Sibel ARNA
Oluşturulma Tarihi: Eylül 12, 2004 01:06
Farkında mısız? Okan Bayülgen’e bir haller oluyor. Yıllardır karşı çıktığı dizi işine sonunda ‘Evet’ dedi. Evet demekle kalmadı, kadın kılığına girdi. Kaşlarını aldırdı, tüylerini yoldurdu. Filiz Kaynak’ın yönettiği, Kanal D’de yayınlanan ‘Size Baba Diyebilir miyim?’ adlı dizi için kadın olmanın tüm gereklerini yerine getiriyor.
Makyajı iki saat sürüyor. Kirpik taktırıyor, sürme çektiriyor, süper ince külotlu çorap bile giyiyor. ‘Kendimi sarmalanmış sosis gibi hissediyorum’ diyen Bayülgen’le bir çekim gününü birlikte geçirdik. Ağdadan postişe, çoraptan tüy dökücü kreme kadar tüm kadınsal meseleleri konuştuk.
Bir erkeğin ne yaparsa yapsın kadın olamayacağını anladınız mı? Ameliyatı da göze alıp, kestirince kadın olacağını zannedenlere bir mesajınız var mı?
- Var. Bu işlerden hemen vazgeçin. Aynı komiklik bir kadının erkek kılığına girip, bıyık taktığında da ortaya çıkıyor. Hakikaten birbirimize benzememize olanak yok. Ruhsal olarak benzemediğimiz yıllardır konuşuluyor zaten ama fiziksel açıdan da çok farklıyız. Bir erkek (baletler hariç) asla kadın gibi oturamaz. Ben senin gibi bacak bacak üstüne atamam. Sen atıyorsun, bir de ikisini birbirine örgü peyniri gibi doluyorsun. Yılan mısın nesin?
Bunca zahmete niye katlanıyorsunuz? Bu nasıl bir meslek aşkıdır?
- Bunun meslek aşkıyla falan alakası yok. İş kabul edilir. Makyaj koltuğunda saatlerce oturulur. Vücudunuzla herkesin oynamasına izin de verirsiniz. Bir rolün hareketleri için, duygusu için, o şekle girmek için hazırlanmak işin doğasında vardır. Ama bunu böyle ‘Efenim çok güçlük çekiyorum. Bu role girmek için çok uğraştım’ diye abartarak halka anlatmayı anlamıyorum. Bu bir cerrahın kalkıp halka ‘Apandisit ameliyatı yaparken çok zorlanıyorum. Bir kere önlük giymem gerekiyor. Geçen gün neşterle elimi kesiyordum’ demesine benziyor. Oyuncuların kendilerini bu kadar methetmelerine gerek yok. Çok zor bir iş yapmıyoruz.
Çok zor değil ama daha kolay olanları da var. Siz şimdi kadın kılığına girmeden de herhangi bir dizi projesinin içinde varolabilirdiniz.
- Evet ama ben bu rolü tercih ettim. Nasıl bir veznedar para sayarken çok zorlanıyorum demiyorsa ben de diyemem. Çünkü o mesaisi boyunca aynı koltukta oturuyor. Eğer oyunculuk çok zor bir iş olsaydı herkes yapamazdı. Hiç eğitim almamış insanlar bile çok başarılı olabiliyor.
‘Ben bu televizyon işini sinemada iyi rol kapabilmek için yapıyorum’ demiştiniz. Dizi işini ise çok karşıydınız. Bu projeye evet demenizin sebebi nedir?
- Bir süre sonra üzerinizdeki ‘Hadi bir tane yap’ baskısı sizi o yola sokuyor. Sayısız senaryo okudum ve bunun başarılı olacağını hissettim. Baştan söyleyeyim kabul etmemin parayla pulla bir alakası yok. Eğer başarılı olursa bu işi sevebilirim. Olmazsa bitirilmesini talep ederim.
Hobileriniz hobi olmaktan çıktı. Bu kadar çok meslek yapmak sizi bir kimlik bunalımına sürüklemiyor mu?
