KEDÄ° HABERLERÄ° (2) Vesikalık çektirdim! Babam tutturdu: "Tipitip madem yazar oldu. Yazısının başına bir adet kelle fotoÄŸrafı da farz oldu."KöÅŸe yazarlarına

Güncelleme Tarihi:

KEDİ HABERLERİ (2) Vesikalık çektirdim Babam tutturdu: Tipitip madem yazar oldu. Yazısının başına bir adet kelle fotoğrafı da farz oldu.Köşe yazarlarına
OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 14, 2000 00:00

KEDÄ° HABERLERÄ° (2) Vesikalık çektirdim! Babam tutturdu: "Tipitip madem yazar oldu. Yazısının başına bir adet kelle fotoÄŸrafı da farz oldu."Köşe yazarlarına mı imrendi, nedir?Oysa, annem kelle fotoÄŸraflarına sinir olur. Meslek hayatında ne zaman köşe yazısı yazması teklif edilse, sırf bu kelle fotoÄŸrafı yüzünden reddettiÄŸini biliyorum.Hatun haklı aslında: "Yazdıklarımın yüzümle ne alakası var?" diyor, baÅŸka bir ÅŸey demiyor. Sahiden, millet annemin yazdıklarının iyi olup olmadığına, ÅŸekline ÅŸemaline bakarak mı karar verecek? Ä°ÅŸ mi yani?Ama, iÅŸin ucunda "süper star" olmak yatıyorsa, durum deÄŸiÅŸiyor. Annem yazacak, fotoÄŸrafçı Eyüp amcam resmimi çekecek. Bu bir ekip iÅŸi..."Vesikalık" dediysek, sakın ola yanlış anlaşılmasın. "Vesikalı" olmadık yani. O vesika baÅŸka, bu "vesikalık" bambaÅŸka arkadaÅŸlar!Annem bu sabah babamla günlük mutat muhabbetinden sonra, Hisar'a yollandı; telefon faturamızı ödedi. Telefonun ÅŸakası olmaz, zira telefon bizim elimiz ayağımız. Dönüşte Göksu Kahve'ye uÄŸrayıp bir de tükürük köftesi ziyafeti çekmiÅŸ. Oooohhh, keka... Babama söylediÄŸine göre, emektar köfteci ile de röportaj yapacakmış. Ön randevuyu almış.Dün öğleden sonra, karnım tok, uyudum da uyudum. Annem de keyfimi bozmaya kıyamadı, fotoÄŸraf iÅŸi o yüzden bugüne kaldı. Annem beni kucakladı, minik bir kilim heybeye yerleÅŸtirdi. Evden ilk defa çıkıyordum. Hem tedirgin oldum, hem de müthiÅŸ heyecanlandım. Biz kediler dehÅŸet statükocuyuzdur. Ani durum deÄŸiÅŸikliklerinden hiç mi hiç haz etmeyiz.Neyse, annemin kucağındayım ya, hiç yoktan iyidir. Beni durmadan okÅŸuyor, öpüyor, sakinleÅŸtirmeye çabalıyor. Fakat, annemin sevgili köpeÄŸi Garip yok mu, evin kapısında yatıyordu. Annemi görür görmez peÅŸine takıldı, her zaman olduÄŸu gibi. Kocaman bir köpek. Annem resmen ona âşıktır. Garip ile yanında yapışık ikizi igibi dolaÅŸan kızı, bostanın yan yoluna daldık.Allah'tan yol kısa. Karşılıklı iyi günler dilekleriyle Foto Ömer'den içeri daldık. Hemen foto çekim odasına daldık. Annemin kucağından yere atladım, etrafı koklamaya baÅŸladım. Bendeniz mıntıka keÅŸfini sürdürürken, annem de, "Bak, Eyüp Amcan seninle nasıl ilgilenecek? Cici fotoÄŸraflarını çekecek. Ama, sen de uslu duracaksın, tamam mı?" türünden ısındırma turlarına baÅŸladı.Ben cin cin bakmaya devam ediyorum. "Yemezler..." tavrımı koruyorum. Bana ne yapılacağını da fena halde merak ediyorum. Eyüp