Kendimi sudan çıkmış balık gibi hissediyorum

Güncelleme Tarihi:

Kendimi sudan çıkmış balık gibi hissediyorum
Oluşturulma Tarihi: Ocak 09, 2010 00:00

Engin Altan Düzyatan, şimdiye kadar Koçum Benim, Sil Baştan, Kızlar Yurdu gibi dizilerde boy gösterdi. Beyazperdede Cennet ve Beyza’nın Kadınları’nda karşımıza çıktı. Fakat asıl yükselişini geçtiğimiz haftalarda biten Bir Bulut Olsam dizisiyle yaşadı. Kanal D’nin internet sitesinde yapılan “2009’a damgasını vuran dizi oyuncusu” anketinde, 338 binden fazla oy alarak zirveye oturdu. En yakın rakibi Kıvanç Tatlıtuğ’a 100 bin oy fark attı. Geçtiğimiz hafta, Kapalıçarşı dizisinden ayrılan Nejat İşler’in yerine başrole geçeceği açıklandı. O zaman bize Engin Altan Düzyatan’ı tanımak farz oldu.

Engin Altan Düzyatan (30), İzmir doğumlu. Okumuş bir ailenin çocuğu. Ablası işletmeci, abisi avukat, babası iktisatçı. Ama o, okumaktan fazla hoşlanmadığı için tiyatroyu seçti. Lisede bile, yan gelip yatacağını düşündüğü için tiyatro kolundaydı. Gerçi sonuç umduğu gibi olmadı, çok çalışmak zorunda kaldı. İlk metnini eline aldığında başrol oyuncusuydu. Tabii bunda yakışıklılığının etkisi büyüktü. “Lise yıllarında popüler tiplerdendim” diyor.

Zamanla yeni hobisini iyice benimsedi. Dokuz Eylül Üniversitesi Tiyatro ve Oyunculuk Bölümü’ne girdi. Okuldaki ilk yıllarında gönlünü Hollandalı bir kıza kaptırdı. Gelecek hayallerini de aşkı üzerine inşa etmeye başladı. Hollanda’ya yerleşecek, büyük bir eve taşınacak ve sevgilisiyle tiyatro yapacaktı. Pasaportunu, vizesini aldı, gitmek için artık her şey hazırdı. Ama üniversitedeyken rastgele kaydolduğu bir ajanstan iyi bir iş teklifi alınca kafası karıştı. İstanbul’a taşınmaya karar verdi. Biraz çalışıp para biriktirecek, sevdiği kızın yanına öyle gidecekti. Ama işler tahmin ettiği gibi yürümedi. Mesafe aşklarını bitirdi.

SEYİRCİ ÖLMESİNDEN HOŞLANMADI

Serdar Akar’ın yönettiği Koçum Benim dizisinde Tarık Akan’la çalışma fırsatı buldu. Dizi 40 bölüm kadar sürdü. Ardından Kenter Tiyatrosu’nun sahnelediği Anna Karanina’da başrol kaptı. Bir süre sonra, ismini çok duyduğu DOT tiyatrosunda Böcek isimli oyunu izlemeye gitti. Sahnedeki performanstan çok etkilenmişti. O ekibin içinde yer almak istedi. Şans yüzüne güldü ve DOT’un kurucusu Murat Daltaban’dan Kürklü Merkür oyunu için teklif aldı. Senaryoyu ağlayarak okudu. Ve yıldızını parlatan Sfenks karakterini canlandırdı.

Kanal D’de iki sezon yayınlanan ve geçtiğimiz haftalarda sona eren Bir Bulut Olsam, televizyon dünyasında tanınmasını sağladı. “Ben artık 30 yaşıma geldim. Olgunlaştım. Rollere ve oyunculuğa bakış açım değişti. Dizide anlatılan hikaye çok güzeldi. Canlandırdığım Serdar karakteri sevilmesi zor, aşk konusunda pısırık, dengeli ve uzak bir adamdı. Oynaması benim için zordu. Dizinin sonu izleyicilerden tepki aldı ama öyle olması gerekiyordu. Serdar’ın babası, Mardin topraklarında bir mayına basarak ölüyordu. O da babasının öldüğü bölgede aşık olup mayına basarak öldü. Masalsı bir anlatım...”

MARDİN’DE DURUP DÜŞÜNDÜM

İzmir çok rahat ve acelesi olmayan bir şehir. İnsanlar masa başlarında oturup zamanlarını bir şeyleri tartışarak geçiriyor. İzmir’in ardından İstanbul’a gelmek bana yabancılık hissettirmedi. Galiba insan nereye konarsa orada yaşıyor. Ama zamanla İstanbul görsellikleriyle kafamı karıştırmaya başladı. Mardin kendimi dinlememe ve biraz durmama olanak tanıdı. Oralarda düşünmeye çok vaktim oldu.

ÇOK SIK ÂŞIK OLMUYORUM

Kadınlar internet forumlarında sizin için yerli Brad Pitt diyor...
- Bunu söylemek zor. Fakat ikimiz de uzun ve kaslı vücut yapısına sahibiz. Sarışınız ve yüz şekillerimiz uzunca. Ama onun gözleri mavi ve hokka gibi bir burnu var.

Fiziğiniz sayesinde rol kaptığınızı düşündüğünüz oluyor mu?
- Yakışıklı adamların fizikleri ilk başta avantaj oluyor. Ancak elinizin yüzünüzün düzgün olması aslında zamanla bir handikapa dönüyor. Çevremdekilerin aksine, ben kendimi yakışıklı görmüyorum. Önemli olan iyi oyunculuk.

