Ezgi BAŞARAN
Oluşturulma Tarihi: Mart 19, 2006 00:00
Bundan 9 yıl önce, 16. ve 17. yüzyıl İznik çinisi geleneğini yeniden canlandıracak, üretimini yapacak bir kurum kurmaya karar verdiğinde Prof. Dr. Işıl Akbaygil çok düşünmüştü: Bu kuruma vakıf ismi vermek, hantallık çağrışımı yapar mıydı? Sonuçta İznik Vakfı’nı kurdu. Bugün dönüp bakıldığında olayların Akbaygil’in istediği doğrultuda geliştiği söylenebilir.
Bugüne kadar 1000 kişiye çini eğitimi veren, bilim adamlarınca geliştirilen özel sır ve boyalarla çini üreten, Körfez ülkelerinde saray ve camileri, ABD ve Avrupa’da lüks konutları süsleyen bir işletme artık İznik Vakfı. Aynı zamanda bir iktisatçı olan Prof. Akbaygil’le vakıf işletmenin ve çinileri satmanın zorluklarını, İznik Vakfı olarak pazarlama stratejilerini neden değiştirme gereği duyduklarını, 2000’de 20 bin dolar olan ihracat gelirlerini 600 bin dolara çıkarmalarına rağmen neden zengin bir vakıf olamadıklarını konuştuk.
Vakıf işletmesinin diğer işletmelerden farkı nedir?
- Tek farkı, kárın vakfa kazanç kaydedilmesi. Bir vakfın kurucusundan sonra yaşaması için geliri olmalı. Bunu sağlayacak sistemler kurarsınız. Dükkanlarınız varsa onların iradları gelir ya da mal varlığınız varsa onu bağışlarsınız.
İznik Vakfı’nı kurarken çıkış noktanız neydi?
- 1995’te bu vakfı kurdum. İki yıl sadece AR-GE yapıldı. 1997’de üretime geçildi. Önce Kütahya’dan ustalar getirttim. Sonra TÜBİTAK’tan, İTÜ’den, Princeton’dan hocalar çağırdım. İlk sermayenin bütününü ben koydum. Küçük bir mucize oldu. Enflasyon patladı, dolar üstünden sermaye iki katına çıktı.
Vakfınız neden bağış kabul etmiyor?
- Kabul edebiliriz ama bağışla yaşanmaz. Hedefimiz sürekli üretim yapmak, buradan para kazanmak.
ÇAĞDAŞ İSLAM’IN TEZAHÜRÜ GÖRÜYORLAR
En büyük gelir kaynağınız ihracat değil mi?
-Geçen sene 600 bin dolarlık ihracat yaptık. 2000’de bu rakam 20 bin dolardı. Geçen seneki ihracatımızın yüzde 40’ı Birleşik Arap Emirlikleri ve Körfez ülkeleri, yüzde 10’u Lübnan, yüzde 50’si de ABD ve Avrupa ülkelerine yapıldı.
Ortadoğu ve Körfez ülkelerinin İran çinileri varken sizi tercih etmesi bir başarı herhalde?
-Kesinlikle. Ama şimdi onlar çağdaş İslam arayışı içinde. Onların tezahürü de bizim yaptığımız İznik Çinileri’nde. Eskiden İngiliz ya da Almanlardan alıyorlardı, artık bizden alıyorlar.
BU İŞTEN CALVIN KLEIN KÁRLI ÇIKTI
ABD ve Avrupa’da konutlara uyguluyorsunuz değil mi?
-Özellikle ABD’de çok spesifik evlere uyguladık bunu. Çünkü bütün dünya yeni malzeme arayışı içinde. En son Calvin Klein’ın evini böyle döşedik. Mimarı Peter Marino Türkiye’ye geldiğinde bizden haberdar olmuş. Öyle irtibata geçti.
Tek tek ev yapmak kazançlı mı?
- Tanıtım amacıyla fiyatlarımız düşük, çok kár etmiyoruz. Ama alıcı çok kár ediyor. Örneğin Calvin Klein’ın 100 liraya aldığı bu çiniler zaman içinde 500 lira oluyor.
Bu noktada kár etmek ikinci planda o zaman sizin için?
-Bugün çok para kazandığımız söylenemez. Çünkü üretimin her aşaması AR-GE gerektiriyor. Gelirle maliyeti karşılayıp gerisini, yaklaşık 500 bin doları AR-GE’ye aktarıyoruz. Geri kalan gelirimizin yüzde 40’ı altyapıya, yüzde 30’u tasarıma, yüzde 30’u da boya üretimine gidiyor.