Amcam gelince iÅŸ anlaşıldı. Önce, kırmızı etaminli bir bezle kaplı yüksekçe bir sehpa üzerinde poz verdim. Verdim, ama güya verdim. Zira, bir türlü rahat durmuyorum ki... Sonunda, sehpa devrildi.Neyse, annem kızmadı. Bu sefer bir koli bulundu, kırmızı örtüyle kaplandı. Kutuya yerleÅŸtirildim. Gene birtakım pozlar verdim ve de tabii rahat durmadım. Annem ile Eyüp amcamın burunlarından ufak dumanlar çıkmaya baÅŸladı, ama pek çaktırmıyorlar. Zira, iÅŸ natamam...Son teÅŸebbüs bir koltuk idi: deÄŸiÅŸiklik olsun diye, siyah etamin örtü ile kaplandı. DoÄŸru dürüst yerimde durmadığım için devamlı netlik ayarını bozuyordum. Anmem de ona bakayım, hem yüzüm hem de kolyelerim tam görünsün telaşında, karşıma geçiyordu. Ben de tabii, ona doÄŸru atılıyorum, pat mizansen dağılıyor. Yine de, cin bakışlı birkaç karemi yakaladılar galiba. Tüm sabotajlarıma karşın, bravo vallahi...Ä°ÅŸ bitince hemen annemin kucağına tırmandım. Eyüp amcam ile el sıkıştık. (Pardon, patimi uzattım demeliydim, herhalde...) Sonra, annemin kucağında evin yolunu tuttuk. Garip ve kızı olacak o kocaman köpeÄŸin annem (ve de ben) fotoÄŸrafçıdan çıkana kadar kapıda beklediklerini söylemem Allah'ın emri. Annem kedi dostu Mine Hanım'a gider, diyelim iki saat oturur; Garip kılını kıpırdatmadan bahçe kapısının önünde yatar saatlerce... Yine, hafiften korkular yaÅŸayarak eve vardım.Bugüne kadar, dış dünyayı sadece balkondan seyretmiÅŸ bızdık kedi olarak, ilk dış dünya tecrübemi böylece tamamladım. Annem beni bol bol öptü, okÅŸadı. Tebriklerini sundu. Hafiften yorulmuÅŸtum. Tam salondaki sandığın önündeki minderime kurulmuÅŸtum ki, babam aradı. Hemen sordu: "FotoÄŸrafı çekildi mi?"Annem her ÅŸeyi ballandıra ballandıra anlattı, sonunda da, "Eyüp Bey de Cancan'ı pek sevdi" dedi. Babamdan elcevap: "Onu sevmeyen ölsün zaten..." Annem ile ikimiz kahkahalara gömüldük. "Ah ilahi babacığım, sen çok yaÅŸa e mi?" dedim içimden. Neyse ki, cümle âlemin hayatı kurtuldu. Nedeni de basit: Benim kadar ÅŸirin, güzel ve iyi huylu kedi var mı ki! Beni sevmeyen yok ki!...AkÅŸam hemen yataÄŸa tırmandım. Sırtımı annemin karnına dayadım, güvenle ve süper star olma hayalleriyle dopdolu uyudum, mışıl mışıl...Fındık deliÄŸi bulamamış!...Siyamlı bir hatun fena azdı diye, geçenlerde ortalık resmen toz duman oldu. Tırım tırım bir adet "yakışıklı" aranıyor.Vallahi bu hatun mevzularında başım dinç olduÄŸu için halime şükretmediÄŸimi söylesem yalan olur. Zor iÅŸ vesselam...Annemin kedi dostu ahbabı Mine Hanım'ın karşı komÅŸusunun (Ay tanrım, amma dolambaçlı oldu!) Siyam kedisi fena kızışmış. Facia ÅŸuradan kaynaklanıyor ki, Aslı Hanım'ın aslında iki Siyam kedisi var: biri erkek, biri diÅŸi. Ä°ki kardeÅŸ daha doÄŸrusu. Ä°kiz gibi alınmış, evlat edinir gibi. Büyümüş serpilmiÅŸler; tabii Minik, yani diÅŸi olan hemen sekiz