Sibel ARNA
Oluşturulma Tarihi: Aralık 25, 2010 00:00
Tam 78 yaşında. Bugün 50 ülkede, 500 noktada satılan Cacharel markasının kurucusu, dünya başkanı... İsmiyle değil, doğduğu şehrin en meşhur kuşunun adıyla marka oldu: Cacharel! Bu durumdan hiç pişman değil. Kendime ikinci bir isim koydum diyor, herkesin ona ‘Mösyö Cacharel’ diye seslendiğinden bahsediyor. Jean Bousquet bir günlüğüne İstanbul’a geldi. Marka konferansında ‘onur konuğu’ olarak konuşma yaptı ve Hürriyet Cumartesi’ye özel röportaj verip döndü
Sizin hikâyeniz nerede başlıyor? Nasıl bir aileniz vardı? - Fransa’nın güneyinde Nimes şehrinde doğdum. Üç çocuklu bir ailenin en küçüğüyüm. Ilımlı bir ailem vardı. Babam dikiş makinesi tamir ediyordu. Annem ev hanımıydı. Teknik bir ortaokula gittim. Babamın mesleğini devam ettirmeye niyetli olduğum için okulda makine tamiri öğrendim. Sonra baktım bu iş çok sıkıcı. Ben de dikiş makinesinin yaptığı işi yapmaya yani terzi olmaya karar verdim. Beş yıl iyi bir terzinin yanında çırak olarak çalıştım. Sonra Paris’e gidip iki yıl bir modaevi için dikiş diktim. 1956-1958 yıllarından bahsediyorum. O yıllarda Paris’te bir kültürel devrim yaşanıyor. Sinemalar, müzikaller, Beatles dönemi. La Fayette yeni açılmıştı. Elle dergisi herkesin elindeydi. Çok büyük bir hareket ve dinamizm vardı. Erkek modası her zamanki durağanlığındaydı ama kadın modası fokur fokur kaynıyordu. Ben de kadın modasına geçtim.
Cacharel’i ne zaman kurdunuz? - 1958’de. Cacharel bir kuş adı. Nimes bölgesinin meşhur kuşu. O dönemde çok ünlü bir modacı vardı: Jacques Esterel. Aslında onun Esterel’inden esinlendiğim için markama Cacharel adını verdim. Uluslararası boyutta nasıl söylendiğine hiç dikkat etmemiştim. Ama şimdi fark ediyorum ki her dilde çok kolay söylenebiliyor.
Markaya kendi isminiz yerine bir kuş adı verdiğiniz için hiç pişman oldunuz mu? - Bu işte başarılı olacağıma hiç emin değildim. Aile ismimi korumak için adımı ve soyadımı koymadım. Sonra da pişman olmadım. İkinci bir isim yaratmak da güzel. Bu da benim ismim sayılır. Herkesin bana ‘Mösyö Cacharel’ demesi harika. 1983-1995 arasında hem milletvekili hem de belediye başkanıydım. Bir tek o dönem de bana kendi ismimle hitap ettiler.
Sizin gibi tekstille ilgilenen biri için politika bir risk değil mi?
- Biraz. Politikaya niye girdiğinizle de ilgili. Doğduğum şehir Nimes’e bir şeyler katmak istedim. Aslında çok da şey değiştirdim. Bir modern sanat müzesi açtık örneğin.
Cacharel’i Cacharel yapan en önemli şey nedir?
- Ünlü krepon gömleğimiz.
Bu gömleği anlatır mısınız? Nasıl yarattınız? Tam olarak ne yapmak istediniz, ortaya ne çıktı? - Krepon gömlek kadının serbestliği temsil ediyor. Krepon o yıllarda ilk kez kullanılmış vücudu saran bir kumaş. Yüzde yüz pamuklu ama esniyor. Kadınlar istedikleri gibi hatlarını sergileyebiliyordu. Gömleği Brigitte Bardot meşhur etti. Gömleği göğsünün altından düğümleyerek giydi ve bir anda çok moda oldu. Ondan sonra bütün kadınlar bütün gömlekleri düğümleyerek giymeye başladı. Düğüm yüzümden göğüsler dik duruyordu ve sutyene de gerek kalmıyordu. Krepon gömleğin Elle dergisine kapak olması dönüm noktamızdır. Gömlek dünya çapında tanındı. Liberty gömleğiyle de arkası geldi.
İKİ SENEDE BİR MİLYON GÖMLEK
O nasıl bir gömlek? - Liberty bir pamuklu kumaş türü. Onu çiçek baskılı ürettik. İngiltere’de, Kraliyet ailesine özel dokunmuş bir kumaştı. 68’li yıllar, çiçek çocuklar ve hippi modasına hitap ediyordu. Çok başarılı oldu. Hatta dönemin ünlü şarkıcıları bu gömleğe ithafen şarkı bile yaptı. Aynı kumaştan erkekler için de gömlek yaptık. İki sene içinde bir milyon gömlek sattık. Bir sürü de ödül aldık. Bizim için en önemli reklam yıllarıydı.
Sizin bir de efsane parfümünüz var: Anais Anais. O hangi yıl çıktı?
- 1968’te. Gerçekten efsanedir. O dönemde modaevlerinin piyasaya çıkardığı ağır parfümler pek popülerdi. Anais Anais’le daha taze kokular popüler oldu. Aynı dönem Yves Saint Lauren Opiumm’u çıkardı. İkisi de gençlere yönelik, çiçekli ve hafif kokulardı.
