Güncelleme Tarihi:
Deniz Uğur, üç çocuklu bir anne... Diğer yanda, hayatı paylaştığı nişanlısı yönetmen Orçun Benli var, vizyona girmeyi bekleyen “Gulyabani” filmi, devam eden “Huysuz” müzikali ve “Umutsuz Ev Kadınları” dizisi... Başını kaşıyacak vakti olmamasına rağmen bu tempoyu sevdiğini söylüyor. Kanseri atlattıktan sonra huzuru kendi içinde bulduğunu ve nefes aldığı her dakikaya şükrettiğini de ekliyor.
* Nişanlın Orçun Benli’nin yönettiği “Gulyabani”yle başlayalım. Nasıl bir film oldu?
- Korku komedi türünde yapılmış ilk film. Sinema alanına o kadar hakim değilim ama bu tür bir film daha önce yapılmadı zannediyorum ya da ben görmedim.
* Sen işin hangi tarafındasın; korku mu komedi mi?
- Ben daha çok korku tarafındayım, çünkü olaylar başroldeki dört kadının başına geliyor, onlardan biri de benim. Komedi kaynağı ise kadınlara musallat olan avcılar...
* Nasıl bir karakter seninki?
- Ekibin lideri durumunda, güçlü ve cesur bir kadın. Ama bir travması var. Çok aşık olduğu eski sevgilisi ondan ayrılıp aynı gruptaki bir arkadaşıyla birlikte olmaya başlamış. Ama onu affetmiş, o duyguyu da yenebilmiş. Sevdiklerine çok bağlı, anaç bir tavrı var.
* Sen anaç mısındır?
- Anne olunca mecburen öyle oluyor. Bu arada filmdeki en önemli vurgu şu: “Korkarsan gelir...” Gulyabani karakteri insanların korkularını kullanıyor, avlarına o şekilde ulaşıyor.
DOĞADAKİ YARATIKLARDAN KORKMAM, İNSAN HARİÇ!
* Korkar mısın doğaüstü yaratıklardan ya da inanır mısın?
- Doğaüstü yaratıklardan da, doğadaki yaratıklardan da asla korkmam. İnsan hariç!
* Çocukken Gulyabani’yle, karabasanla falan korkutulduğun oldu mu hiç?
- Kimse beni korkutmadı ama izlediğim bazı filmlerden etkilenip karanlıktan korktuğum dönemler var.
* Çocukken bale yapmış, sonra tiyatro okumuşsun. O yıllarda bu sektörün içinde bu kadar yoğun bir şekilde yer alacağını tahmin ediyor muydun?
- Yani buna sektör denir mi bilemiyorum. Hassektör demek daha doğru olabilir!
* Neler rahatsız ediyor seni?
- İyiye gitmeye başlayan çok şey var tabii, fakat çözülmeye başlanmamış bir o kadar da problem.
* İyiye giden bir şey söylesene.
- Dizi sürelerinin azalacağına, çalışma şartlarının iyileşeceğine inanıyorum, çünkü bu şekilde devam edemez. Mesela biz o konuda örnek bir setiz. “Umutsuz Ev Kadınları” ekibi haftada 5 gün çalışıyor ve 12 saat kuralı var. Öyle olmasa hem tiyatro yapamaz hem de çocuklarımla ilgilenemezdim.
* Peki şu anda yeterince ilgilenebiliyor musun çocuklarla?
- Programlıyorum. Dizi setim Beykoz Kundura Fabrikası’nda. Çocuklar Beykoz Acarkent’teki TED Koleji’nde okuyor. Setten çıkıp okula gidiyorum. Çalışan bir anne olduğumdan bunun dışında çocukları yakalama şansım yok, çünkü benim işim bittiği zaman onlar uykuya geçmiş oluyor. O eksikliği gündüz telafi ediyorum. Hafta sonu zaten sürekli bendeler; bu şekilde dengeliyoruz.
* Bugüne dek hayatına giren erkekler hep alanlarında başarılı isimlerdi. Bu ortak noktayı sen nasıl değerlendiriyorsun?
- Eski ilişkilerim hakkında konuşarak nişanlıma saygısızlık etmek istemem. İnsan aşık olunca geçmiş geçmişte kalıyor zaten.