aylıkken faaliyete geçmiÅŸ. En yakınındaki yakışıklıdan -yani, kendi ikizinden- ilgi talep etmiÅŸ.Ne yazık ki, ilk hamlenin sonu hüsran!Fındık'ta tık yok...Minik iki, üç, beÅŸ derken, hamleleri tazelemiÅŸ. Fındık bana mısın demiyor. Haftalar geçmiÅŸ... Minik sabırla bekliyor, her gün "Miyavvv..." da "Miyavvvv..." Ne fayda?Sonunda, Fındık azıcık kendine gelmiÅŸ. Minik'in sabırsızlıkla beklediÄŸi yakın alakayı gösterir gibi olmuÅŸ. Bu sefer de, hiç akla hayale gelmedik bir teknik arıza ortaya çıkmış: Fındık, Minik'in üstünde onca debelendiÄŸi halde, bir türlü deliÄŸi bulamamış. Sözün özü, oturtamamış!!!(Ä°nsanların ÅŸu meÅŸhur 'Cuk oturttu...' deyimi ile böyle bir ÅŸey mi kastediliyor acaba?)Fındık "beceriksizler ÅŸahı" olarak tarihe geçerken, Minik'in hali periÅŸan. Kedilerin kızışma dönemlerinde çıkardıkları o feci sesle, öylesine feryat figan miyavlamaya baÅŸlamış ki, mahallede kimsede gece uykusu kalmamış. ÇektiÄŸi acı da cabası... Yüksek gerilim: niyet var, netice yok!"Yar bana bir eÄŸlence medet!" yerine, "Yar bana bir YAKIÅžIKLI medet!"Aslı Hanım ile eÅŸi Cengiz Bey, bakıyorlar ki, iÅŸler iyiden iyiye sarpa sarıyor, annemin kedi dostu komÅŸusu Mine Hanım'a müracaat ediyorlar. Neyse, Mine Hanım'ın yakışıklılarından Efe adlı Van kedisi kardeÅŸimiz, eve misafir gelen Minik ile tek gecede muhabbeti koyultuyor.Minik'in yeri göğü tutan "Miyavvv..."ları kesilirken, dangalak Fındık yüzünden, tüm biz erkek kedilerine ÅŸerefine düşen gölge de silindi. Bir ay sonra, Minik'in bebek beklediÄŸini öğrenince de keyiften dört köşe oluverdik. Fındık da, burnunun dibindeki fırsatı deÄŸerlendirememiÅŸ bir adet "kısmetsiz" olarak kalakaldı.Bebekler haziran ayı başında doÄŸdu. Annemin anlattıklarına göre, Minik, tıpkı ismi gibi, minyon bir hanımmış. Ama, o minicik bedeninde tam beÅŸ bebek büyütmüş. Bebeklerden biri, nedense yaÅŸamadı: pek cılızdı herhalde... Öbür dört tane ise, annelerinin titiz ilgisi ve müşfik kanatları altında büyümeye baÅŸladılar. Ä°lk bir iki gün, "Bu ufaklıklar da nereden çıktı?" telaşına kapılan Fındık ise, duruma çabuk ayak uydurdu. Beceriksizlik etmeseydi, hem öz çocukları hem de yeÄŸenleri olacak -üçü beyaz, biri alacalı- minik bebeklerle barış içinde bir arada yaÅŸamaya alıştı.Åžimdi... Herkes mutlu...Ancak, annem doÄŸumgününde biraz keyfi mayhoÅŸ uyanmıştı. Babam ile sabah muhabbetinde azıcık vızıklandı. Fakat, babam hatununu öyle iyi tanıyor ki, "Git bebekleri gör. NeÅŸen yerine gelir" dedi. Annem hemen giyindi, Minik için bir paket süt aldı; onu "Tüm ve Jerry" poÅŸetine koydu, komÅŸunun yolunu tuttu. Bebeklerin gözleri açılmamış henüz, ama her ÅŸey yolunda imiÅŸ.Annem, biz kediler yüzünden yavrulara hiç ellememiÅŸ, uzaktan sevmiÅŸ. Onun için büyük fedakârlık! Yine de, annem bu kısa "kedi enciÄŸi" ziyaretinden, yüzünde tatlı bir tebessümle döndü."