Kediler ve çocuklar disiplin sever

Güncelleme Tarihi:

Kediler ve çocuklar disiplin sever
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 28, 2004 00:00

Bir insana kahverengi bu kadar yakışsın! Çok sık rastladığım bir vaka deÄŸil. Derhal aklıma Erol Aksoy geliyor: Kahverengi giyen çalışanları kendi iÅŸyerlerine sokmazmış ya. Gülümsüyorum içimden. Gelsin de Feriha Dildar'ı iÅŸyerine almasın bakalım!Karşımdaki bir pedagog. Aynı zamanda 7 yaşında bir kız çocuk annesi. Ama ‘‘ÇocuÄŸumun annesiyim ben, terapisti deÄŸil’’ diyor gülerek. ‘‘Pedagog olmam anne olarak farkındalığımı arttırdı, o kadar.’’ Bütün annelerin derdi neyse, o da aynı dertlerden mustarip olduÄŸunu söylüyor. Feriha Dildar'ın ofisine girerken daha tabelasından yakalanıyorsunuz. Çünkü orada adı filan yazmıyor. ‘‘P.S Aile ve Çocuk Danışmanlığı’’ o kadar. O, ekip çalışmasına inanıyor. Uzmanlık alanı farklı olan diÄŸer arkadaÅŸlarının da ne eÄŸitim ne terapi becerisi açısından kendisinden aÅŸağı kaldığını söylüyor. Ä°lk görüşmeyi o yapıyor, teÅŸhisi o koyuyor. Problemin çeÅŸidine göre, hep birlikte çocuk odaklı aile terapisi yapıyorlar. Bu ne demek mi oluyor? Siz Feriha Dildar'ın karşısına anne baba ve çocuk (varsa aynı evde yaÅŸayan anneanne ya da bir babaanne) olarak birlikte oturuyorsunuz. Problem ne ise, aile sistemi içinde çözülmeye çalışılıyor. Yeni bir akımın öncüsü o. Haliyle ben de ona bu alandaki yenilikler neler, neler yapmalı, aile çocuk arasındaki iliÅŸkiler nasıl olmalı diye sordum...Ben aile içinde klasik demokrasi anlayışının iÅŸlerliÄŸine asla inanmıyorum. Evet, çocuÄŸa alan tanınmalı, seçenekleri mutlaka olmalı ama bir sınırı ve çerçevesi de olmalı. Åžu varsayım yanlış: ‘‘Sınır koymayıp her istediÄŸini yapmasına izin verirsem, ileride kendine güvenli, özgür ve yaratıcı bir birey olur.’’ ÇocuÄŸun, anne babası mı, arkadaşı mı olmak doÄŸrudur?- Anne-babalar arkadaÅŸ olmazlar. Yakın olabilirler, sırdaÅŸ olabilirlar ama arkadaÅŸ arkadaÅŸtır, anne-baba da anne-baba! Herkesin anne gibi bir anneye ihtiyacı vardır.Ne kadar açık olmalı bir anne çocuÄŸuna? Bazıları çocuklarına çocuk gibi deÄŸil de bir yetiÅŸkin gibi davranır...- O da yanlış! Çocuk çocuktur, ona yetiÅŸkin gibi davranılamaz. Bazı anneler çocuklarıyla kapı kapı yuva geziyorlar mesela: ‘‘Hangisini beÄŸenirsen ona vereceÄŸim seni.’’ Ama çocuk daha üç buçuk yaşında! Kendi veremediÄŸi kararı, alamadığı sorumluluÄŸu ona yüklüyor. Herhangi bir olumsuzlukta ‘‘Ama sen istedin, ondan gönderdim’’ diyebilmek için. Oysa annelik-babalık biraz da risk almaktır, iç sesini dinlemektir. ‘‘Ben çocuÄŸumu bilirim. Burası onun özellikleriyle örtüşüyor. SeveceÄŸini tahmin ediyorum. İç sesimi dinliyorum. Onu bu yuvaya veriyorum’’ diyebilmek gerekir.Peki çocukluk dönemini ‘‘hasarsız’’ atlatabilmek diye bir ölçü var mıdır ve nasıl yapılabilir?