CHANEL SİYAHI VE FENDİ SARISI ÜRETTİK
Pazarlamaya yönelik, adınızı duyuracak çiniler de üretiyor musunuz?
-Elbette. Geleneksel desenlerin dışına çıkıyoruz. Özel tasarım ekibimiz var. Chanel siyahı ve Fendi sarısından seramik yaptık örneğin. Marka olmuş renkleri üretiyoruz. Ünlü mimar Zaha Hadid’le bir anlaşmamız var. O bizim için bir ürün tasarladı. Onu kullanacak.
Tanıtım stratejinizi biraz değiştiriyorsunuz o zaman?
-Biz bir vakıf olduğumuz için kendimizi hiç flaş isimlerle öne çıkarmadık. Calvin Klein’ın evini yaptık, diye bağırmadık. Hep AR-GE’mizden, atölyelerimizden bahsettik. Tanıtım ve pazarlama stratejimizi bugüne kadar onun üstüne kurmuştuk. Bundan sonra başka bir merhaleye geçtik. Tanıtıma ve reklama ağırlık vereceğiz. Çünkü artık sadece sarayları, camileri yapmıyoruz. Evleri de döşüyoruz, modern mimarinin bir parçasıyız. Herkesin evinde çini olsun istiyoruz, o yüzden dediğiniz gibi değişiyoruz bu anlamda.
PETER GABRIEL SHOWROOM’U BOŞALTTI
Bahreyn’deki Al-Rawda Sarayı’nda duvar panosu olarak kullanıldı.
Kuveyt Emiri’nin sarayı için sofra takımı hazırlandı.
İzmir’de 21 katlı Gürel Residence’ta İznik Çinisi’nin turkuvaz gümüş ve kırmızı altın renklerinde ilk uygulaması yapılacak.
Peter Gabriel, İstanbul’daki konseri sonrasında özel uçağını bekletti, Kuruçeşme’deki showroom’daki çinilerin büyük bir bölümünü aldı. Söylediğine göre, bu çinilerden bir duvar yapacak ve tam karşısını da aynayla kaplayacaktı.
İstanbul
Film Festivali’ne gelen aktör Harvey Keitel alışveriş yaptı.
Dubai’nin önde gelen ailelerinden Macid Al-Ghurair’in özel mülklerinde kullanılan çinilerde palmiye ağacı yeniden stilize edilerek yeni renklerle üretildi.
Ağa Han Ödülü sahibi Mimar Han Tümertekin, İstanbul’da bir köşkün
yemek ve yatak odasında İznik Çinisi kullandı.
Zeynep Fadıllıoğlu, önümüzdeki günlerde açılışı yapılacak Boğaz’daki bir otelde İznik çinisi kullandı.
Birleşik Arap Emirlikleri’nde Seyh Zayed Bin Sultan Al-Nahyan’ın kabrinin bulunduğu aynı isimli camide 450 metrekare İznik çinisi kullanıldı, şu anda montajı sürüyor.
OLMAYAN ÜRÜNÜN PAZARLAMASI
Bu ürün normal pazarlama teknikleriyle pazarlanamaz, çünkü dünyadaki talebi zaten biz yarattık. Daha önce olmayan bir ürünü satıyoruz. Zaten dünyada Türk seramiklerini pazarlamak zor, bizim ürünümüz de el emeğine dayanan pahalı bir ürün. Dolayısıyla biz onu ihraç ettiğimizde birebir ülkelere giderek anlatıyoruz. Hiç bilmeyen birine İznik çinisini anlatmak ve satmak minimum bir senenizi alıyor.
BALIKLARIN YÜZÜ GÜLMÜYOR DEDİLER BAŞTAN YAPTIK
Umman Sarayı’nın misafirhanesine çini panolar istendi. Saraya gittik, mekanın fotoğraflarını çektik, Türkiye’de desen alternatifleri çizip gönderdik. Bizden 26 farklı desen isteniyorsa, 100 örnek göndeririz. Onlar seçer. Geçenlerde başka bir pano için
balık deseni yaptık. Müşteri balıkların yüzü gülmüyor dedi. Tekrar istenen ifade için çalışıldı. Bu kadar ince ve kişiye özel işler çıkarıyoruz