Güncelleme Tarihi:
- Kaç kilo verdiniz böyle?
- Son iki buçuk yılda toplam 25 kilo olmuştur.
- Uzun süreli bir diyet mi uyguladınız?
- Hayır, hiçbir diyetisyenden ya da başka birinden destek almadım. Çünkü ben diyet yapmıyorum. Son yedi-sekiz senede hayat tarzımı adım adım değiştirdim. Haftada birkaç gün ve disiplinsiz olarak yapılan sporu her gün ve disiplinli olarak yapmaya başladım. İki buçuk yılın tümüne yayılan bir program değil tabii bu, son altı aydır günde iki-üç saat yapıyorum.
- Nasıl bir spor programınız var?
- Her gün 10-11 kilometre tempolu bir yürüyüş yapıyorum. Bazen yalnız bazen de benim tempomu tutturabilecek biriyle yürüyorum. Mekik çekiyorum, ağırlık kaldırıyorum. Kışın koşu bandı üzerine çıkıyorum ve orada da çok hızlı bir tempo yakalıyorum. Ama bunların hiçbirini sadece yapıyor olmak için yapmıyorum, keyif alıyorum. Kışın daha çok yüzüyorum ama yüzme çok fazla tempo yakalayabildiğiniz bir spor değil. Nabzın hızlı atması ve iyi ter atacağınız bir spor yapmanız lazım.
- Her sabah mı?
- Evet, bunları erkenden yapıyorum, sonra da günüme başlıyorum. Çocuklarımı benim de kolejim olan TED’e yazdırdım. Güne onlarla başlayıp onlarla birlikte bitirdiğim için ben de yıllar sonra yeniden koleje yazılmış sayılırım.
- Hayatınızda sadece spor alanında değişiklik olmadı. Gazete yazılarınızı okuyanlar biliyor, yepyeni bir yaşam felsefesi de edindiniz.
- Tabii hayata ve içindeki olaylara artık çok daha farklı bakıyorum. Akşamları yemeğe gidilirdi, uzun saatler o masada oturulurdu. Akdeniz tarzı bir yaşam tarzıydı, şimdi Kuzey Avrupalı tarzına döndüm. Akşam keyfini, sabah keyfine çevirdim. Akşam haber saatinde, haber bitiminde ve sonrasında salgılanan adrenalini, sabah erkenden kalkıp yaptığım sporumdan sonra salgılamaya başladım. Beynimin en aktif olduğu zamanlar sabah saatleri artık.
- Uzun yemekleri, mükellef sofraları çok seven siz, akşamları dışarı çıkmıyor alkol almıyorsunuz. Sigarayı da bıraktınız. Hepsi kendi kendinize mi oldu?
- Evet, özel bir şey yapmadım. Yine yaşam tarzımla ilgili. Bir gece “İçmeyeceğim” dedim, bir daha içmedim. Şubat ayında sigarayı bırakalı sekiz yıl olacak. Yedi-sekiz yıldır şarap dışında bir içki içmiyordum zaten, son üç senedir şarap da içmiyorum. Çünkü kendimi böyle çok daha iyi hissediyorum.
HAP FORMÜLLER VEREMEM
- Bunları deneyimlerinizden yola çıkarak mı söylüyorsunuz?
- Bu felsefeler çok derin, sloganlaştırmak istemem. Hap gibi formüllerin yer aldığı, derinliği ve içeriği olmayan, küçük kitapçıklardan öğrenilebilecek bir şey değil. Hep çalışacaksın ve gittikçe derinleşeceksin. Bu konuya emek vermek ve sevmek gerekiyor. ‘Secret’ gibi kitaplardan hap gibi bilgiler elde edebileceğini düşünenler varsa, gitsinler bir diyetisyenden hap alıp zayıflasınlar. Bunlar zayıflamak için yapılmıyor. Ben akşam şarap içmiyorsam, ertesi gün beynimin dinç olmasını istediğim için. Sigara içmiyorsam, ertesi sabah sporda aynı performansı sergileyemeyeceğimi bildiğim için. Bu felsefe beyni ve vücudu en verimli şekilde çalıştırmakla ilgili. Yanlış anlaşılmasın, şaraba karşı değilim. Ben yalnızca ertesi gün beynimin dumur olmasını istemiyorum. Benimsediğim düşünce tarzında beynin kapasitesinin çok artırılması var. İnsanların önyargılarla, yaşanmışlıklarla, öğrenilmiş çaresizliklerle beynini kapattığını ve yeterince çalıştırmadığını düşünüyorum. Beynin bu şartlandırmalardan kurtulması, tıkaçların açılması lazım. Bu süreç de sigara ve alkol kullanarak geçirilecek bir sonuç değil.
- Bilgilerinizden yola çıkarak ‘yaşam koçluğu’ yapıyor musunuz ?
- Bu konuda benden danışmanlık isteyenlere yardım ediyorum. Bu felsefeyi benimseyen insanların çoğu bunu yapıyor. Zaman zaman çalıştığım insanlar oldu, evet. Bunun anahtarı kendinizle, özünüzle, hayatla, karşınızdaki insanlarla barışmanız ve çatışma değil sinerji yaratmanız. Bu nedenle kimseye bir yaşam koçu veya diyetisyen öneremeyeceğim. Bütün mesele sizinle ilgili. Her şey beyninizin içinde. Ruhunuzla barışık olursanız, beyniniz de huzura erecek.
- Ruhumuzla küs değilsek?
- Ruhlarıyla barışmak bütün yanlarıyla yüzleşmen anlamına geliyor. Ve karşılaştığınız yanlarınızdan memnun olmayacaksınız. Kalsan ortada yüzleşecek bir şey olmazdı, o acılı süreci yaşayacaksın.
- Sizin böyle acılı bir süreciniz oldu mu?
