Mevlüt TEZEL
Oluşturulma Tarihi: Kasım 04, 2004 00:26
Nadir röportaj veren Nazan Öncel, Kelebek’e özel açıklamalarda bulundu. ‘Hayat acılardan geçiyor. Ben de hayata nüfuz edebildiğim oranda şarkı yazabiliyorum’ diyen Öncel, Sibel Kekilli’nin başrolünü oynadığı ‘Duvara Karşı’ filminden de esinlenerek, Özcan Deniz için ‘Tomurcuk’ şarkısını bestelemiş.
Kelebek’e çok özel açıklamalarda bulunan Nazan Öncel’in, liseyi dışarıdan bitirip, Anadolu Üniversitesi’nde İşletme Fakültesi öğrencisi olduğunu öğrenmek gerçekten ilginçti. Özcan Deniz’e verdiği ‘Tomurcuk’ parçasının sözlerini, Sibel Kekilli’nin ‘hit’ olduğu ‘Duvara Karşı’ filminde Birol Ünel’in canlandırdığı Cavit karakterinden esinlenmesi ise röportajın son
magazin maddesiydi.
Yaşamak sorumluluk ister
İşte, ‘Filmden çok etkilenmiş, sersemlemiştim. Tekme tokat yemiş gibi olmuştum sinemadan çıkarken. Özcan Deniz’in ‘Tomurcuk’ şarkısının dizelerini yazmam o günlere denk gelir’ diyen Nazan Öncel ile ‘Mutsuzluk bulaşıcıdır... Acının yurdu yürektir’ gibi can alıcı sözlerle bezenmiş hayata ve müziğe dair bir röportaj.
- ‘Fırsatları kollayıp yüzümü içime çeviriyor, kendi tadıma bakıyorum.’ Kendi tadına bakmak! Bu sağlam sözler herhalde varoluş sorunsalınızı açıklıyor. Ciddi varoluş nedeniniz nedir?
Yaşamak sorumluluk isteyen bir şeydir. Bu sorumluluğun bilincinde olan bir birey olmaya çalıştığımı düşünüyorum. Bize bırakılan bu insanlık mirasını hak etmeye çalışmaktır elimden gelen.
- Bir röportajınızda ‘Beatles’ın çocuklarıyız’ diyordunuz. İdeallerin yıkıldığı bir çağda, müzik sizin için ne ifade ediyor?
Evet öyleyiz . Onlar bize acıları anlattılar, mutlu olmanın yollarını tarif ettiler. Kendi içimize dönüp bakmayı onlardan öğrendik. Beatles sadece bir örnek. Mutsuzluğun bulaşıcı olduğunu, dünyanın yoksulların başına yıkıldığını Dostoyevski’den öğrenmedik mi?
Charlie Chaplin, Yaşar Kemal ve niceleri olmasaydı, bu kadar zor, zor olduğu kadar da ağır olan hayatı nasıl göğüsleyebilirdik ki. Müzik de edebiyat kadar, sinema kadar, tiyatro kadar önemlidir hayatımda. Çünkü bu sayede soluk alabiliyorum. Çoğalıyorum bir anlamda.
- Bestelerinizi yaratma sürecinizi anlatır mısınız?
İçimdeki haritanın pusulası duygularımdır. Dünyada olup bitenler, acılar ve sevinçlerdir bana yol gösteren. Hayat acılardan geçiyor. Ben de hayata nüfuz edebildiğim oranda şarkı yazabiliyorum.
- Peki ‘Dünya gözümden düştü, bu kadar acı yeter’ gibi sözler nasıl ortaya çıkıyor.
‘Aşk sevene yük olmaz’, ‘Battı
balık yan gider’, ‘Bir kavuşturur, bir ayırır yollar’, ‘Dünya gözümden düştü, bu kadar acı yeter’, ‘Bende bir resmin var yüzüme bakmıyor’, ‘Tuz kadar severiz biz hani’, ‘Acının yurdu yürektir’, ‘Burası evsiz kediler sokağı’, ‘Hayat güzelmiş’ demişim. Ve benzerlerini yazarken, duygularımı en yalın haliyle aktarmış olduğumu yeniden fark ettim. İçlerinde hayal ürünü olan sözcükler bile hayat desteklidir. Benim ve hayatın bir parçası olan satırlardır.
Film beni çok etkiledi
Başka bir örnek daha vermem gerekirse, Fatih Akın’ın yönettiği, Sibel Kekilli ile Birol Ünel’in başrolünü paylaştığı ‘Duvara Karşı’ filminden çok etkilenmiş, sersemlemiştim. Tekme tokat yemiş gibi olmuştum sinemadan çıkarken. Özcan Deniz’in ‘Tomurcuk’ şarkısının dizelerini yazmam o günlere denk gelir. ‘Bir adam düşün gözü yolda, yarı ölü yarı diri bir arafta.’ Bir resme bakarak da dörtlük yazmışımdır, kendi içime bakarak da. Ama şarkı yazarken olaylara, durumlara bakış açısı önemli olduğu kadar dilin incelikleri ve üslup da önemli sanırım.
Hayat çok ağır
- ‘Ne yürüdük aynı sokaklarda.... Hayat güzelmiş-miş... Yağmur yağarmış-mış... Utanmadan..’ Hayatla dalganızı geçiyorsunuz ve en sonunda dank diye silahınızı çeker gibi ‘Utanmadan’ diyorsunuz. Neden utanmadan?
