Oluşturulma Tarihi: Ekim 12, 2004 00:00
İlginç bir değerlendirme, daha doğrusu değerlendirememe örneği yaşadık 41. Antalya Altın Portakal
Film Festivali’nde. Yazı Tura’daki Cevher rolüyle büyük beğeni yoplayan Kenan İmirzalıoğlu festivalde En İyi Erkek Oyuncu dalında aday bile gösterilmedi. Oysa adaylar açıklanana kadar Antalya’da bulunan sinema yazarlarının ortak görüşü Kenan İmirzalıoğlu ve Olgun Şimşek ağırlıklıydı. Ama kabahat bizdeydi tabii. Başladığı günden beri kaynayan bir kazanı andıran, jüri üyelerinin arama toplantılarında bile birbirine girdiği festivalden her türlü sürprizi beklemeyi öğrenememiştik! Peki Kenan İmirzalıoğlu neden adaylar arasında yoktu? Biraz sesli düşünelim. Jürinin bu yıl 70 kişi olduğunu biliyoruz. Ama adayları belirleyen bu 70 kişi değil, küçük gruplara ayrılmış meslek jürileri. Yani Kenan’ın adaylar arasında olmadığı listeyi çıkaran jüri sadece oyunculardan oluşuyor. Büyük jüride yer alan akademisyenler, sinema yazarları, yönetmenler, senaristler, film yapımcıları, dağıtımcıları ve işletmecileri En İyi Oyuncu dalında aday gösterilecekleri seçme hakkına sahip değil. Onlar sadece kendilerine sunulan üç aday arasından en iyiyi seçmek için devreye giriyor. Ve önlerine sunulan listede Kenan İmirzalıoğlu’nu görmeyince şaşırıyorlar. Kenan’ı aday göstermeyen jüri üyelerinin bu kararı nasıl aldığını bilmiyorum ama Antalya’daki otellerin lobilerinde konuşulanları sizden saklayacak değilim. Ortak fikir şöyle: Kenan İmirzalıoğlu, yetenekli, önü açık, başarılı bir oyuncuyken, hak ettiği desteği almalı ve mükemmel oynadığı Cevher rolüyle ödüle aday gösterilmeliydi. Eğer aday gösterilse kendisinden övgüyle söz eden diğer jüri üyelerinin de oylarıyla belki Altın Portakal’a kadar uzanabilir ya da en azından ödülü filmdeki rol arkadaşı Olgun Şimşek’le paylaşabilirdi.AMERİKALI YAPIMCI ‘KENAN’ DEDİ Ben aslında komedi filmi izliyor gibi hissettim kendimi Antalya’da. Kenan İmirzalıoğlu’nun adı geçmeyen En İyi Erkek Oyuncu aday listesinin açıklandığının ertesi günü bir Amerikan-Türk ortak yapımı sinema filminin basın toplantısı vardı. Ünlü yönetmenlerimizden Osman Sınav ve Pinema’nın sahibi yapımcı Pamir Demirtaş, ciddi ve Türkiye açısından sevindirici bir projenin startını verdiler. Seven Arts Pictures ve Sinegraf, Osman Sınav’ın yöneteceği Amerikan-Türk ortak yapımı sinema filmi için anlaşma imzaladıklarını duyurdular o gün. Basın toplantısında Seven Arts Pictures Film Prodüksiyon Şirketi’nin kurucusu Peter Hoffman da vardı. Hoffman, filmde Amerikalı oyuncuların yanı sıra Türk sinemasından isimlerin de yer alacağını söyledi. Ve ekledi; ‘Bumerang Cehennemi’nde başrolü oynayan oyuncuyu çok beğendim.’ Toplantı sonrasında Hoffman’la yaptığım sohbette de Kenan’ı öve öve bitiremedi bana. Ünlü Amerikalı yapımcı, ‘Kamera Kenan’ı seviyor. Bir yıldız duruşu var kendisinde. Benim tek favorim o’ dedi. Daha sonra Osman Sınav’a gittim. Ondan da ‘Henüz kesinleşmediği için açıklamadık, ama büyük ihtimalle bu projede yer alacak Türk oyuncu Kenan İmirzalıoğlu olacak’ cevabını aldım.O an aklıma Gılgamış’ın yapımcısı Beni Atoori’nin sözleri geldi. O da Kenan İmirzalıoğlu’nu projeye dahil etmekte tereddüt etmemiş, hatta ilk kez bir oyuncu hakkında bu kadar net ve bu kadar çabuk karar verdiğini söylemişti. Gılgamış’tan sonraki projelerinde de mutlaka Kenan’la çalışmak istediğini söylüyordu Atoori.İşte böyle. Bir yanda Kenan İmirzalıoğlu’nu çok başarılı olduğu bir rolde adaylığa bile layık görmeyen bir jüri, diğer yanda Türk oyuncular arasında onu tek geçen, oyunculuk yeteneğini Hollywood standartlarında gören Amerikalı yapımcılar. Kenan şu sıralar, yılan hikayesine dönen Gılgamış filmi çekilecekmiş gibi hazırlıklarını sürdürüyor. Enkidu sakalı giderek uzuyor, rolüne hazırlanmak için yaptığı idmanlar devam ediyor. Geçen hafta da yazdığım gibi, umarım Gılgamış projesi hayata geçer ve Peter O’Toole, Ömer Şerif’le aynı karelerde Kenan İmirzalıoğlu’nu da izleriz. Ama olmazsa da bu hiçbir şeyin sonu değil onun için. Kenan, mükemmel fiziği, işine olan saygısı, profesyonel yaklaşımı ve aynı zamanda samimi, yürekten oyunculuğu ile yurt dışında kendinden bolca söz ettireceğinin sinyallerini veriyor. Bu sinyalleri de antenleri açık olan Amerikalı film yapımcıları almakta gecikmiyorlar gördüğümüz gibi. Kenan yakında Türkiye’nin yurt dışında da parlayan yıldızı olacak. İçimize doğan bu. Beyaz perdeden inciler...‘Aşk bir mayın tarlasıdır. Bir adım atar ve parçalara ayrılırsın.’ (Love and Sex, Yön: Valerie Breiman, 2000)Tom Hanks bir kez daha sınırları zorluyorMilyon dolarlar yatırılan, büyük umutlar beklenen filmler gişede tepetaklak olurken, düşük bütçeli yapımlar alıp başını gidebiliyor.2002 yılında buna kendi de tanık olan Tom Hanks, şimdilerde aynı yöntemi tekrar denemeye karar verdi. Hatırlarsanız iki yıl önce Hanks’in yapımcılığını yaptığı 5 milyon dolarlık Kalbinin Sesini Dinle, gişede 220 milyon dolar hasılat elde etmişti. Şimdi Hanks, filmin başrol oyuncusu ve senaristi Nia Vardalos ile yeni bir anlaşma daha imzaladı. Yine düşük bir bütçeyle çekilecek olan film, Laura Zigman’ın aynı adlı kitabından sinemaya uyarlanacak olan A Wilderness of Monkeys. Bakalım formül işe yarayacak mı?Bunu biliyor muydunuz?İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın düzenlediği Filmekimi’nde yarın akşam, korku ve gerilim sinemasının en iyi örneklerinden olan ve bu yıl Cannes’da büyük ilgi gören Ji-woon Kim’in Karanlık Sırlar (A Tale of Two Sisters) filminin gösterimi var.
button