İstediğiniz rolü seçme lüksüne sahip misiniz?
- Artık evet. Aslında hiçbir rolü, oynamak zorunda kaldığım için oynamadım ama bazen para lazım diye düşünüyordum. Şimdi böyle bir lüksüm var.

Kanal D’nin internet sitesinde 2009’a damgasını vuran dizi oyuncuları arasına girdiniz...
- Ben garip bir adamım. Magazin sayfalarını çok okumam. Kitap okurum ama her gün mutlaka gazete almam. Mardin’de uyuyordum, bir arkadaşım aradı. Birinci olduğumu söyleyince çok şaşırdım. Ama rolüme gerçekten inanmıştım. İnsanlar da bunu anladılar bence.

Kapalıçarşı’da oynayacağınızı duyduk. Bir anda yaşanan bu yükseliş nasıl bir his?
- Sokakta insanlar ‘Hayırlı olsun yeni diziye başlıyormuşsun’ diyorlar. Ben içinde bulunduğum durumun daha tam farkında değilim. Kendimi sudan çıkmış balık gibi hissediyorum. Menajerim beni bir yerlere götürüyor. Fotoğraf çekimleri yapılıyor. Gazeteciler soru soruyor. Sanırım çekimler başladıktan sonra hayatım yeniden sakinleşecek.

Uçlarda yaşayan bir adam olduğunuzu söyleyebilir misiniz?
- Duygularımı en uç noktalarda yaşıyorum. Sinirleniyorsam çok sinirleniyorum. Aslan burcuyum ve çok sık aşık olmuyorum ama olunca tam oluyorum. Uzun sürmesini de severim.

Sevgiliniz Özge Özpirinççi de Melekler Korusun dizisinde oynuyor. Birbirinizle sık sık görüşebiliyor musunuz?
- Çalışırken sürekli “Özge gelsin, onu arayayım!” diyen bir adam değilim. Hayat nasıl akıyorsa öyle yaşıyoruz.

Özge Hanım bir röportajında sizden çok şey öğrendiğini söylemiş...
- Birbirimizden bir şeyler öğreniyoruz. Mesela, Londra’da Hamlet izledik. Ben tiyatrocu olduğum için ona başka bir bakış açısıyla oyunu anlattım. O da heyecanla dinledi.

Evlilik planı var mı?
- Hayır. Hayat şimdilik akıyor.

NEJAT İŞLER’İN ROLÜNÜ DEVAM ETTİRMİYORUM

Kapalıçarşı için ne zaman teklif aldınız?

- Mardin’den döndükten bir hafta sonra. Diziye yeni bir karakter gireceğini ve onu benim oynamamı istediklerini söylediler.

Diziyi izliyor muydunuz?
- Beğendiğim bir diziydi. Ama sürekli dizi izleyen biri değilim. Kendi dizimi bile sette olduğum için izleyemediğim oluyordu. Ama Kapalıçarşı ekibi eğlenceli gözüküyor. Gelen teklif oldukça iyiydi. Hayır demek zordu.

Siz dizide Nejat İşler’in rolünü mü devam ettireceksiniz?
- Hayır. Öyle bir şey yok. Onu asla kabul etmezdim. Çünkü izleyici o zaman bizi kıyaslardı. Bana ‘Bizimle olur musun?’ dediler. Nasıl bir rol olacağı konusunu hâlâ konuşuyoruz. Herhalde bana göre biçimlenecek. Bu aslında şanslı bir durum.

VAMPİR FİLMİ İÇİN DİŞLERİM BİLE HAZIR

Engin Altan Düzyatan, sinemada daha sert rollerde oynamak istiyor. Özellikle bir vampiri canlandırmanın hayalini kuruyor. Köpekdişlerini göstererek ekliyor: “Bakın dişlerim de hazır. Ama hayalim Twilight gibi bir vampir hikayesi değil. Daha çok, uzun zamandır okuduğum korku sanatı üstüne, barok dönemlerde geçen gerçek bir vampir rolü istiyorum.”

İSMİM EZBERLENİRSE HER ŞEYİ BAŞARIRIM

Oyuncular ve şarkıcılar daha çabuk hafızalara kazınmak için isimlerini kısaltırken Engin Altan Düzyatan, bütün isimlerini bir arada kullanmayı tercih ediyor. Ama yakın çevresi ve arkadaşları onu Altan olarak çağırıyor. Sokakta Engin diye bağırdıklarında kafasını çevirip bakmıyor bile. Gülerek anlatıyor: “Bu ismi insanlar öğrenirse her şeyi başarırım diye düşündüm. Önemli olan zoru gerçekleştirmekti.”

GECE HAYATINDA İLGİNÇ BAKIŞLAR HİSSETTİĞİM OLUYOR

Çekimleri süren Romantik Komedi filminde Cemal Hünal, Gürgen Öz, Sedef Avcı, Sinem Kobal ve Burcu Kara gibi isimlerle rol alıyor. Amerikan romantik komedilerini andıran film, arkadaşlığın ve aşkın hayattaki yerini araştırıyor. Metropolde yaşanan kadın-erkek ilişkilerine eğlenceli şekilde yaklaşıyor. Engin Altan Düzyatan, Şubat’ta vizyona girecek filmde, hayranlarından ve kızların ilgisinden sıkılmış, gerçek aşkı arayan bir sanatçıyı canlandırıyor. Bu rolün onunla ne kadar özdeşleştiğini soruyoruz: “Gece hayatında ilginç bakışlar hissettiğim oluyor. Bu aslında sizin dışarıya nasıl baktığınızla ilgili ama arada kaçmam lazım diyerek mekânlardan uzaklaşıyorum.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!