Kesinlikle Tanrı Baba değiliz

Güncelleme Tarihi:

Kesinlikle Tanrı Baba değiliz
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 11, 2008 00:00

New York Times’ın bestseller listesinde haftalarca yer alan, amazon.com’da bir numaraya çıkan, Türkiye dahil 13 ülkede yayınlanan "Doktorlar Nasıl Düşünür?" adlı kitap, doktorlarla ilgili pek çok efsaneyi yıktı. Amerikalı yazar Dr. Jerome Groopman, sadece kendi 35 yıllık deneyimlerinden yola çıkmadı, meslektaşlarının hikayelerini de topladı kitapta. Doktorların neden hata yaptıklarını araştırdı. Yeni teknolojilerin doğru tanıyı nasıl engelleyebildiğini detaylı biçimde açıkladı. Türkiye’de Mikado Yayınları tarafından yayınlanan kitabın yazarı Groopman sorularımızı yanıtladı.

Kitabınızda meslektaşlarınızın deneyimlerinden de söz ediyorsunuz. Bunları size anlatmaları kolay oldu mu?

- Bu örnekleri toplamak üç yılımı aldı. Meslektaşlarıma neden ve neyi yazmak istediğimi anlattım. En kötü örnek olarak da kendi yanlışlarımı yazacağımı söyleyince bana rahat rahat anlattılar. Tabii hiç kimse bir doktorun hatasız olmasını bekleyemez. Tıp, özünde, belirsiz bir bilim. Her doktor tanı ve tedavide hata yapar. Ancak hatalar bir doktorun nasıl düşündüğünü veya nasıl daha doğru düşünebileceğini anlamakla azaltılabilir.

Mesleğinizin sırlarını da ortaya koymuşsunuz. Size kızdılar mı?

-
Kitabım meslektaşlarım tarafından çok iyi karşılandı. Hepimiz en iyiyi yapmayı isteriz ve kitabın açıkladığı gibi, tıbbi eğitimimizde olmayan düşünce engelleriyle karşılaşabileceğimizi de hepimiz biliriz.

SON BİRKAÇ YILDA GÖZLEMLE ÖĞRENMEYE DİRENÇ OLUŞTU

Son yıllarda çok sayıda tanı yöntemi geliştirildi. Tüm bu gelişmeler doktorun doğru tanı koyması ve doğru tedaviyi uygulamasında ne kadar etkili oluyor?

- Bizim nesle bir klinikçi olarak nasıl düşünülmesi gerektiği hiçbir zaman açık açık öğretilmedi. Tıbbı, gözlem yapma yöntemiyle öğrendik. Öğrenciler, kıdemli doktorları, ortaçağda çırakların ustalarını gözlemlediği gibi gözlemlerlerdi. Acemiler, büyüklerinin teşhis ve tedavi yöntemlerini doğaçlayarak geliştirirdi. Sorumlu doktor, kararlarının arkasındaki nedenleri nadiren açıklardı. Geçen birkaç yılda, gözlemle öğrenme yöntemine karşı ciddi bir direnç oluştu. Daha düzenli bir yapı oluşturmak için, tıp öğrencilerine ve asistanlara karar ağacı biçiminde önceden tespit edilmiş algoritmalar ve protokoller öğretiliyor. Ancak belirtiler zayıf olduğunda veya birçok belirti aynı anda bulunup akıl karıştırdığında veya test sonuçları istenildiği gibi çıkmadığında, tüm o algoritmalar tepetaklak olur. Bu da, doktorların bağımsız ve yaratıcı düşünmesini engelleyebilir, doktorun düşünme yeteneğini kısıtlayabilir. Bu düşünme sürecinde hasta-doktor ilişkisi ve bilgi paylaşımı çok önemlidir.

KLİNİK ÇALIŞMANIN TEMELİ HASTAYLA KONUŞMAYA DAYANIYOR

Teknolojik değişimlerden sonra doktorun hastaya bakışında değişiklik oldu mu?

-
Teknoloji bazen bizimle hasta arasına girer ve hasta için en uygun çözümü bulmamızı sağlayacak sohbetin azalmasına yol açabilir. Modern tıp, MR ve kesin sonuçlu DNA analizleri gibi bir dizi baş döndürücü teknolojiyle desteklense de klinik çalışmanın temeli hálá hastayla konuşmaya dayanıyor.

Kitabınızı okurken, aslında doktorun, bilerek veya bilmeyerek hata yapmasının ne kadar kolay olduğunu gördüm. Korktum, doktorlara güvenim sarsıldı... Doktorların hata yapması bu kadar kolay mı gerçekten?

-
Kesinlikle hayır! Bir doktor, şikáyetlerini anlatan bir hastanın sözünü yaklaşık olarak her on sekiz saniyede bir keser. Doktorların birçoğu bu kısa süre içinde, olası teşhis ve tedavi için kararlarını verir. Şunu unutmamamız gerekir ki doktorların verdiği ilk kararların yüzde 80-85’i doğru çıkar. Doktor ve hasta arasındaki güvenin sağlanması da iyi iletişimden geçer.