Cacharel markasının kimliği nedir tam olarak? - Genç ve ulaşılabilir. Hem fiyat olarak erişilebilirdir hem de üstünüze tık diye oturur. Çünkü ben her şeyden önce terziyim.
Cacharel markasında klasik takım elbiselerde kullanılan ‘İtalyan Sartorial’ dikiş sistemiyle kalite her zaman ön planda tutuluyor. Terzi kalitesinde gerçekleştirilen bu sistemi nasıl kurdunuz? - Her zaman markayı ön planda tuttuk. Bizim için kazanç değil marka önemliydi. Bu da sınırlı seri üretimi gerektiriyordu.
İlk günlerde tasarımı siz mi yapıyordunuz? - Hayır, ilk günden beri profesyonel tasarımcılarla çalıştım. Ben tasarımcı değilim. Şirketin çerçevesini çizer, onay veririm. Bazen “Onaylamama gerek yok” bile derim.
TÜRKİYE’DEKİ PAMUKTAN KALİTELİSİ YOK
Kumaşlarınızı nerede ürettiriyorsunuz? - Biraz mevsimlere bağlı. Çünkü sadece pamuk, ipek ve kaşmir gibi doğal ürünler kullanıyoruz. Bunları başta İtalya olmak üzere Avrupa’dan alıyoruz. Bazı yünleri Peru’dan pamuklu kumaşları da sadece Türkiye’den alıyoruz. Çünkü daha kalitelisi yok. 50 ülkede ve 500 noktada bulunuyoruz.
Türkiye’deki Aydınlı Grup gibi lisans anlaşması yaptığınız kaç ülke var?- Aşağı yukarı 10 tane. Bunların en önemlisi parfüm, bunun için 20 bin satış noktamız var.
Bu anlaşmalarla tasarım ve üretim Türkiye’de yapılıyor. Bu durum markayı Türkleştiriyor mu? Sizce markanız zarar görmüyor mu? - Hayır hem de hiç. Aydınlı, çok kuvvetli bir grup. Yalnızca Türkiye değil Rusya Federasyonu, Ukrayna, Kazakistan, Azerbaycan, Arnavutluk, Beyaz Rusya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Romanya, Ermenistan, Estonya, Yunanistan, Gürcistan, Letonya, Litvanya, Polonya, Macaristan, Sırbistan, Karadağ, Makedonya Cumhuriyeti, Moldova, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Slovenya ve İran gibi 28 ülkenin hakları da onlarda. Tasarımda son onay bizden. Ama bu ülkelerdeki gelişimi onlar sağladı. Fransa’daki Cacharel koleksiyonuyla Türkiye’deki aynı değil ama markanın kimliği aynı.
KRAVAT YOK OLMAZ ERKEK ADAM ETEK GİYMEZ
Cacharel Türkiye’de erkek markası olarak biliniyor... - Evet. Halbuki Cacharel önce kadın markasıdır. Türkiye’de henüz kadın yok. Önümüzdeki birkaç yılda kadını oturtacağız.
Dünyanın dört bir yanındaki erkekleri mutlu edebilmenin sırrı nedir? - Kadınların onları beğenmesini sağlıyoruz. Her ülke kadını nasıl erkeklerden hoşlanır, göz önününde bulunduruyoruz.
Sizce erkek modasında trend nereye gidiyor? Kravat tarih olacak mı mesela? - Takım elbiselerle oynamaya darlaştırmaya devam ediyoruz. Daha ne kadar daralacak bilmiyorum ama eğilim bu yönde. Bence kravat yok olmayacak ama yüzde yirmi oranında kalacak.
Erkeklerin etek giymesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Asla, asla, asla... O etek bir tek İskoçlar’a yakışır.
Bir erkek isterse fosforlu yeşil, isterse civciv sarısı giymeli mi? - İsterse giysin ama renklerin dengesi çok önemli. Biraz da sosyal hayat... Mesela bugün renksiz giyindim ama kaşkolum mor. Küçük bir dokunuş önemli. Hayatımıza renk katmalıyız.
Türkiye’ye Marka Konferansı için geldiniz. Konuşmanızda en sık değindiğiniz noktalar nelerdi? Başarılı olmak isteyen gençlere beş yıldızlı maddeler sıralar mısınız? - Marka yaratmak için dört tane önemli konu var: Yaratıcılık, iletişim, üretim ve dağıtım. Bunların dördü de eşit derece önemli. Türk markalarına özellikle dağıtıma önem vermelerini öneriyorum. Dünya markası olmak için Tokyo’da da New York’ta da satılmalısınız. Bu alıcılara ulaşmak için de en akıllı yol Paris’de defile yapmak ya da Paris fuarlarına katılmak. Cacharel ilk günden beri Paris’te defile yapan bir marka oldu.
JİLET GİBİ OLMASINDAN ANLARSINIZ Cacharel kadınlar için sade bir marka. Kıyafetlerimiz kadına değer katar ama asla kişiliğinin önüne geçmez. Rol çalan markalardan değildir. Chanel kostümdür mesela. Kadının ceketi ondan önde durur. Chanel olduğunu hemen anlarsınız. Cacharel öyle değil. Erkek koleksiyonumuz biraz daha farklı, kendini belli eder. O kadar kaliteli ve jilet durur ki Cacharel olduğunu hemen anlarsınız.