- Bunların hepsine meslek demek ukalalık olur. Ben kendi içimde rahat olabilmek için bu durumu şöyle açıklıyorum. Mesele dünyayı bir dikdörtgenin içine sığdırma meselesidir. Dikdörtgenin içine bir takım icatlar, eğlenceli işler koyuyorum. Fotoğraf,
sinema, tiyatro, dizi, televizyon şovu, reklam yönetmenliği, seslendirme... Birinde kullandığım bir tekniği götürüp diğerine taşıyabiliyorum. Fotoğrafı sinemaya, sinemayı tiyatroya...
Siz resmi evraklardaki mesleğiniz hanesini ne diye dolduruyorsunuz?
- Aktör.
BEDAVA BİLE SESLENDİRİRİM Garfield, sonra da Shrek’i de siz seslendirdiniz. Bundan sonra ülkemize gelen her animasyon karaktere siz mi ses vereceksiniz?
- Ben bu işe daha önce bulaşmak istiyordum. Hatta birçok seslendirme yönetmeni arkadaşımdan olası işlerde beni çağırmalarını istedim. Onlar da bana ‘Bizim paramız sana yetmez’ dediler. Bu tavır beni çok üzdü. Çünkü ben bu işi yapmaya bayılıyorum. Gerekirse bedava da yaparım.
Çizgi karakter seslendirmek size nasıl bir tatmin veriyor?
- Çocuklarla ve çocuklarıyla birlikte sinemaya giden ailelerle tatlı ve yumuşak bir ilişkimiz oluyor. Asabi Okan Bayülgen yok o filmlerde. Televizyon programlarıyla ve filmlerle sağlayamadığım bir hayran kitlesi edindim.
Bu güne kadar yaptığınız herhangi bir işten pişmanlık duydunuz mu? Mesela birçok insan Mehmet Ali Erbil’le oynadığınız Hemşo filmini size yakıştırmıyor...
- Ben Hemşo’daki karakterimi çok seviyorum. Benim kadar şehirli bir adamın Doğulu bir karakteri oynaması zordu. Ben bu işi karikatürize etmeden yaptım. Geçmişte az gişeli, sanat kaygısıyla yola çıkmış filmlerde oynadım. Gülüm ve Oyun Bozan gibi. Ama ne zaman çalışacaktım Zeki Ökten’le, Nesli Çölgeçen’le, Zeki Alasya’yla, Tarık Akan’la... Bu işler bana gurur veriyor. Bugün Türk sinemasında bazı prodüktörler çok haklı olarak gişeye oynuyor. 40 senedir bu ülkede komediden başka bir şey para etmez diye düşünülüyor. Bu bir ülke sinemasının sonu ya da hiç başlamaması demektir.
Bu sene neden sinema yapmadınız?
- Bu sezon senaryo okumaktan sıkıldım. Sonuçta hiçbir şeyi beğenmedim. Bundan sonra birkaç arkadaşım gibi ben de kendi filmimi kendim yapacağım. Sinema çok ayaklı ve çok geniş bir konu. Bütün ayaklarında başarılı isimlerle çalışmak lazım. Çünkü tek bir aksaklık bile projeyi yatırabiliyor.
Zaga’yı yenilediniz mi? Program yine sabaha karşı beşte mi bitecek?
-Ana fikir aynı ama içeriği değiştiriyoruz. Zaga’nın yayın saati konusunda bütün Kanal D yetkilileri bana sözler verip duruyorlar. O sözleri verirken arkadan parmaklarını bitiştiriyorlar mı bilmiyorum.
OKAN BAYÜLGEN’İN DADI AZİZE OLUŞUNUN FOTOROMANIHANDE YENER Mİ CYRANO MU?Yarım saat süren lens takma operasyonundan sonra makyaj başlıyor. İlk hedef burun. Plastik makyaj teknikleri uygulanarak Okan Bayülgen’in burnu Hande Yener’in burnuna benzetiliyor. Daha doğrusu o öyle olduğunu düşünüyor. Doğrusunu isterseniz ortaya çıkan sonuç Cyrano de Bergerac’ı andırıyor.
