Güncelleme Tarihi:
* Bu Kadınlar Matinesi projesi nasıl doğdu Nükhet Hanım?
- Ülker’in kadınlara yaklaşımıyla benim yaklaşımım örtüşüyor aslında... Hiç branşım olmamasına rağmen üç dört yıl kadın programı yaptım. Türk kadınının dikkatini sağlık konularına çekmek, onları birtakım konularda bilgilendirebilmek ve de akşamüstleri ellerinde çay-kahveleriyle ekran karşısında tebessüm ettirebilmekti amacım. Bir de ben çocuk yaşta gazinolarda çalışmaya başladım. Hatta oralarda büyüdüm. Dolayısıyla kadınlar matinesinin anlamını iyi biliyorum. Kadınlar orada bütün baskılardan ve hayatın sorumluluklarından uzak, sevdikleri sanatçılarla gönül gönüle zaman geçirir. Bu tarz etkinlikler bir ara çok sık yapılıyordu ama sonra birden durdu. Bu da büyük bir eksiklik yarattı. Sanatçı ile duygu alışverişi kuramamanın eksikliği albümle, radyoyla kapatılamaz çünkü. Mutlaka o göz göze gelme halini yaşamak gerekir. O yüzden Ülker’in bu projesine çok sıcak baktım. Çok güzel, özel bir şölen olacağını düşünüyorum. 10:30’da kapılar açılacak, 13:00’te konserimiz başlayacak. Ayrıca içerde kadınları hoş sürprizler bekliyor olacak.
* Sizce gazino kültürünü bitiren ne oldu?
- Televizyon... Hayatımıza giren televizyon hem yeni bir şey olması sebebiyle cazip hem de çok daha ekonomik geldi insanlara. Ama sanal doygunluk gerçek doygunlukla aynı şey değil. Bunu yaşatmak için konserler yapılıyor ya zaten... Ama ne yazık ki kışın konser verilebilecek yer de çok az. Aslında Kültür Bakanlığı’nın ve devletin bu konuda bir şeyler yapması gerek. Çünkü sanatçıların, müzisyenlerin, bestecilerin motive olması, bire bir etkileşimle mümkün. Eskiden gazinolarda sadece program yapılmaz, konserler de verilirdi. Zeki Mürenler, Muazzez Abacılar, Emel Sayınlar, Gönül Yazarlar hem şıklık, hem sanat hem de ifade biçimi bakımından çok önemli isimlerdi.
BİZ IŞILTININ ÖNEMİNİ ZEKİ MÜREN’DEN ÖĞRENDİK
* Assolist altında çıkan isimlerin kendi aralarındaki tatlı rekabetleri de konuşulur hep...
- Assolistten öncesi tırmanarak yükselmeye çalışırdı tabii. Bir de renk programlar vardı.
* O ne demek?
- Film yıldızlarının adının büyük olduğu, ama şarkıcı olarak amatör kaldıkları dönemler vardı. Bu açıklarını güzellikleri ve şıklıkları yok ederdi. Filmlerini izleyip hayran oldukları sanatçılara dokunabilmek, çiçek verebilmek çok önemli bir şeydi insanlar için... İlahlar vardı ve o ilahlara yalnızca gazinolarda ulaşılırdı. Şimdi o ilahlaştırma da yok edildi. Hayranlık müessesesi çökertildi. Halbuki sevdiğiniz insana hayran olup onu örnek alarak hayattaki duruşunuzu bile düzeltebilirsiniz. Ben meseleye böyle bakıyorum.
* Size göre gazinolardaki o ilahlar kimlerdi?
- Literatüre geçmiş bütün büyük solistler... Zeki Müren’den başlayarak... Sahnede şovun, kostümün, ışıltının önemli olduğunu Zeki Müren’den öğrendik. Bizler radyo çocuklarıydık. Gazinolara şovu getirense Zeki Müren’di. Onun konuşması, Türkçe’ye, edebiyata ve güzel sanatlara yaklaşımı, hatta kendi yaptığı resimleri sahnede dekor olarak kullanması bile kalitenin göstergesiydi. Kendi resimleriyle kendine dekor yapan başka bir yorumcu da yoktur dünyada. O kaliteyi devam ettirmek gerekir. Evet televizyon güzel şey. Ama sinemanın önüne geçebilir mi, hayır. Canlı konserlerin de önüne geçmemesi gerektiğini düşünüyorum.