Hayat hafife alınmayacak kadar ağırdır. Bu şarkıda, ne kadar ağır olduğundan söz ediyor. Herşey bu kadar kötüyken dünyanın hálá nasıl döndüğüne, çiçeklerin nasıl açabildiğine hayret eden bir şarkıdır. ‘Utanmadan’ sözcüğü bütün bunları özetler.
Büyük hatalarım olduÖzlem ve Şebnem sağlamdır- Biraz vazgeçemediklerinizden konuşalım
Hayata tutunmayı sağlayan değerli şeyler var hayatta. Ben de onlarla kolkola yaşıyorum. Dostluklar ve insani şeyler. Bir işe yarama duygusu mutlu ediyor beni.
- Peki korkularınız ve tutkularınız?
Beynimin reddettiği bir şeyi kalbim de reddediyor. Korkunun ecele bir faydası olsa ne álá, ama yok. Ama insanın en mutsuz eden şeylerden biri haksızlıktır.
- ‘Ukalağa Dümbeleği’ şarkısı da ilginç. Bu şarkıdan çıkartacağımız ana fikir galiba, ‘Hata yapmamak adına hayat ertelenmez...’ En büyük hatanız neydi?
Ne bileyim herşey bekliyor da, hayat beklemiyor değil mi? Ben de bir şey bilmiyorum. Öğreniyorum işte. Galiba sonuçlarına katlanamadığımız şeyler hatalarımız oluyor. Katlanabiliyorsak mesele yok.
- Ölüm olgusu da yoğun şarkılarınızda. İntihar sizce bir erdem mi?
Geçen Gündüz Vassaf bu konuyla ilgili olarak bir yazı yazmıştı. ‘Yeryüzünde kimse uçarak yürümediğine göre iz bırakıyor. İntihar da duruma göre karşı tarafı cezalandırmaktır gibi bir şeydir’ diyordu.Vassaf’ın görüşü bu konudaki bakışımla örtüşüyor.
- Eğitiminizdeki son durum ne? Hala Türkolog olmakta kararlı mısınız?
Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi öğrencisiyim şimdilik. Zaman ne gösterir bilemem.
- Türkiye’deki rock grupları ya da Özlem Tekin, Şebnem Ferah gibi hemcinsleriniz neden şarkı sözlerinde yeterince sert değiller. Neden kuşlar ve böceklerle uğraşıyorlar.
Kuşlar ve böceklerle uğraşmak da güzeldir. Sıradan aşk şarkılarına yeğdir üstelik. Üstelik bu arkadaşlarımızın kanavası (naturası) sağlamdır. Bir tercih meselesi olabilir. Bilmiyorum.
- Yeni çıkan arkadaşlar da uslu çocuğu oynuyor. Hem de yaşça sizden küçük oldukları halde.
Bunun yaşla bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Kendilerine göre haklı nedenleri olabilir. Onlara sormak lazım. Doğrudan bir karşılaştırma da yapmak istemiyorum. Çünkü kitapların toplatıldığı, eli kalem tutanların yakıldığı, ozanlarının, sanatçılarının sürgünde öldüğü, duruma göre şekillenen, pek çok şeyin akışkan olduğu dünyada sanırım haklı olabilirler.
Merak şarkıları kirletir- ‘Nereye Böyle’ şarkınızda ‘Duygularım paramparça... Her günümü her gecemi yaşıyorum iki kişilik’ diyorsunuz. Sözlerinizde mutlaka yaşanmışlıklar vardır diye düşünüyorum. Biraz iki kişilik yaşamaktan konuşalım.
Merak şarkıları kirletir. Az sonra hikáyelerine dönüştürmek istemiyorum. Sevdiğim bir çok şarkı vardır. Hiçbirinin kime hangi koşullarda yazıldığını merak etmeden sadece dinlerim. Daha fazlasına hakkım yoktur diye düşünürüm. Ama o sevilesi şarkılar hayatıma bir şekilde bir duygumun ihtiyacına ilaç olmuştur. Belki de o şarkıların kendileri dışında, bir sürü şey bilseydim aynı bağı kurabilir miydim bilmiyorum.
-’Demir Leblebi’ albümündeki şarkı sözleri bayağı tartışma yaratmıştı. Şimdiki albüm biraz daha dingin. Bu değişimi özetler misiniz?
‘Demir Leblebi’ başka bir hissiyatın ürünüydü. ‘Yan Yana Fotoğraf’ çektirmekse başka bir hissiyatı işaret ediyor. Dünyaya karşı bakışım değişmedi. Dünya aynı dünya. Dün de yalancıydı bugün de öyle. Dönüyor ama yalanlarıyla beraber dönüyor. Aynı oranda iyileşme yok.
- En sağlam hıçkırıklarınızı ne zaman döktünüz. Ve göz yaşları kurumadan nasıl biter
Başkalarının acısına bakmak adında bir kitap var Sussan Sontag’ın. İnsanın başka birinin acısını kendi acısı kadar derin hissedebilmesi değil midir iki kişilik yaşamak? İnsan onuru çiğnendikçe yaşamak yaşamaya benzemez. Bu kadar adaletsiz bir dünyada mutluyum demek bana utanç verir. Biten gözyaşları değil, gözyaşlarının kırık hikáyesidir.