Sibel ARNA
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 06, 2008 00:00
Günal Günal (47) Hacettepe’de sosyoloji okudu. Türkiye’de değil de oğlunun doğumu için gittiği Almanya’da iş bulunca orada kaldı. 10 yıl boyunca bir yaşlılar yurdunda sosyal bilim şefi olarak çalıştı. Alzheimer hastalarının yaşam standartlarını yükseltmek konusunda uzmanlaştı. Ocak ayında hayatının projesine imza attı.
50 yaş üstündekilere özel, kolay okunan, büyük puntolu Senio
Magazin adlı bir dergi hazırladı. Dergi her ay Aachen’da 15 bin kişiye ulaşıyor. O kadar tuttu ki şimdi Almanya’nın başka şehirlerinden "Bize de yap" diye teklifler alıyor.
Oğlunun doğumu için gittiği Almanya’daydı. O yıllar yurtdışında doğum yapmak da, doğumda eşinin elini tutmak da yeni yeni moda olmuştu. Köln radyosu günde bir saat Türkçe yayın yapıyordu. Günal Günal radyoyu dinlerken "Sosyolog aranıyor" anonsunu duydu ve kulaklarına inanamadı. Ankara doğumluydu. Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirmişti. Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök hocası olmuştu. Ama mezuniyetten sonra iş bulamamıştı. Çünkü o yıllarda Türkiye’de sosyolog anlamını çok az kişinin bildiği yabancı bir kelimeydi. Babası bile ancak 2000 yılına gelindiğinde "Oğlum sen ne kadar önemli bir okul okumuşsun" diyecekti.
Karısı da, kendisi de bulundukları şehri Aachen’ı sevmişti. Bir hafta, bir hafta daha derken, neredeyse dört aydır oradaydılar. İlk ay Almanca kursuna da yazılmıştı. Neden olmasın dedi ve iş görüşmesine gitti. 1998’de bir yaşlılar yurdunda sosyal bilim şefi olarak çalışmaya başladı ve geçen mayıs ayına kadar orada kaldı.
50 YAŞ ÜSTÜNE ÖZEL Diğer taraftan sıkı bir dergiciydi. 1987 yılında Ankara’da çıkardığı Semt Gazetesi adlı dergi çok sevilmişti. Almanya’ya ilk geldiği yıllarda işsiz kaldığı bir dönemde "Sokak" adlı Türkçe bir dergi çıkarmıştı. Çok uzun süredir aklında yaşlılara özel Almanca bir dergi hazırlama fikri vardı. Çünkü Almanya’da sokaktaki her üç kişiden biri 50, her beş kişiden biri 65 yaşın üzerindeydi ve medyada onlara özel hiçbir yayın yoktu. Günal Günal fikrini geçtiğimiz ocak ayında hayata geçirdi.
Derginin adı Senio Magazine. 48 sayfa, tabloid boyutta. Yazılar yaşlıların rahatlıkla hatta yakın gözlüğü takmadan okuyabilmesi için büyük puntolarla yazılıyor. Ücretsiz dağıtılıyor. Ayda 15 bin kişiye ulaşıyor.
Günal, derginin çok tuttuğunu, şu anda Almanya’nın birçok kentinden bir benzerini hazırlaması için teklifler geldiğini söylüyor. Peki işin sırrı ne? Günal Bey yaşlıların okumak kadar yazmayı da sevdiğini keşfetmiş. Dergisinde onlara sütun veriyor. Mesela Aachen’da yaşayan 87 yaşındaki emekli bir romancı, Senio Magazine’de yaşlılık günlerini anlatıyor. 80 yaşındaki bir fizik profesörü bilimsel yazılar yazıyor. Tüketici dernekleri, polis ve belediyenin de dergide sayfaları var. Yaşlılara yönelik hizmetleri ve haberleri duyuruyorlar.
Dergi reklam gelirleriyle yaşıyor. Almanya’da yaşlılara yönelik mal ve hizmetler inanılmaz büyük bir sektör. Bakıcılar, yurtlar, malzeme satanlar, optikçiler ilan vermek için sırada. http://www.senio-
magazin.info/ adresinden de takip edilebiliyor.
Alzheimer hastalarının beyninin içine giriyorumAlzheimer ve bunama konusunda çok çalıştım. Alzheimer olan kişilerle iletişim kurmak, onların günlük yaşamlarını kolaylaştırmak için bazı teknikler var. En ünlüsü Validation. Bu teoriyi Amerikalı uzman Naomi Feil geliştirdi. Ben de bizzat ondan öğrendim. Mesela 80 yaşındaki bir kadın "anneme gitmek istiyorum" deyince aslında ne demek istediğini ben biliyorum. Diğer insanlar ona "saçmalama, ne annesi" diye yaklaşırken ben omuzuna dokunup annesi hakkında konuşmaya başlıyorum. Onu özledin mi, nasıl bir kadındı, gibi sorularla onu rahatlatıyorum. Çünkü onun yaşadığı paniği anlıyorum. Hiçbir şey hatırlamadığı için kendini çok güvensiz hissediyor. Ben beyninin içine girip onu yakalamaya çalıştıkça yaşam standardı yükseliyor. Alzheimer hastalarının iyileşme şansı maalesef yok. Ama ilgilenerek hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilirsiniz.