- Öğrendiğim her şeyde, o süreçlerin hepsi var. Yüzleştiğini sandığın, içten içe kaçtığın bir sürü şey... Zaten zamanla bunların sana nasıl geldiğini, çocuklukta bunların sana kimler tarafından şırıngalandığını görüyorsun.
- Herkesle paylaşıyor musunuz bu bulgilerinizi yoksa seçiyor musunuz karşınızdakini?
- Karşımdakinin almaya açık olması lazım tabii, yoksa ben ne söyleyebilirim ki. Ben de bunları beş yıl öncesinde okusam, almaya müsait olmadığımdan bu şekilde anlayamazdım. Müsait ve hazır olduğumda alabildim. Hayatta hiç kimseyi bir şeye zorlayamazsınız. Ynsan almak istiyorsa, alabilecek gibiyse alır. ‘Hayatta neyin olması gerektiğine dair’ önermelerden vazgeçmeniz gerekir, ona egemen olamazsınız. Bu gerçekle barışıp kabulleneceksiniz. Sizden daha büyük bir akıl, daha büyük bir zekâ var. Evrenin zekâsı bu. Siz buna Allah’ın, Tanrı’nın zekâsı da diyebilirsiniz. Tartışma yaratmasın diye ben ‘evrenin zekâsı’ olarak söylüyorum. Siz kendinizi evrenden daha akıllı veya daha zeki zannedemezsiniz. Dolayısıyla da hayata hükmettiğinizi düşünemezsiniz, bunu düşündüğünüz anda problemler başlar.
- Hiç düşündüğünüz zamanlar olmadı mı?
- Olmaz mı! Ben en azından kendi hayatıma hükmettiğimi düşünürdüm. Oysa kendinizinkine edemeyeceğiniz gibi, yakınınızdakilerin hayatına da hükmedemezsiniz.
- Kendimize bile hükmedemiyorsak, ne yapabiliriz peki?
- Yaşadıklarımızı gözleyip, önemli sonuçlar çıkartırız ve bu sonuçlara göre yolumuzu çizeriz. En sonunda da ölmeden ölürüz.
MANEVİ YÜKLER ALMAMAYA DİKKAT EDİYORUM
- Yaşam felsefeniz çevrenizle olan ilişkilerinizi nasıl etkiledi?
- Ben hayata dış referans olarak değil, iç referans olarak bakıyorum. Yani dışarıdan onay almak için değil, kendi içimden onay almak için yaşıyorum.
- İçiniz ilişkilerinizi nasıl onaylıyor?
- Rica ederim magazinleşmeyelim.
- Ama ikili ilişkilerinizi nasıl etkilediğini merak ediyorum.Kadınlarla olan ilişkilerinizi nasıl etkiledi diye sorsam, bu da mı magazin?
- Bu daha ağır magazin.
- Çocuklarınızla olan ilişkilerinizi?
- Çocuklarımla ilişkimin çok iyi olduğunu düşünüyorum, ancak bunun da ne kadar iyi olduğunu zaman gösterecek. ?u anda mutlular ama ileride olamazlarsa, ben en azından kendi adıma pek de başarılı olamadığımı söylerim.
- Sizin cephenizde “Mutluluk dışımızda değil, içimizde” diyebilmek daha kolay gibi... Sırf başarı, kariyer anlamında söylemiyorum bunu. Başlı başına mutluluk sebebiniz olan üç çocuğunuz var mesela...
- Bunu bana söylememeniz gerekiyordu. Benim ilk çocuğum, benim ilişkiye girmem sonucu ortaya çıkan bir çocuk değildi. Dolayısıyla çocuk sahibi olmak isteyen olur, olmayan aslında istememiş demektir.
- Daha mı mutlusunuz, daha mı güvende uyuyorsunuz, daha mı huzurlusunuz?
- Dediğim gibi, değişen şey iç referanslarımla yaşıyor olmam. Egosal değil yalnız, ruhsal referanslarıma göre. Sadece kalbi referanslar açısından bakıyorum. Kalbimin iyi baktığı, yap dediği şeylerle ilgileniyorum, başka da hiçbir şeyle ilgilenmiyorum. Yüksüz yaşıyorum. Manevi yükler almamaya gayret ediyorum.
TELEVİZYONA DÖNÜŞÜM DOSTLUĞA BİR KATKI
- Yeniden televizyonlara dönüyorsunuz. “Efsane geri dönüyor” diyebilir miyiz?
- Çok dünyevi sorular soruyorsunuz.
- Ruhani sorduğumda da cevap vermiyorsunuz ki...
- Benim dünyamda bu tür sorulara verilecek cevapların olduğunu düşünebiliyor musunuz?
- TV EM’e danışman oldunuz, kendi adınızı verdiğiniz bir televizyon kanalı kurmanın da hazırlıkları içindesiniz. Bir reyting efsanesi olarak merak ediyorum neler yapacağınızı...
- TV EM’in sahibi Mehmet Ali Yılmaz 25 yıldır tanıdığım ve çok sevdiğim bir dostum. Bir televizyoncu aklına ihtiyacı olduğunu, yaratıcı konularda ona yardımcı olup olamayacağımı, bir katkı sağlayıp sağlayamayacağımı sordu. Daha doğrusu katkı sağlamamı istedi. Mehmet Ali Bey’in oğlu, Amerika’da okumuş ve televizyon alanında iyi şeyler yapabilecek bir çocuk. Dolayısıyla ben de dostuma ve oğluna katkı sağlamak istedim. Ona bir kanal kurmak istediğimi ve elindeki kaynaklardan, stüdyolarından yararlanmak istediğimi söyledim. Dostluğa yapılan katkıya inandığımdan dolayı hayatım böyle başka bir kuantuma sıçradı.