SİBEL CAN’I BEN KEŞFETMİŞTİM
* Yılbaşında Emel Sayın ile aynı sahneyi paylaştınız, şimde de Sibel Can ile yan yanasınız...
- İkisinin farkı şu; Emel Sayın ben şarkı söylemeye başladığımda benim hep solistimdi. Dolayısıyla onunla beraber söylemek çok farklı bir duygu. Sibel ise benim keşfettiğim bir yıldızdı.
* Sibel Can’ı siz mi keşfettiniz?
- Zaten yıldız olarak doğmuştu o... Bazı insanlar yıldız olarak doğar, bazıları da onlara bunu fark ettirmekle görevlidir. Benim görevim de buydu işte... Sibel’i ilk kez Maksim’de sahneye çıkarmıştım.
* O zaman bu programın manevi anlamı da çok büyük sizin için...
- Doğru, bu müzikal işbirliği diğerlerinden çok başka. Kardeşimle birlikte sahneye çıkıyormuş gibi. Hiyerarşik bir durum da yok aramızda... Ama Emel Sayın ile söylerken hep biraz dikkatliyimdir.
* Bu, geçmişten gelen bir alışkanlık olsa gerek....
- Evet, biz alışkanlıklarımıza çok bağlı olarak büyüdük.
* Sibel Can’ı şu anda nasıl buluyorsunuz?
- Yeni nesilde en iyi Türk müziği ve popüler Türk müziği okuyan yorumculardan...
* İyi ki keşfetmişim diyorsunuzdur...
- Tabii ki. Çok gurur duyuyorum. Onun her başarısında sanki çocuğunun başarısını paylaşan bir anneymiş gibi hissediyorum.
KADIN KADININ KURDU DEĞİL DOSTU OLMALI
* Kadın sağlığı ile ilgili çalışmalarınız da sürüyor bir yandan...
- Ben 25 yıldır kadın sağlığıyla ilgili çalışmalar yapan tek şarkıcıyım. Ve hem estetik hem de güzellik kavramını Türkiye’ye getiren ilk kişiyim. Böyle bir sektör oluştu benden sonra. Sağlıklı ve mutlu anneler olmadan sağlıklı nesiller olmaz diye düşünüyorum, bu girişimlerimin altında da o fikir yatıyor. Hep fırsatta buna dikkat çekmeye çalışıyorum. Kırsal kesimde bedeninin hâlâ farkında olmayan bir nüfus var. Sadece metropollerde yaşayan kadınlarla bitmez iş, bazı şeyleri asıl onlara fark ettirmek lazım. Bunun için doktorlarla birlikte üniversitelere gidip kadınlara özel panel düzenliyorduk bir ara. Neden ben de gidiyordum, çünkü sadece doktorlar olunca kimse gitmiyordu panele. Ama ben gidince geliyorlardı ve doktorlarla birlikte önemli bilgileri çok daha geniş kitlelere vermiş oluyorduk. Ben kendimi kadınlara adadım.
* Oysa hep “kadın kadının kurdudur” denir...
- Bu lafa asla inanmam. Kadın kadının dostudur. Olmalıdır. En azından böyle düşünmelidir.
ESKİ MEHMET ALİ GERİ GELİYOR
* Kadınlar Matinesi’nin sunucusu Mehmet Ali Erbil’miş...
- Evet, o gün yeniden eski Mehmet Ali’yi göreceğiz sahnede...
* Eski Mehmet Ali derken?
- Müzikallerden, tiyatrodan aldığı o kıymetli değerleri paylaşırkenki Mehmet Ali Erbil yani...
O GÜN SAHNEDE KOPACAĞIZ
* Sahnede Harem ritm grubu eşlik edecek size... Sibel Can ile karşılıklı dans da edersiniz herhalde...
- Tabii. Orada bir kopma durumu olacak. Sibel dans eder, ben dans ederim, Harem dans ettirir... Dünyanın en çabuk endorfin salgılatan aktivitesi dans etmektir. O gün kadınlarımızın ne kadar seratonin ve endorfinlerini tetiklersek o kadar faydalı. Hem biz mutlu oluruz hem de onlar...