Yanımda yüzlerce kişi öldüAachen’da 252 bin kişi yaşıyor. İlçeleriyle birlikte yarım milyon ediyor. Ve bu yarım milyonluk şehirde tam 27 yaşlılar yurdu var. Buradaki insanların en büyük sorunu yalnız ölmek. Uzun süre bu konuda gönüllü olarak çalıştım. Yalnız ölmesinler diye hastanede ya da evlerinde son günlerini geçiren insanlara arkadaşlık ediyor, ölürken ellerini tutuyordum. Yanımda yüzlerce insan öldü. Hepsinin cenazelerini kaldırdım. Bunun getirdiği duygusal getiri hiçbir şeyle ölçülmez. Ben dergimi de bu felsefeyle çıkarıyorum. Para pul umurumda değil. Yalnızlık korkusu yaşamıyorum. Yaşlılarla geçen günlerim sayesinde egomu sıfırladım, hırslarımdan arındım. Huzur içinde bir yaşam sürüyorum. Ameliyata girmeye hazırlanan yalnız birinin panikten buz kesmiş ellerine dokunmanın, vücut ısınızı ona geçirmenin hazzını hiçbir şeye değişmiyorum.
İntihar konusunda uzman
Günal Günal aynı zamanda kendi deyişiyle "intihar bilimi" konusunda da uzman. www.intihar.de sitesinin kurucusu. İntihar aynı zamanda üniversitede hazırladığı bitirme tezinin konusu: "Ben küçükken çok sevdiğim bir dayım vardı. Askerdeyken sevdiği kız uğruna intihar etti. O beni hayatımda ilk kez sinemaya götüren kişiydi. Öldüğünde 6 yaşındaydım. Askerden bana gönderdiği hediyeleri hálá saklarım. Aradan yıllar geçti ben sosyoloji okudum ve bitirme tezi olarak intiharı seçtim. Başka bir şey hiç aklıma gelmedi. Master yaparken de bu konuyu incelemeye devam ettim. Oradaki tezim şuydu: İntihar eden kişiler aslında anlık (bardağı taşıran son damla dediğimiz türden) bir kararla bu eylemi gerçekleştiriyor; fakat gerçekte o intiharın arkasında daha derin, eskiye dayanan nedenler yatıyor. Bu nedenleri anlayabilmenin tek yolu ise intihar etme yönteminde saklı ve dikkatli bir araştırmayla bu nedenler bilimsel olarak ortaya konabilir. Bu tezin büyük bir kısmını yazmış olmama rağmen masteri bıraktım. O yazıları da henüz siteye koymadım."
Günal, intihar sitesine çok fazla mail geldiğini, hepsine titizlikle cevap verdiğini söylüyor. Psikiyatr olmadığı için intihara meyilli kişilerle derinlemesine konuşmuyor. Onlara hayatın ne kadar güzel olduğunu hatırlatıyor o kadar. Ve bizi tek bir konuda uyarıyor: "Dünyadaki istatistiklere göre her üç saniyede bir kişi intihar girişiminde bulunuyor, her 40 saniyede bir kişi intihar sonucu ölüyor. İntihar eden kişilerin çok büyük bir kısmı bunu önceden belli ediyor. Bazıları dolaylı bazıları da doğrudan söylüyor. İntihar hakkında çok konuşanların intihar etmeyeceğini sanmak, büyük bir yanlış. Bunu söylemek de benim en önemli görevim."
İKİ YENİ PROJE
Eylül ayından itibaren 40-70 yaş arası çalışan ve bir geliri olanlara yönelik bir dergi yapacağım. İsmi 40+30. Schopenhauer’ın bir sözünden etkilendim: "Yaşamın ilk 40 yılı metni hazırlar. Gelecek 30 yılı ise üzerine yorum ekler." İkinci derginin ismi ise Gurmeturk. Malum Almanya’da çok sayıda Türk bakkalı var. Ve Almanlar bakkalda satılan malzemelerle nasıl yemekler yapılacağını bilmiyorlar. Mesela bulguru tanımıyorlar. Her ay bu tip malzemelerle neler yapılacağını anlatacağız.
İşe ilk başladığım gün tanıdığım, aklı yerinde 94 yaşındaki delikanlı. Ona birkaç kelime Türkçe bile öğrettim. Bir kıyı kenti olan Kiel’den geldiği için ona Denizci diyordum. İşten istifa ettikten sonra onun yasal sorumluluğunu üstlendim. Benden başka kimsesi yok. Bir gün kendi hakkında karar veremeyecek bir duruma gelirse onun adına karar verecek kişi olarak beni seçti. Ona söz verdim: Korkmana gerek yok, ben seni ölene kadar bırakmam. O bunun bir veda partisi olduğunu biliyor. Gözlerindeki hüznü görebilirsiniz.