- Genetik tandans diye bir ÅŸey var. Tabii ki çok ÅŸey öğreniyoruz ama doÄŸumla beraber yanımızda getirdiÄŸimiz bir psikolojik yapımız var. Bazı insanların hayatları ne kadar zor olursa, o kadar güçleniyorlar. Tüm yaÅŸadıkları, var oluÅŸlarına katkı olarak geri dönüyor. Bazıları ise farklı. Her annesi babası boÅŸanan depresyona girecek diye bir ÅŸey yok mesela. Ama bazen bakıyorsunuz, bırakın boÅŸanmayı, bir okul arkadaşının dediÄŸi minicik bir ÅŸey bile bir travmaya yol açabiliyor, eriÅŸkinliÄŸine kadar onunla birlikte gidiyor. Biraz da yapı bu. Ama aile açısından bakarsak, koÅŸulsuz sevgi ve güven vermek gerekiyor.Anne - babalara koçluk yapıyoruzBenim şöyle bir ÅŸartım var, mümkünse baÅŸta birlikte gelsinler: Anne baba ve çocuk. EÄŸer onlarla yaÅŸayan bir aile büyüğü varsa, anneanne, babaanne gibi, onları da dahil ediyorum. Fakat tabii hiç istemeyen bir ebeveyni buraya zorla getirmenin de manası yok, sadece sabote eder. Tedirgin olan babalar oluyor, anneler kadar deÄŸiÅŸime ve kendilerini ifade etmeye hazır deÄŸiller. Zaten terapi hep anne-baba-çocuk olarak devam etmiyor. Daha sonra çocuÄŸa odaklanıyoruz. Biz burada yeni doÄŸan bebekten ergenliÄŸin sonuna kadar ailelere danışmanlık veriyoruz. Anne - babalara koçluk yapıyoruz.Her dönem çocuk yetiÅŸtirmede belli modeller, kurallar var. ÇeÅŸitli insanlar hep ahkam kestiler. Åžimdi içinde yaÅŸadığımız dönemin ahkamları neler?- Dikkatler anne-bebek iliÅŸkisine döndü. Bebeklerin algılarının çok daha erken oluÅŸtuÄŸu yeni bir kavram mesela. ‘‘O henüz birkaç aylık. Hiçbir ÅŸey algılamıyor’’ varsayımları çürütüldü. BebeÄŸi nasıl tuttuÄŸunuz bile önem kazandı. Ä°lerki yaÅŸlardaki disiplin ve güç dengesi çok daha ciddiye alındı. Bir de Amerika'da yapılan bir araÅŸtırmaya göre, hareketlilik ve dikkat bozukluÄŸuna sahip çocuklar, orta sınıfın üstü ve kültür düzeyi yüksek anne babaya sahip. Bu da genellikle çok alan tanımaktan, referanssız bırakmaktan, sınır koyamamaktan kaynaklanıyor. Bütün gün evde yoksunuz diyelim, vicdan azabı çekiyorsunuz ve çocuk ne derse ‘‘Tamam’’ diyorsunuz. Bu da çeÅŸitli sorunlara yol açıyor.Bir terapist olarak yaÅŸadığınız ve mutlaka ailelere iletilmesi gereken vakalar var mı?- Ailelerin her ÅŸeyin en iyisini yaratma kaygıları olabiliyor. Kusursuz bir dünya yaratma çabası. Dış dünyadan farklı, sınırsız bir gül bahçesi! Bu yanlış. Birinci sınıfa giden bir erkek çocuÄŸunun, okula baÅŸlamasıyla gösterdiÄŸi duygusal reaksiyonları hatırlıyorum. MüthiÅŸ bir kaos! Yemekte uyuyor, okulda uyuyor, arkadaÅŸlarıyla anlaÅŸamıyor. Ama anneye babaya bakıyorsunuz gayet saÄŸlıklılar. Alan tanımışlar, sınır da koyabilmiÅŸler. Sorun ÅŸu: Her ÅŸeyin çok iyi olduÄŸu bir aile ortamı. Her ÅŸey fazla mükemmel. Ve çocuk ilkokulda yeni ve yapayalnız olduÄŸu bir sisteme girince bocalıyor, baÅŸ edemiyor. Biz o ailedeki bu fazla iyilik halini gerçek bir yaÅŸama döndürmeye çalıştık, düzeldi...Aileler çocukları arasında ayırım yapar mı?- Yapar tabii. Birinci çocuÄŸunu planlamadan doÄŸurmuÅŸ, üstelik erkek istiyormuÅŸ kız olmuÅŸ, e tabii bu kadar negatif bir ÅŸey içinde iliÅŸki bir türlü oluÅŸamamış, sonra dünyanın prensini beklemiÅŸ ve çocuk olmuÅŸ, bütün olumlu yatırımları da haliyle ona yapmış. Ä°kisini de seviyordur ama birini daha çok seviyordur! Ya kendilerine benzemeyeni ya da çok benzeyeni sever anne babalar...Disiplinin kitap karşılığı kararlılıktırBen aile içinde klasik demokrasi anlayışının iÅŸlerliÄŸine asla inanmıyorum. Ailede güç dengesi anlamında bir hiyerarÅŸi olmalıdır. Evet, çocuÄŸa mutlaka alan tanınmalı, seçenekleri mutlaka olmalı ama bir sınırı ve çerçevesi de olmalı. Åžu varsayım yanlış bence: ‘‘Sınır koymayıp her istediÄŸini yapmasına izin verirsem, ileride kendine güvenli, özgür ve yaratıcı bir birey olur.’’ Bir çocuÄŸu çitleri örülmüş pek çok uyaranı olan bir bahçeye koymak farklıdır -ki kanımca bu doÄŸru olandır- hiç bilinmeyen bir stadyuma koymak farklıdır. Sınır olmalı yani. Disiplin olmalı. Bizim kültürümüzde disiplin yanlış algılanıyor. Öfke ve sertlik zannediliyor. Oysa kitap karşılığı kararlılıktır. Çocuklar ve kediler disiplin sever, netlik sever. O zaman kendilerini çok daha güvende hissederler.YetiÅŸkin biri derdini çok daha kolay anlatabilir. Bir çocuk ise zorlanabilir. Çocuk terapisinde esas kriter olarak neyi alıyorsunuz?- Güven iliÅŸkisini. Ben hiç dışarıda çocuk bekletmem. Bazı pedagoglar ‘‘Anne babayla konuÅŸayım önce’’ der. Ben öyle yapmam. Güven iliÅŸkisini bir daha kurmak zor olur. Bana danışan çocuktur aslında. Tabii biri, onun adına karar veriyor, kolundan tutup getiriyor, e bu haliyle hoÅŸuna gitmiyor ama bu da iliÅŸki kuramayacaksınız anlamına gelmiyor. Çocukların hep aynılık ihtiyaçları vardır, deÄŸiÅŸiklik ve sürpriz sevmezler. Siz anne-baba ve çocuÄŸa eÅŸit mesafede durursanız, hatta ‘‘Senin hakkında konuÅŸacağız, seni de dinlemek istiyorum, lütfen bir ÅŸey söylemek istediÄŸin zaman söyle’’ derseniz, baÅŸarılı olabilirsiniz. Bir takım teknikler de var tabii: Çocuk bir oyun oynar, bir hikaye anlatır. Her kullandığı kelimenin, seçtiÄŸi figürün bir açılımı vardır...Peki üç yaşından küçükse, kendini kelimelerle de ifade edemiyor. O zaman terapi nasıl oluyor?- Anne-baba-çocuk oyun odasına giriyorlar, bir oyun oynuyorlar. Odada baÅŸka kimse yok. Ve aynı esnada videoya çekiliyorlar. Sonra ben o video kamera üzerinden, iliÅŸkiyi milimetrik yorumlamaya baÅŸlıyorum.Barbi’nin en son yatak odası takımını bilen pedagogÇocukla iliÅŸki, oyunla baÅŸlar oyunla biter. Oyun, çocuk terapisinde çok yardımcıdır. Dolayısıyla bir terapistin çocuk dünyasından haberi olmalı. Çizgi film karakterlerini bilmeli, en moda çocuk endüstrisinin nereye gittiÄŸinden haberdar olmalı. Bir ÅŸey söylediÄŸi zaman uzaylı gibi durmayacaksın, Roller blade'den Barbi'nin en son çıkan yatak odası takımına kadar haberin olacak. Hepsi iliÅŸki kurmak için argüman.Çocuk, banyoda anne-babanın cinsel organını görsün mü, görmesin mi?Her ailenin kendi dili, kendi yapısı, oluÅŸturduÄŸu bir sistemi vardır. Yapacağım müdahalenin mutlaka bu yapıya uygun olmasını tercih ederim. Cinsellikle ilgili çok soru gelir: Çocuk, banyoda anne-babanın cinsel organını görsün mü, görmesin mi? Anne ve babanın kapanması mı iyi, kapanmaması mı? Bazı teoriler der ki, ‘‘Cinsellik çok doÄŸaldır. Cinsel organlar da öyle. Bir insanın eli, kolu, bacağı gibidir. Dolayısıyla çocuk görebilir ve görmelidir.’’ BaÅŸka bir teori der ki: ‘‘ÇocuÄŸun cinsel organ görmesi, özellikle de aynı cinstense, yetersizlik duygularını ve kaygısını arttırır. Benimki neden ufak, deÄŸiÅŸik gibi. O yüzden cinsel organ örtülü olmalıdır.’’ Bir terapist olarak ben herhangi bir teoriyi benimsiyor olabilirim fakat karşımdaki aile örtünmeyi tercih eden bir aileyse, böyle rahat edeceklerse, ‘‘Açılın. Cinsellik ancak böyle kabul edilebilir!’’ demem. Dersem astarı yüzünden pahalıya mal olabilir. Bir açılıp, bir kapanmaları daha fena bir ÅŸey! Çocuk için yanlış mesaj. Dolayısıyla ailenin dokusuna bakıyorum ve inançlarını sorguluyorum. Onlara soruyorum: ‘‘Siz nasıl rahat edersiniz?’’ Annelik, vicdan azabı deÄŸildir‘‘Bebek doÄŸar ve çaresizdir, bir süre olup biteni algılayamaz’’ denir ya, bu doÄŸru deÄŸil, aksi ispatlandı. DoÄŸdukları andan itibaren ailenin içindeler ve çok geliÅŸmiÅŸ bir algıya sahipler.Bir annenin çocuÄŸu doÄŸurduktan 40 gün sonra çalışması iyi olmayabilir. Ama üç ay sonra çalışmasında hiç mahzur yok. Hatta faydası var. ÇocuÄŸun baÅŸka yetiÅŸkinlere baÄŸlanmasında da saÄŸlıklı unsurlar bulundu. BaÄŸlanma, ayrışma ve bireyselleÅŸme gibi aÅŸamalar var. Anne gidecek ama hep geri gelecek, çocuÄŸun bunu deneyimlemesi iyi olur.Annelik bitmez tükenmez bir vicdan azabı deÄŸildir, olmamalıdır. Kaygı insana hata yaptıran bir duygu. Ãœstelik siz kendinizin nasıl bir anne olduÄŸunuzu hissediyorsanız, çocuÄŸunuz da öyle bir anne olduÄŸunuz inancındadır. ‘‘Ben iÅŸe gidiyorum, çocuÄŸumu terk ediyorum’’ diye çıkarsanız kapıdan, aÄŸlamaya baÅŸlayacaktır. Böyle hisseden annelerin çocukları daha çok aÄŸlar.ÇocuÄŸun bir anaokula gitmesi gerekiyor. Özellikle Ä°stanbul gibi bir metropolde yaşıyorsa, sosyal iliÅŸkileri çok sınırlıysa. Bilgisayar ve televizyon bombardımanlı bir ev hayatı yerine, yaşıtlarıyla olabileceÄŸi uzmanlar denetiminde bir yuvada olması çok daha faydalı.Annelerin babaların mutlaka çocuklarıyla oyun oynaması gerekiyor. Bazen üç saat, bazen 15 dakika. Oyun iliÅŸkisi çok önemli. Oyundaki öfkeden de rahatsız olmaya gerek yok. Hatta enerjisini bu yolla çıkarması saÄŸlıklı bile. Oyunda sınır olmamalı, assın, kessin, oyuncaklarını birbiriyle dövüştürsün. Tek bir ÅŸey var, annenin babanın sonunda oyunu toparlaması ve iyi bitirmesi lazım: ‘‘AnlaÅŸma imzalandı. SavaÅŸ bitti. Åžimdi askerler hastaneye gidecek, tedavi olacak...’’ gibi.Birtakım entelektüel anne-babalarda da bol oyun var ama rutin yok. Onlar sadece çocuklarıyla oyun oynuyor. Bu da yanlış. Yani çocuÄŸu yediren, giydiren, banyosunu yaptıran, yatıran hep bakıcı. Kimse 4 öğün annesi yedirsin demiyor, ama bu ikisinin karışımı gerekiyor.Aileler içinde gizli koalisyonlar vardır: SaÄŸlıklı koalisyonlar, marazi koalisyonlar. Belli sorgulama sistemleri ve teknik yaklaşımlar sayesinde bir buçuk saatte anlayabilirsiniz: Kim kiminle koalisyon halinde, kiminki marazi, kiminki deÄŸil? Hangisi kanırtıyor o problemi? Ve bu problem o evin içinde ne iÅŸe yarıyor da devam ediyor? Durup dururken problem üretilmez çünkü. Acaba bu problemin fonksiyonu ne? Çocuk problem çıkararak, anne ve babası arasındaki gerginliÄŸi rahatlatıp ilgiyi kendisine mi çekiyor, bir tür paratoner görevi mi üstleniyor...Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!