Güncelleme Tarihi:
Tıp okurken okulu bırakıp mankenliğe başlamışsınız, okulu model olmak için mi bıraktınız?
- Aslında benim mankenlik yapmak gibi bir isteğim yoktu, çünkü Çekoslovakya’da mankenlik mesleği yoktu. Ben mankenliğin ne olduğunu, insanların giyinerek para kazanabileceğini bilmiyordum. 1989 yılında Prag’da, Charles Üniversitesi’ne başladım. O zamanlar Çekoslovakya’da seyahat imkanı yoktu, Komünist bir ülkeydi, ülkeden çıkmak mümkün değildi. Derslerim de çok ağırdı. 1992 yılında, üçüncü sınıftayken keşfedildim. O sene, Doğu Bloku’nun düşmesinden hemen sonraya denk geliyor. İlk mankenlik teklifi geldiğinde “Hayır” dedim, çünkü hastalık derecesinde çekingendim. Gişeye gidip kendime tren bileti alamayacak kadar, hatta sözlü sınavlarda bildiklerimi söyleyemeyecek kadar çekingendim.
Bu kadar çekingenken podyuma çıkmayı nasıl kabul ettiniz?
- Başlangıçta bu işi yapabileceğimi hayal bile edemiyordum. Çok otoriter olan babam, şaşırtıcı şekilde “Sana aldıkları biletle Paris’e gidiyorsun ve o işi deniyorsun” dedi. Ne İngilizce ne de Fransızca biliyordum. O güne kadar oturduğumuz şehrin dışına bile çıkmamıştım. Kendi kendime “Paris’e gidiyorsun” dedim. Cebimde para da yoktu, babam biraz para hazırlamıştı ama bana vermeyi unutmuştu. Hiçbir şeyim olmadan yola çıktım...
Korkmadınız mı peki cebinizde para bile yokken dilini bilmediğiniz bir ülkeye gitmeye?
- Kaybedecek hiçbir şeyim yoktu ki... Tamam, çok iyi bir eğitim alıyordum. Tıp okurken çok düzenli olmanız gerekir, ben de disiplinliydim. Fakat o kadar durağan ve hareketsiz bir hayatım vardı ki, bazen anneme “Beni biri sokakta kaçırsa da bu durağan hayattan kurtulsam” diyordum. Öldürücü bir şeydi tıp okumak, kendimi ölüyor gibi hissediyordum. Paris’e gitmem, hayatımda bir patlamaydı. Paris’te kendi hayatım olacaktı, bu çok önemliydi.
BABAM YÜZÜNDEN EVDE
GÖRÜNMEZ OLMUŞTUM
Bu kadar çekingen olmanızın nedeni neydi? Çocukken yaşadığınız bir olay mı?
- Bu inanılmaz bir hikaye... Babam, müthiş otoriter bir adamdı. Evimizde her şey askeriye havasındaydı. Ben de buna karşı bir savunma yöntemi geliştirmiştim kendime. Evde rahatsız edilmemenin tek yolu, görünmemekti. Babam o kadar katı bir adamdı ki, benim yaptıklarım, hatta orada olmam bile onu rahatsız ediyor gibi gelirdi bana. O yüzden hiç sesimi çıkarmazdım, evde çok yer değiştirmezdim. Okulda da gerektiği kadar iyi bir öğrenci oldum babam endişelenmesin diye. Paris’e giderken ne yaptığımı pek sorgulamadım, çünkü benim için önemli olan, babamın orada olmayacağıydı. Ne olursa olsun, babam beni eleştiremeyecekti...
Bunları daha sonra babanıza söylediniz mi?
- Babam çok fevri bir adamdır. Mühendisti, belki de katı eğitim aldığı için öyleydi. Onun istediği, benim en iyi eğitimi almamdı sanırım. Bunların hepsini babama söyledim. O da zaten bana karşı davranışlarının hata olduğunu anladı sonra. Benden 6 yaş küçük bir kız kardeşim var, hiçbir zaman ona bana davrandığı gibi davranmadı.
Paris’e giderek özgürlüğünüzü de ilan etmiş oldunuz o halde...
- Hem de nasıl. Hayatım tamamen değişti ve sonunda nefes aldığımı hissettim.
İlk defilenizde neler hissettiniz?
- İlk defilelerim bana tedavi gibi geldi. Bütün tüylerim diken diken olurdu defileye çıkarken. Orada yürürken, en güzel olmasanız da kendinizi öyle hissedersiniz. Bu benim ihtiyacım olan şeymiş...
İSTANBUL’A ÇOK
ÖNEM VERİYORUZ
İyi bir tıp öğrencisi miydiniz?