Ä°nÅŸallah eÅŸim de kaldırır..."Hoopp!.. Neyi kaldırıyoruz?Fesüphanallah!!!Bu kadın milletine bir haller oldu. "Ağızdır, konuÅŸur..." misali, pek sallapati konuÅŸmaya baÅŸladılar.Yakışmıyor!!!Geçen gün, hanımlar için hazırlanan bir öğleden sonra kuÅŸağı programında, meÅŸhur Haydar Dümen ile "iktidarsızlık" konusu tartışılıyor. Ä°lk baÅŸta iÅŸler iyi gidiyordu da, annem aniden sinirlenince, ben de kulak kabarttım.Efendim, iktidarsızlık denen ve de pek "erkek" geçinen Türk erkeklerinin feleÄŸini ÅŸaşırtan durum, büyük ölçüde -çiftler arasında iletiÅŸimsizlik kaynaklı- bir sorunmuÅŸ. Annemin söylediÄŸine göre, Haydar Dümen ilk eÅŸini boÅŸayana kadar bilmem otuz yıl uÄŸraÅŸmış, resmen göbeÄŸi çatlamış, sizin anlayacağınız. Kadın milletinden çekmediÄŸi kalmadığı halde, yine de hep "anlayış, iyi niyet, uzlaÅŸma" mesajları veriyor garibim.Birkaç aylık evli olduÄŸu halde, gene birkaç aydır semtine uÄŸramayan ÅŸikayetçi genç bir hanıma da, aynı moral verici sözleri sarfetti.Genç Hanım ne cevap verse beÄŸenirsiniz?"Ä°nÅŸallah, eÅŸim de kaldırır."Bu lafı duyar duymaz, annemden bir itiraz feryadı koptu. Ben de fena kızdım. Acaba, talihsiz bir sürç-i lisan deyip meseleyi unutsak mı?"Senin anan güzel mi?"Bu da, bir adet "münasebetsiz" ÅŸarkı ismi!...Annem bunu duydu duyalı, resmen burnundan soluyor. Hatun haklı. Åžarkı sözlerini kim yazdıysa yazmış. Ama, seslendiren bir kadın! Bu ne biçim iÅŸ? Kadınlar bu tür hakaret yüklü sözlere karşı çıkmazsa, kim çıkacak? Erkek cinsine dahil olduÄŸum halde, ben bile sinirleniyorum. Hem ne istiyorsunuz annelerimizden? Benim annem güzel! Var mı ötesi?..."Keyfini bekleyemem... / Ölene dek bekleyemem... /AÅŸk bekçisi oldum.Söyle, anan güzel mi?"Åžimdi bu kadın adamı sahiden seviyor mu, yoksa düpedüz hakaret mi ediyor? Ya da, beklemekten bıktığı için çileden çıkmış, aÄŸzından çıkanı kulağı mı iÅŸitmiyor? Her şıkta, durumun hayra âlâmet olmadığı kesin."Bu nasıl bir aÅŸk tarzı?" diye nefretle söylenirken, annem isyanları oynuyor. Öyle deÄŸil mi ama? Kadın ile erkek arasında, en fenasından bir ağız dalaşında bile sarfedilmesi caiz olmayan bir söz üzerine ÅŸarkı inÅŸa ediliyor?!!!YozlaÅŸmanın uç örneklerinden biri. Fesüphanallah'lık bir durum daha. Biz ailemizden böyle görmedik. Annem ile babam sohbet ederken, kazara ağızlarından "B..tan..." sözü çıkıverse, hemen birbirlerinden özür dilerler. Küfürü filan hak getire: asla yoktur. Annem ki fena öfkelendi mi, gazeteci aÄŸzını açar, Allah yarattı demez, sıkı küfreder. Fakat, babamın yanında asla.Böyle uluorta ifadeleri ÅŸiddetle kınıyorum. BaÅŸkaları da aynı ÅŸiddetle itiraz etsin diye bekliyorum.Sivil toplum olacağız, haklarımıza sahip çıkacağız ya...Haydi, görelim bakalım.Jülide ERGÃœDER - 14 Temmuz 2000, Cuma Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!