Bunun için doktor hastasına en az ne kadar zaman ayırmalı?

- Hastanın ne sorunu olduğunu anlayıp karar verene kadar. Genelde bu birkaç ziyaret sürer. Hangi testin yapılması gerektiğine karar verilmesi ve bunun sonucunda yapılacak testler ve sonuçlarının analizi şeklinde sonuçlanır.

Doktorun, sigara içeni tedavi etmeme ya da riskli, komplike vakaları ameliyat etmeme gibi hasta seçme hakkı var mı sizce?

- Her doktor kendi sınırlarını koyabilir. Bunun için genel kurallar konmasını doğru buluyorum.

Doktorların doğru karar almasını zorlaştıran başlıca faktörler nedir?

- Zaman baskısı herhalde en kötü etken. Acele içinde çok iyi düşünmek zordur. Akıl bu zamanlarda yanlış sonuçlara yol açacak yanlış yollara gidebilir.

ALKOLİKLERE, AKIL HASTALARINA ÖNYARGILI DAVRANMA EĞİLİMİ VAR

Doktorların önyargılı davranmasının da hatalı karara yol açtığını yazıyorsunuz. Hangi önyargılar hakim?

-
İnsanları klişeler içinde algılama eğilimimiz var. Alkoliklere, menopozdaki kadınlara ve akıl hastalarına yönelik bu önyargıları ele almaya çalışıyorum. Bu tür önyargılara karşı çok dikkatli olmalıyız ve bu sayede insanları kalıplara sokarak algılama hatasına düşmeyiz.

Türkiye’de doktorlar, "hastalık yok, hasta var" der. Sizce de böyle mi?

- Evet, bu söze katılıyorum. Kesinlikle hastalık üzerine değil, kişi üzerinde düşünmeliyiz. Çünkü vakanın seyri kişiden kişiye değişir. Genel doğrular yerine bireysel farkları iyi dinlemek gerekir.

Bir yanda ilaç sanayi, diğer yanda tıp teknolojisi, pazarlama stratejileri... Bunlar doktorların üzerinde ne kadar etkili?

-
Günümüzde tıp, paradan ayrılmış değil. İlaç firmaları tarafından yapılan yoğun reklamlar, bilinçli veya bilinçaltı alınan kararları ne kadar etkilemektedir? İnanıyorum ki pek az doktor kendisini para için satar, ancak, hepimiz ilaç endüstrisinin düşüncelerimizi yönlendirmek için ortaya koyduğu algılanamayan veya çok az algılanabilen çabalardan etkilenmişizdir. Bu sanayi çok önemlidir. O olmadan, yeni tedavi yöntemlerinin gelişimi durur, ilerleme yavaşlar. Pazarlama ABD’de özellikle çok kuvvetli. Çoğu pazarlama aktivitesi hastalara yönelik yapıldığından, hastalar doktorları ürünü tavsiye etmeleri için doktorlardan talepte bulunurlar. Biz hastaları pazarlama aktivitelerinden bağımsız olarak düşünme ve doktorların onlar için en iyiyi yaptığı konusunda biliçlendirmeliyiz. Hiçbir doktor "satıldı" yazısını kapısında görmek istemez.

DOKTOR DUYGU SAHİBİ OLMALI

Doktorlar uzun zaman bir Tanrı Baba gibi algılandı. Ama kimse hatasız değil. Çok iyi eğitim alsak da kesinlikle Tanrı değiliz. Hastaya ve yakınlarına doğru soruları sorarak geniş ve derin düşünme yeteneğimizi geliştirmeliyiz. Bir doktorun duygu sahibi olması ve aynı zamanda hastaya ilgi göstermesi önemli. Hastalarından hoşlanmayan doktorlar, bazen uygun gördükleri bir tanı ve tedavi yöntemi üzerine sabitlenir. Doktor, farkına varmadan yanlış tanıya psikolojik olarak bağlanır. Hastasına karşı duyduğu olumsuz hisler, bu sonucu bırakıp klinik resmi değişik bir çerçeveye oturtmasını engeller.

Bu kitabı neden yazdım

Kitabımın başında söz ettiğim Anne Doge ismindeki hasta 20 yaşından beri sürekli kilo kaybediyordu. 37 kiloya kadar düştü. Gittiği bütün doktorlar bulimiya ve anoreksiya nervozu olduğunu düşündü. Hiçbir doktor hastanın klinik portresini farklı bir açıdan bakarak çizmedi. Ta ki son gittiği doktor Dr. Myron Falchuk soru sormaya, dinlemeye ve sonra da Anne’in durumunu yeniden düşünmeye başlayana kadar. Maalesef 15 yıl boyunca Anne’in hastalığının kilit noktası atlanmıştı. Öğrencilerin ve asistanların sadece algoritma ve kanıta dayalı tedavi yöntemlerine bel bağlamasından rahatsız olup farklı bakış açısını onlara nasıl göstereceğimi bilememekten dolayı kendime basit bir soru sordum: Bir doktor nasıl düşünmeli? Bu soru, doğal olarak başka sorulara da yol açtı ve bu kitap ortaya çıktı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!