ASABİ ÇOCUĞUN BOYA FASLIBurun gerektiği kadar kaldırıldıktan sonra Aziz’i Azize yapmak için bütün yüz pudralanıyor. Kirece batmış kadar beyazlaşan Okan Bayülgen’i bir kadın olarak düşünmekte hayli zorlanıyoruz. Çünkü biz onu televizyonların asabi çocuğu olarak tanıyoruz. Bu rolü kabul ederken kendi de bayağı tereddüt etmiş. Benim gibi sert bir adamdan çocuklara yakın, yumuşak bir dadı çıkar mı diye epey düşünmüş.
PEMBE OJELERE DİKKAT!Biri makyajıyla ilgilenirken bir diğeri tırnaklarına pembe oje sürüyor. Bütün bunlar yapılırken Okan’ın süt dökmüş kedi gibi oturduğunu zannetmeyin. Diyor ki: ‘Çok sıkılıyorum. Kadın olmak ne kadar ıstıraplı bir işmiş. Bacağını çorapla kaplayacaksın, saçını yaptıracaksın, takma kirpik takacaksın. Lens takmak bile başlı başına işkence. Çekimin sonuna doğru her şey bana ağır geliyor. Bu kadar ıvır kıvırın takıp takıştırılması bende koşarak kendimden uzaklaşma hissi doğuruyor.’
KAŞLARIMI ALDIRDIM DİYE GAY Mİ OLDU DEDİLERMakyaj faslı iki saat sürünce Okan Bayülgen’e afakanlar basıyor. Arada sırada çığlıklar atıyor. Ama en çok acıyı kaşları alınırken çekiyor. Günlük hayatta kaşları alınmış bir erkek olarak dolaşmakta zorluk çekmiyor, ‘Ben rahatım da etraftakiler bir garip’ diyor.
KEŞKE BÜTÜN KADINLAR BENİM GİBİ OTURSAAynen böyle diyor. Tüm kadınların fotoğraftaki gibi oturmasını temenni ediyor. Okan Bayülgen Azize olabilmek için bacaklarındaki bütün tüyleri aldırmış: ‘Ağda yapmadım, tüy dökücü krem sürdüm. İlk önce ne kadar kolaymış diye düşündüm. Acısı sonradan çıktı. Hayatımda ilk defa tüylerimi yolduğum için, yenileri çıkmakta zorlandı, bacaklarımı sivilce bastı. Göğüs kıllarımı ve koltuk altlarımı jiletle aldım. Röportaj daha da mide bulandırıcı olmasın diye burada kesiyorum.’
AZİZE, KIRMIZI RUJ SÜRÜYOROkan Bayülgen’in Size Baba Diyebilir miyim dizisinde canlandırdığı karakter Robin Williams’ın canlandırdığı Miss Doubthfire’ın birebir kopyası değil. ‘Eğer birebir uyarlama olsaydı ben bu işe girmezdim’ diyor Bayülgen. ‘Bu Hollywood’un standart olarak kullandığı konulardan biridir. Bu dizide Bazıları Sıcak Sever’deki Tony Curtis ile Jack Lemon’ı, Victor Victoria filminin karakterlerini ve hatta Robert De Niro’nun kılık değiştirerek kadın olma hallerini bulabiliriz. Biz Azize’yi çıkarana kadar çok uğraştık. Azize anaç olduğu kadar da feminen. Kırmızı ruj sürüyor. ’
ÖNCE GİYİNİYOR EN SON PERUK TAKILIYORMakyaj bittikten sonra Okan Bayülgen giyinme odasına gidiyor. 10 dakika sonra Azize kostümüyle geliyor. Göbeği ve poposu büyümüş, memeleri dolgunlanmış bir halde bize kadınları nasıl çözdüğünü anlatıyor: ‘Eskiden kadınların kuaförde saatlerce ne yaptıklarını merak ediyorum. Şimdi biliyorum ve hayret ediyordum. Üstelik günün sonun da bu kadar ceremeye bizim için katlandıklarını söylüyorlar ya işte ona hiç inanmıyorum. Ama erkekler ‘Senin için süslendim kocacım’ lafına bayıla bayıla inanıyorlar.’