı 'Avery Yasası'nı kabul ederken, bir yandan da Teresa Halbach isimli 25 yaşında bir fotoğrafçı kadın bir kamyonetin fotoğrafını çekmek üzere Avery ailesinin evine geliyor.
O günden sonra kadından bir daha haber alınamıyor. Birkaç gün içinde soruşturma, arama derken kadını en son sağ gören kişi olduğu gerekçesiyle Steven Avery, cinayet şüphesiyle gözaltına alınıyor ve tutuklanıyor.
Daha sonra 16 yaşındaki yeğeni Brendan Dassey olaya dahil oluyor. Polisler, zihinsel engelli bir genç olan Brendan'ın, sorgusunda kendilerine dayısıyla birlikte Teresa'ya tecavüz ettiklerini, sonra da genç kadını öldürüp cesedini yaktıklarını çeşitli kanlı detaylarla anlattığını duyuruyor. Brendan da tutuklanıyor. Ardından yıllar süren davalar...
JÜRİNİN KARARI: ÖMÜR BOYU HAPİS
Steven Avery'nin ve avukatlarının savunması hep aynı: Steven masum, polis onu suçlu göstermeye çalışıyor, kanıtlar evine, bahçesine polis tarafından yerleştirildi, soruşturma layıkıyla yerine getirilmedi, başka hiçbir şüpheli soruşturulmadı. (Bu arada tazminat filan da güme gidiyor. Steven, avukat masraflarını karşılayabilmek için 450 bin dolara anlaşmak zorunda kalıyor.)
2007'de jüri Steven'ı şartlı tahliyesiz ömür boyu hapse, Brendan'ı ise en erken 2048'de tahliye olabilme koşuluyla müebbete mahkum ediyor.
Duruşmalar boyunca gazetecilerin resmen mahkemenin kapısında yatmasıyla da davanın her aşaması hem yerel hem ulusal medyada uzun uzun yer alıyor.
PEKİ NEDEN BU KADAR BÜYÜK OLAY OLDU?
Kişi başına düşen toplumsal hafızanın, Türkiye'de yaşanan olaylar için bile ortalama 3 yıl olduğu ülkemizde kimsenin ABD'nin taşrasında yaşanan böyle bir olayı hatırlaması beklenemez elbette. Ancak Making a Murderer ABD'de de bu kadar patlayınca farkı ne diye sormadan edemiyoruz.
Farkı şu: İzlemeye nasıl bir ruh haliyle başlarsanız başlayın, belgeselde 10'ncu bölümün sonunda Steven Avery'e ve Brendan Dassey'e haksızlık yapıldığına inanmak için gereken her şey var.
Çıkar çatışması nedeniyle soruşturmadan uzak durması gereken herkes bir şekilde olaya parmağını sokuyor. Kayıtlar doğru düzgün tutulmamış, laboratuvar sonuçları hatalı, olay yerinde Teresa'nın kanının bir damlası bile bulunamazken arabası ve anahtarı çok göz önü yerlerde bir anda ortaya çıkıveriyor. Dahası Brendan'ın sorgu kayıtlarında ifadesinin zorla alındığı, söylemek istemediği şeylerin zorla söyletildiği izlenimine kapılmamak imkansız.
Savcılığın medyayı kullanarak kamuoyunu ve jüriyi yönlendirmesi, erdem timsali başsavcının bazı kadınlara gönderdiği uygunsuz mesajların bir skandalla ortaya çıkması, jürinin Steven'ı cinayetten suçlu bulup cesedi ortadan kaldırma suçlamasından beraat ettirmesi gibi detaylar da belgeselin genel duygusunu destekliyor.
YÜZ BİNLER OBAMA'YA DİLEKÇE YAZDI
Bu duygu o kadar kuvvetli ki, belgeseli izleyen yüz binlerce insan Steven Avery ve Brendan Dassey'nin serbest bırakılması için kampanyalar başlattı. ABD Başkanı Barack Obama'yı muhatap alan kampanyalarda şimdiye kadar Change.org'da yaklaşık 400 bin, Beyaz Saray'ın sitesinde ise 130 bin imza toplandı.
Change.org'daki kampanya
İmzacılar Başkan Obama'nın ilgisini çekmeyi başarsalar da bir sonuç elde edemediler. Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada başkanlık yetkilerinin eyalet düzeyindeki davaları kapsamadığı, Obama'nın böyle vakalar için bir af ilan etmesinin mümkün olmadığı belirtildi.
AF YOK
Steven ve Brendan'ı affetme yetkisine sahip makam Wisconsin Valisi gibi görünüyor. Ancak Vali Scott Walker da görev süresi boyunca kimseyi affetmeyeceğini, Avery'nin de buna dahil olduğunu daha önce açıklamıştı.
Öte yandan Başsavcı Ken Kratz'i mahkemenin hükmünün doğru olduğunu savunarak, yapımcıları bazı önemli noktaları bilinçli olarak dışarıda tutup seyirciyi yönlendirmekle suçladı. Yapımcılardan gelen yanıtta, "Biz savcılığın en önemli kanıtlarını dahil ettiğimizi düşünüyoruz" denirken, savunma avukatlarından Dean Strang de Kratz'in bahsettiği noktaların gidişatı etkilemeyeceğini söyledi.
TERESA GERİ GELMEYECEK
Sonuç?
Belki adalet tecelli etti ve genç bir kadını öldüren iki cani layıklarını buldu. Şu an yaşananlar da televizyonda her gördüğüne inanan bir grup insanın yersiz heyecanından başka bir şey değil. Ama belki de o genç kadının katilleri bugün hâlâ ellerini kollarını sallayarak ortalarda gezinirken, iki zavallı adam sırf yanlış kişileri kızdırdıkları için ömürlerini hapislerde çürütüyor.
Bunu söylemek mümkün değil ama söyleyebileceğimiz bir şey var: Katili kim olursa olsun, o genç kadın geri gelmeyecek.