* O zaman Orçun Benli’ye geleyim. İlk nasıl karşılaşmıştınız?
- Bir önceki film vesile oldu.
* Sen oradaki başarılı yönetmene mi aşık oldun acaba?
- Oradaki karizmanın da etkisi oldu tabii. Ayrıca her kadın başarılı erkekten hoşlanır, etkilenir.
* Onun çocuklarla arası nasıl?
- Karşılaştıkları zaman gayet iyi ama pek karşılaşmıyorlar.
* Sen mi karşılaştırmıyorsun onları?
- Özellikle karşılaştırmıyor değilim. Ama iş güç arasında ben bile onları görmekte zorlanıyorum.
KEMOTERAPİ SÜRECİ YIPRATICIYDI
* Meme kanseri oldun, zor bir süreç geçirdin ama şimdi iyisin. Angelina Jolie de bir süre önce kanser riskine karşı memelerini aldırdı. Sen bu konuda bir şeyler söylemek ister misin?
- Batıda meme kanseri çok yaygınlaştığı için kadınların belli bir yaştan sonra göğüslerinin içini boşalttırdığını ve silikon destek taktırdığını duymuştum. Angelina Jolie’ninki de farklı bir şey değil. İleride meme kanseriyle uğraşmamak adına böyle yapmış olabilir.
* “Uğraşmamak için” derken?
- Bu çok ölümcül riski olan bir kanser türü değil, yavaş yayılıyor ve bir raddede mutlaka yakalıyorsunuz. Ama o kemoterapi süreci bir kadın için yıpratıcı. Özellikle de çok süsüne püsüne düşkün, kendine çok önem veren biri için.
* Sen öyle misin?
- Yok, hiç öyle değilim.
* Birçok insana oranla daha fazla sınandın. Yaşından daha olgun hissediyor musun?
- Evet. Yaşıtlarımdan daha erken olgunlaştığımı düşünüyorum.
* Nasıl sağlıyorsun kendi iç huzurunu?
- Kendini sevmek önemli. Sadece nefes alıp veriyor olmak, güneşin doğuşunu seyrediyor olmak bile muhteşem bir deneyim. İyi ki yaşıyoruz.
İLİŞKİLERİMDE ANAÇ BİR KADINIM
* Peki ilişkilerinde nasıl bir kadın Deniz Uğur?
- Anaç, yani hep öyleydim ben ama bu duygu zaten hepimizde vardır.
* Ama çok fazla anaç olduğun zaman sevgili olmaktan çıkıyorsun derler. Anaç olmak tehlikeli de olabilir yani. O dengeyi nasıl kuruyorsun?
- Kadın bazen çocuk, bazen kardeş, bazen arkadaş, bazen anne olabilmeli. Kadının içinde bunların hepsi var.
* Röportajlarda “Kadının kadına yaptığı kötülüğü kimse yapmaz” diyorsun sık sık...
- Kadınlar arasında müthiş yırtıcı bir rekabet var. Hepsi birbirinin kuyusunu kazmaya çalışıyor. Olgunluk aşamasına geldiğinizde ise, kadınlar birleşse dünyanın başka bir yer olacağını anlıyorsunuz. Erkekler kızmasın ama ben kadınları kapasiteleri, organizasyon yetenekleri, doğurganlıkları ve birçok özellikleriyle ayrıcalıklı ve üstün varlıklar olarak görüyorum. O yüzden kadınlar birbirinin kuyusunu kazmayı bırakıp birbirlerine destek olurlarsa hakikaten dünyayı değiştirebilirler.
ÖLÜMDEN KORKMUYORUM
* Erken teşhis de olsa, hastalık döneminde ölüm korkusu yaşadığın oldu mu?
- Ölümden korkmuyorum ama ölümü düşünüp sorguladığım bir dönem oldu.
* Tecrübelerine dayanarak söyler misin, nasıl bakmak lazım hayata?
- Hayat bir deneyim süreci. Doğduk, büyüdük ve bir gün öleceğiz. İnişler ve çıkışlar oluyor hayat içinde, kaybettiğiniz ve kazandığınız anlar oluyor. Bazı insanların hayatı daha düz devam ediyordur ama benim inişli çıkışlı bir hayatım var ve bunu da bir zenginlik olarak görüyorum.