- Kötü bir öğrenci değildim. Ödevlerimi herkesten önce teslim ederdim, sınav sonuçlarım da hep iyi olurdu. Bütün bunlara karşın çevremde kimse bana “Aferin” dememişti. Bunu, mankenliğe başladıktan sonra duydum. Demek ki buna ihtiyacım varmış.
Peki hiç okula dönmeyi düşünmediniz mi?
- Hayır, birçok farklı nedenden ötürü üniversiteye dönmek istemedim. En basiti, sadece bir işten, annemin bir ayda aldığı maaşı kazanıyordum. Benim başıma, olabilecek en güzel tesadüf geldi. Son 12 yıldır Kızılhaç’la çalışıyorum. Hep içinde olmak istediğim o sağlık dünyasını da görmüş oldum. Belki doktorluk yapmıyorum ama Kızılhaç’la birlikte insanların sağlığı için çalışıyorum. Bu şahane bir şey.
Altı yıl önce kozmetik, makyaj ve spa bakım kozmetiği ürünleri üretmeye başladınız. Kozmetik alana yönelmenizin nedeni de tıp geçmişiniz mi?
- Yok. Bizim ürünlerimizin içinde organik cilicium var, cilt sağlığına çok yararlı. Tıpta da kullanılıyor. Kozmetik ya da giyim mankenlerin meslekleri boyunca içinde bulundukları alan. Zaten deneme tahtası gibi oluyorsunuz.
Ürünlerinizi Türkiye’ye getirme kararını nasıl aldınız?
- Türkiye, çok güçlü potansiyeli olan bir ülke. Biz, bugüne dek 23 ülkede spa açtık. Türkiye, turizminin güçlü olması, insanlarının hoş olmaları, kültürel ve doğal zenginlikleri nedeniyle gelişmeye çok açık bir ülke.
BACAK BOYU
REKORUMU KIRDILAR
Şimdilik Ankara ve İstanbul’dasınız, daha turistlik yerlere de gidecek misiniz?
- Bodrum gibi daha çok turistin olduğu yere gitmek de öngörülebilir tabii ama İstanbul insanların bir günlük de olsa gelebildikleri bir yer. Bu yüzden İstanbul’a çok önem veriyoruz.
Sizin güzelliğinizde spa’nın etkisi var mı?
- Ben spa’ya bayılıyorum. Yorgunluk atmanın en güzel yeri spadır, kendinizi iyi hissettirir. Bizim ürünlerimizin amacı da spayla mutluluğu birleştirmek. Sadece güzel kokan ürünlerden bahsetmiyoruz, bu ürünler aynı zamanda cildinizi iyileştiriyor.
Güzellik sırrınızı merak ediyorum...
- En önemli sırrım temizlik. Bir de sadece bir-iki kreminiz olmalı. Cildi kreme boğmamak lazım.
En uzun bacaklı model olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girdiniz, rekorunuzu kıran oldu mu sonra?
- Ben 1997’de girdim. Kitabı hazırlayanlar, “Sizin bacaklarınızı ölçmek istiyoruz” diye ellerinde metreyle geldiler ama sanırım daha sonra benim rekorumu kıran oldu.
Hâlâ eski eşinizin soyadınız kullanıyorsunuz, neden?
- Bu bir marka haline geldiği için kullanıyorum. Ama siz bana sadece Adriana da diyebilirsiniz.
Aslında Slovaksınız ama size “Fransız manken” diyorlar, neden dersiniz?
- Hayatım boyunca Fransa’da hiç yaşamadım. Herhalde eski kocam Fransız olduğu için öyle diyorlar.
İSTANBUL BÜYÜLEYİCİ BİR ŞEHİR
Hiç Türk hamamını denediniz mi?
- Henüz denemedim ama pazartesi için erken saate randevu aldım, kese yaptırıp öyle yola çıkacağım.
İstanbul’da en çok neyi beğendiniz?
- İstanbul, efsanevi ve büyüleyici bir şehir. Buraya ilk kez 23 yıl önce gelmiştim. Boğaz’ın ortasında bir teknedeyken zaman tünelinde gibi hissediyorsunuz kendinizi. Yaşayan bir şehir, devamlı bir hareket var. İnsanlar hayata karşı yarışıyorlar.
KOMPLE ESTETİKLİYİM!
Dayanamayıp soracağım; estetiğiniz var mı?
- Komple estetikliyim! (Gülüyor) Yok, şaka yaptım. Ne dudaklarıma ne de göğüslerime dokundururum. Bu dudaklar anneminkiyle aynı. Şu an 40 yaşındayım, belki 50 olduğumda bu soruya farklı cevap veririm. Gerekiyorsa estetik yapılabilir tabii ama abartmamak lazım. Fiziki kusurlarınızı düzelterek ruhunuzdaki yaraları tedavi edebileceğinizi düşünmek yanlış.